Allah'ın varsa

2.5K 160 30
                                    

İpek Mahir e küsmüştü. Hakan meselesini bilip susmasını kendine yediremiyordu. Ama asıl küsme sebebi Hakan ın yeni çıkan tehtidi bilmeden sağda solda o bitirim tiplerle takılıyor olmasıydı.

"Kıskanıyorsun. Sen Parmaksız denen adamı da Kemal i de düz kıskanıyorsun İpek. Hiç boşuna Hakan ı düşünür gibi yapma. Seninle geçirdiği zaman iyiden iyiye azaldığı için, artık bacısı yanında bir de abiler olduğu için çatlıyorsun. Bana da surat asıp laf sokma, hiç gelemem." demiş ve çekip gitmişti.

Mahir onu iyi tanıyordu. Bu yüzden endişenin yanında gelen bu paylaşma korkusunu da sezmisti tabi. Ama çok inciticiydi. Bu İpek e bile eyvallahı olmayan tavır, bu çekip gidebilme kırıcıydı.

Gözünden düşen yaşı sildi. Telefonu çalınca merakla açtı hemen. Hakan arıyordu. Zeynep hem küçük hem de büyük kaynanasını yanına katıp Bodrum'a ailesinin yanına gelince, Hakan da onunla gelmişti. Ama İpek e sanki eskisinden de uzak gibi geliyordu.

"Efendim" dedi burnunu çekerek.

"Pampasi noluyon niye ağlıyorsun?"

"Yok bir şey. Mahir le didiştik biraz. Sen napıyorsun?"

"Haydaaa kızım ne alıp veremedigin var senin bu adamla? Mahir abi sana aşık. İpek bu ne kadar nadir bir şey biliyorsun değil mi? Seni alıp kalbine gömen, ruhuna ekleyen birini bulmak. Hem de aynı aşkla sevmek. Çok zor İpek. Yok yani. İstatistik bilimine de aykırı." Gülüyordu. Ama sesindeki hasret öyle barizdi ki.

"Boşver sen beni. Ağlarım ağlarım geçer. Hakan ben çok ham kalıyorum onun yanında. Adam bir noktada ağzımın payını veriyor. Sanırım ben de kaldıramıyorum."

"Aldırma baciko. Öpüşür barışırsınız."

"Çekti gitti. Nereye öpüyoruz. Bir saattir ağlıyorum. Aramıyor da. Eşek Mahir."

Hakan güldü ama bu sefer samimiydi. "Haydi hazırlan. İzin günüm. Alayım seni, takılırız. Eski günlerdeki gibi ben karı kız keserim. Sen Mahir diye böğürürsün."

İpek "Tamam" dedi.

En çok ihtiyaç duyduğu şey buydu şu anda. Tabi Mahir in onu sarıp okşaması ihtimalinden sonra.

Hakanla yine karşılıklı oturup konuşmak dertleşmek öyle güzeldi ki. İkisi de değişmişti. Büyümüştü. İpeği aşk döve döve büyütmüştü Hakan ı hayat. Genç adam Ankara seyahatinden sonra bir hafta kadar ateşler içinde yatak döşek yatmış, sonra da ruhu çekilmiş bir ceset gibi gezer olmuştu ortalıkta. İpek de dahil herkese iyi olduğunu söylüyordu. Hasta olmaya alışık değildi. İyileşirdi. Her öksüz yetim gibi kendini iyileştirmeyi iyi bilirdi. Aradan geçen bir kaç ayda toparlanmış, işine dört elle sarılan, bunun dışında tüm vaktini spor salonunda yeni antrenörü ile geçiren biri olmuştu. Mahir in gazıyla üniversiteye devam ediyordu hatta. Ama işte sanki ışığı sönmüş gibiydi.

"Siktiret bacısı" diyordu. Damar şarkılar dinler, arada uzun uzun dalar olmuştu bir de.

Hakan yanından geçen ve kendisini beğeniyle süzüp gülen kıza aynı şekilde karşılık verip, İpek'e döndü. "İpeğim benim nazlı gülüm. Allah ayırmasın sizi. Mahir abi bu. Sinirli bir tip biliyorsun. Gider sakinleşir döner."

"Aman bırak beni. Sen nasilsin? Yok mu okulda biri?"

Hakan güldü. "Bir değil bir sürü var da. Kesmiyor kuzu. Sanırım artık tatlı iyi insanlara verecek hiç bir şey kalmamış bende. Fazla erken tüketmişim. Kendimi de herşeyi de."

"Neden öyle diyorsun? Sen müthiş birisin. Çok çok değerlisin Hakan. Bunu görüp sana elini uzatan insanlara şans tanımak istemiyorsun o kadar. Yine terk edilmekten korkuyorsun. Annen baban gibi seni bir kenara atıp gider diye."

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin