Uçurum

3.1K 193 9
                                    

İpek üzerinde beyaz uçuş uçuş bir elbiseyle başının üzerinde uçuşan saçlarına aldırmadan çıplak ayak sahilde koşuyordu. Sanki rahatlamış dünyanın yükünü taşır gibi duran omuzları bile gevşemişti. Kendini sıcak kumlara attı ve yüzünde mutlu bir gülümsemeyle uzandı bir süre. Etekleri yukarı toplanmış, güzel bacaklarını açığa çıkarmıştı. Göğsünün ortasına kadar inen açıklıktan tüm gerdanı seçiliyor, nefes aldıkça kalkıp inen göğüsleriyle çok ateşli görünüyordu. Tam bu sırada bir el uzandı hemen üzerinden. Başını kaldırıp cennete bakar gibi baktı elin sahibine. Mutluydu. Adam onu uzandığı yerden kaldırıp sarıldı. Bir süre bağrına bastı ve eğilip öptü. Sonra bir anda ortalık karardı. Az önce süt liman olan deniz taşmış gibiydi. Ama İpek de adam da farkında değillerdi. Halen öpüşmeye devam ediyorlardı. Nereden geldiği belli olmayan siren sesi gibi bir ses ortalığı kaplamıştı.

Mahir çalan saatin alarmını susturup kan ter içinde uyandı. İpek'i yüzü seçilemeyen birinin kollarında öyle mutlu huzurlu gördüğü sayısız kabuslardan birinden uyanmıştı yine. Sıkıntıyla iç çekip kendini banyoya attı. Bu kabuslarla başa çıkmak kolaydı. Zor olan o adamın kendisi olduğu rüyalardan uyanmaktı. Uyanıp her şeyin rüya olduğunu anlamak.

İpek Mahirden gelen aramaları engellemişti. O yüzden Mahir dün gece Demirle kafa çektiği bir sırada Esma'nın telefonunu aşırmıştı.

İpek Şen şakrak bir sesle "Ablacım..." diye yanıtladı telefonu.
"Benim Mahir." Bir süre sessizlik oldu.
"Niye bu kadar inatçısın? Arayıp duruyorsun. Aramızda konuşacak hiç bir şey yok anla artık."
Kızın sesi değişmişti. Sanki o seste ışık güneş ne varsa sönmüştü.
Adam sıkıntıyla; "Geri gel." dedi.
"Ne?"
"Geri gel. Seni rahatsız etmem."
İpek fısıltıyla sordu; "Yani yoluma çıkmayacaksın artık."
Adam bir an ne cevap vereceğini tartıp; "Hayır. Yani buna söz veremem. Ama artık sana da bana da yakışmayan şekilde çıkmam. Sen de anneni babanı al dön artık. İki aydır perişan oldu insanlar peşin sıra. Annenin ne işi var Paris'te ya? Bu bencillik."
İpek sinirle güldü. "Ben mi bencilim? Benim güzel bir hayatım vardı. İşim resimlerim, dostlarım. Ben mi istedim gelmeyi? Sen beni mahvetmeye yemin etmişken kalamazdım değil mi? Adama bak sanki tatile geldik? Kaçtım anlıyor musun?"
"İstesem seni orada bulamaz mıyım?" Mahir kendine kızdı. Ararken ne kadar farklı şeyler söylemeyi hayal etmişti oysa.
"Beni bulsan ne olacak? Annemleyim babamın muhafızları yanımızda. Okulda evde her yerde yanımdalar. Bana zarar veremezsin."
Mahir şok olmuştu. "Sana zarar vereceğimi mi düşünüyorsun? Ne yapacağım, dövecek miyim, tecavüz mü edeceğim sana?"
"Mahir ben senin aklından ne geçtiğini tahmin etmeye çalışmaktan yoruldum tamam mı? Yapmaz dediğim, senin de 'yapmam' dediğin çok şey yaptın. Belki fiziksel bir zarar vermezsin bana ama sözlerinle, bakışlarınla, ithamlarınla çok daha derin yaralar açabilirsin. Yapabilirsin çünkü o gücü sana verdim ben. Aldım seni hiç sığmayacağın, belki de azıcık bile dolduramayacağın sandıklara sakladım. Toyluk de, çocukluk de, sakat bir kızın kendisine gösterilen merhamete büyük anlamlar yüklemesi de. Yaptım bunu. Ağzımın payını da aldım."
Mahir kalbinin acıdığını hissetti. Söylemişti işte. Hödük gibi davranmasa yüreğini dinlendireceği gözlerde gördüğü şey gerçekti.
"İpek ne olur dön. Allah benim belamı versin. Sen dön. Yine istemezsen görmezsin beni. Bak çok özür dilerim. Hayvanım, aptalım. Sen de benim daha önce böyle şeyler hissetmediğimi bil. Sen de benim acemiliğime ver olmaz mı?"
"Olmaz" İpek bağırmıştı. "Bu da taktik değil mi? Daha önce hiç kimseye böyle şeyler hissetmedin. Hiç bir kadından bu kadar etkilenmedin. Hiç aşık olmadın."
Mahir aramadan önce aklından geçirdiği her şeyi kızdan duyuyordu. "Evet." dedi son nefesini verir gibi. İpeğin duyduğundan bile emin değildi.
"Bunlara hazırlıklıyım ben. Zeynep ablanın arkadaşı Meltem'le tanıştım. Hani şu kokusu eski bağımlılığınmış. Ona da değiştiğini yeni bir adam olduğunu söylemişsin. Artık sakin bir liman istediğini söylemişsin. Ona aşık olmak istediğini söylemişsin. Kız beş yıl sonra bile ağlıyor. Bir sabah pantolonunu giyerken 'olamadım' deyişini, 'bitti' deyişini unutamamış. Son kez bir posta atmadan terk bile edemiyorsun sen. Öyle adi bir adamsın işte."

Mahir gözlerini yumdu çaresizce. Geçmişi İpek le aralarında uçurum oluyor, başlamadan her güzel şeyin üzerine toprak atıyordu.

"İpek o öyle değil. Gerçekten Meltem le her şey farklı gibiydi."
"Bilmek istemiyorum." Bir süre sessizlik oldu. Bir burun çekme sesinin ardından "Kapatıyorum" dedi kız.
"Hayır kapatma. Anlatmam lazım. Ben istemedim tamam mı? Sandığın kadar adi değilim. Temiz bir son istedim ben. Ama Meltem yalvardı bana."
"Sus sus daha fazla iğrençleşme. İşte bu yüzden uzak duruyorum kaçıyorum senden. Çünkü bundan besleniyorsun sen. Et kan deri kemik yerine yalvarıştan, göz yaşından beslenen bir canavarsın. Sırf bir kadın önünde diz çöküp yalvardığı için orgazm olabilen bir manyaksın."
Mahir dehşete düşmüştü. Bu sadece terapide anlatabildiği ve hatırladıkça utandığı bir andı. Bunu bilmesi mümkün değildi.
"Sen nasıl?..." diye sordu.
İpek "Beni rahat bırak. İstersen acı, istersen uğraşmaya değmez diye düşün ama bırak beni." dedi.
Mahirin nefesi kesildi adeta. "Bırakamam. İpek lütfen gel, istersen ben geleyim. Konuşalım. Bana sadece bir şans ver. İpek Allah kitap hakkı için, yalvarıyorum bir fırsat ver bana. Sana kalbimi açmak için. Kimi istersen olsun yanımızda. Parmağımı bile sürmeyeceğim sana söz. İpek lütfen. İzin ver akşam orada olabilirim. Sonra yine istemezsen..." Burada sustu. Tutamayacağı sözler vermek istemiyordu.
Kız hiç bir şey demeden kapadı telefonu.

Mahir elinde çalıntı telefon, yatağına oturmuş bomboş gözlerle halıya bakıyordu. İpek'te kendisine ait bir şey vardıysa bile artık bittiğinden emin olmuştu. Kalbinin acıdığını hissetti. "Kalp kırıklığı" tanımı onun için hep yüzeysel, tanımadığı bir hissin ifade biçimiydi. Ama şu anda ciğerine kadar yandığını hissediyordu. "Bir keresinde Esma "unutma hapı" olsa da içsem. Tüm hayatımı unutmaya razıyım." demişti. Şimdi Mahir değil bir hapı yutmak, bu acının geçmesi için her şeyi yapmaya hazırdı. Yaşanabileceklerin ihtimali, hiç yaşamadığı olmamış olmayacak bir geleceğin özlemiyle kavruluyordu. İpek silmişti onu.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin