Yanlış

3.9K 195 21
                                    

Zeynep sinirle gözlerini sildi. Ağlamayacağına yemin etmişti bir de. Böyle kandığına mı, yoksa hayatında ilk kez birine tutulduğuna mı yansın bilmiyordu.
Yanlış anlamış olabilir miydi acaba? Yok canım. Kendini kandırmanın anlamı yok. Adamın o güzel sesi kulağından silinmiyordu ki. Ne demişti? "Benden haysiyetimi, itibarımı, zorla kazandığım güveni aldı. Görsün bakalım nasıl oynanır şerefle? Demir pişman olacak, ayaklarıma kapanacak, af dileyecek. Ablasının namusu ve mutluluğu için ben ne dersem yapacak." Kulaklarıyla duymasa aylardır her fırsatta dibinde biten, onu bir yığın iltifatla büyüleyen adamın kendisini bu şekilde kullanacağına asla inanmazdı. Bereket Poyrazın tüm ısrarlarına rağmen çiftlikte kalmamış, ışıldayan güya aşık gözlerle uzattığı yüzüğü de kabul etmemişti. Demir'i tanımıyordu bu adam. Hayatını bitirebileceğini tahmin bile edemiyordu. İnsan bu kadar kör olur muydu ya?

Demir ablasına böyle nesne gibi davranıldığını bilse; acaba yaşatır mıydı Poyraz itini? Zeynep kardeşini çok iyi tanıyordu. Esma gibi gözleri aşktan kör olmuş değildi. Anne babası ya da Adil amcası gibi değildi. Demir'in eğer damarına basılırsa nasıl canavarlaşabileceğini çok iyi biliyordu. Zeynep bir çıtlatsa herifin soyunu kuruturdu.

Ama bu işi küçük kardeşine bırakmayacaktı. Adamın en zayıf yönü gururuydu, biliyordu. O da bu zayıf yöne oynayacaktı. Şu anda nasıl yapacağını bilmiyordu ama onunla işi bittiğinde adam sürünüyor olacaktı.

Aklına Mahir den yardım istemek geldiyse de vazgeçti. Mahir sessiz sedasız İpek'in ilk kişisel sergisine gidip geldiğinden beri iyice dağılmış görünüyordu. Babasının işini neredeyse tamamen sırtlanmıştı. Aylardır gözlerinin ışığı sönmüş, sadece çalışıyor ve hayalet gibi ortada dolanıyordu. Zeynep'e değil kimseye hayrı dokunmazdı bu halde.

Gözlerini kurulayıp, rujunu tazeledi. Kilometrelerdir ilerlemiş olmasına rağmen aradığı çiftlik evine ancak gelebilmişti. Daha önce sadece bir kez geldiği Gazi çiftliğinde sadece ahır ve haradaki taş binayı görmüştü. Evi ilk kez görecekti. Bu sırada elinde büyük bir sepetle üflesen uçacakmış gibi duran bir kadının eve girmeye çalıştığını gördü. Hemen yanına koştu.

"Teyzem napıyorsun sen ya? Belini kıracaksın. " diyerek kadının elindeki sepeti yüklendi. Kadın önce şaşkın şaşkın süzdüyse de bir şey demedi. "Günaydın bu arada. Ben Zeynep. Binnur hocayla görüşmeye gelmiştim. Burada olacağını söylediler." diyerek kendini tanıttı.

Kadının bin yaşında görünen derin kara gözlerine baktı. Yüzü de vücudu gibi inceydi yaşlı kadının. Bir ihtiyarı bu derece ağır bir işte çalıştırmak olacak iş miydi yani? "Ömer Abi" Demir'in bahsettiği gibi adil ve vicdanlı değildi demek ki. Kızın içi cız etti.

"Teyzecim bir çay mı demlesek elleriniz donmuş. Ben de üşüdüm."
Kadın şaşkın şaşkın Zeynep'e baktı. Biraz tedirgin olmuş gibiydi. Kızın ellerini saran avuçlarına da biraz dehşetle bakıyordu. Belli ki çekiniyordu.

"Sakın korkmayın. Binnur Hoca beni bekliyor olmalı. Herhalde birazdan gelir. Ayrıca Ömer Abi kendime çay demledim diye kızmaz bence. Yani altı saattir araba kullanıyorum. Üşüdüm acıktım yoruldum. Bir kişi gelmez mi karşılamaya canım?"

Bunları söylerken bir taraftan buzdolabından peynir zeytin çıkartıyor, kuru incir roka hatta çilek buldukça sevinçle alkışlıyordu. Kadının adı Zeliha idi. Çiftlikte çok uzun süredir çalıştığını, emekli olsa da gidecek başka yeri olmadığını söylemişti. Bütün bu sebze meyveyi dört mevsim bahçelerinde kendisi yetiştiriyordu. 20 dakika sonra masaya şaşkın şaşkın bakıyordu kadın. Bu uzun boylu manken edalı sarışın, mükemmel bir sofra kurmuş, ince belli bardaklara bergamot kokulu çayı doldurmuş, karşısına kurulmuştu bile.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin