Bir

9.2K 359 200
                                    

Genç kız sıkıntılı bir nefes verip kızıl tonundaki saçlarını arkaya doğru itti ve eski, yıkık dökük apartmana bakmaya devam etti. İçeriye girmeye cesareti yoktu, karşılaşacağı şeyden korkuyordu. Kalbinin üzerine yine bir ağırlık çökmüştü ve o ağırlık sanki onu olduğu yere çivilemişti, kımıldayamıyordu. Başını havaya kaldırıp kararmaya başlayan gökyüzüne baktı ve derin bir nefes verip soğuk havada o nefesin buharlaşıp bir duman haline gelmesini izledi. Bir yutkunuşun ardından bir kaç adım atıp apartmanın paslanmış, demir kapısını iterek içeri girdi. Önündeki merdivenleri yavaş yavaş çıkarken merdiven korkuluklarına dokunmamaya özen gösteriyordu. Korkuluklar fazla kirliydi. Yavaş yavaş çıktığı için normalde bir dakikada çıktığı merdivenleri, beş dakikada zor çıkmıştı. Üçüncü kata geldiğinde daire altının kapısının önünde bir süre bekledi. İçeriden çok sesli bir müzik geliyordu ve kapısı aralıktı. İçeride neler olduğunu tahmin edebiliyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp bir kaç dakika durdu, cesaretini toplamaya çalışıyordu.

Burada olmaması gerekiyordu, ona söylemişti.

'Ihlamurlar çiçek açtığında döneceğim, söz.'

Bugün bir şey öğrenmişti, Ihlamurlar çiçek açmayan bitkilerdi.

Ağır bir şekilde kapıyı itip bir kaç adımda içeriye girdi ve etrafı süzmeye başladı. Ev berbattı. Küçük salonda müziğin geldiği yöne doğru ilerlerken yerdeki içki şişelerine basmamaya özen gösteriyordu. Mutfak kapısına doğru yaklaştığında o görüş alanına girdi, zaten hızlı atan kalbi daha fazlası mümkünmüş gibi hızlanmıştı.

Yerde, bacaklarını uzatmış bir vaziyette oturuyordu. Gözleri kapalı, şarkının ritmine uygun bir şekilde başını sallıyordu. Kıyafetleri ve saçları sırılsıklamdı. Hemen yanında üç tane bira şişesi vardı, ikisi bitmiş biri yarıdaydı.

Genç kız yanına ilerleyip aynı onun gibi yere bacaklarını uzatarak oturdu.

"Alin."Diye fısıldadı gözlerini açmadan. Dudaklarında bir tebessüm belirdi."Berbat görünüyorsun, Güven."Diye fısıldadı Alin, yüzündeki dargın ifadeyle. Güven gözlerini açıp yanındaki birasını eline aldı ve kafasına dikti. Alin elmacık kemiğindeki morluğu görünce içi cız etti ve istemsizce elini kaldırıp baş parmağıyla o morluğa dokundu. Güven hızlı bir şekilde kendini çekerek kaşlarını çattı."Dokunma."Dedi sert bir ifadeyle. Alin titrek nefesini özgür bırakıp bakışlarını başka bir yere çevirdi."Ihlamurlar çiçek açmıyormuş."Alin'in cümlesinden sonra Güven bir kahkaha patlattı fakat bu kahkaha, neşeden çok uzak bir kahkahaydı."Sen yalancı herifin tekisin."Dedi Alin yüzünü buruşturarak."Öyleyim."

"Ben seni bekledim."

"Beklemeseydin."

"Yine olsa yine beklerim."

"Bekleme."

"Baban mı yaptı?"Dedi Alin bakışlarını tekrardan Güven'e çevirerek. Morluktan bahsediyordu."Sigaram nerede?"Diye sızlandı Güven, etrafına bakınırken. Alin'in sorusunu es geçmişti."Kalk üstünü değiştir, hasta olacaksın."Geldiğinden beri Alin'e bakmayan Güven sonunda bakışlarını ona çevirmişti. Göz altları kızarıktı, siyah gözleri sanki mümkünmüş gibi daha da koyu siyaha dönüşmüştü. Alin, Güven'in gözlerinin içine bakarak yutkundu. Güven'in bakışları gözlerinden dudaklarına, dudaklarından boynuna inmişti."Sen bana ne dedin, Alin?"Diye sordu sakin bir şekilde. Alin sustu.

"Sen bana ne dedin, Alin?"Diye tekrarladı Güven sorusunu. Gözlerini kapatıp üst dudağını dişleri arasına alarak güldü."Seni istemiyorum demedin mi?"Sesi biraz öncekine nazaran yükselmişti."Güven-"

"Ben ölüyorum dedikçe sen toprak atmadın mı, Alin?"

"Sonradan pişman oldum, geldim sana."Alin'in sesi güçsüzleşmişti, titriyordu."Her imkanda gururumu hiçe sayıp sana koşmadım mı?"Güven'in her cümlesi Alin'in kalbine bir bıçak misali saplanıyordu sanki. Ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı ve başını yere eğdi. Biraz daha Güven'in gözlerinin içine bakarsa ağlayabilirdi."Köpek oldum ulan, köpek!"

"Öyle söyleme."

"Şimdi bana burada gelmiş beni düşünüyormuş ayakları yapıyorsun."

"Seni düşünüyorum, Güven."

"Sen beni düşünmüyorsun, sen beni sevmiyorsun. Sen, sadece vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun."

"Hayır."

"Bana bak, gözlerime."Alin ikiletmeden başını kaldırıp sevdiği adamın gözlerinin içine baktı. Eski bakışlarından, o aşık adamdan eser yoktu. Öfke vardı, pişmanlık, acı."Seni istemiyorum."Alin'in gözünden bir damla yaş süzüldü ve başını hızlı bir şekilde iki yana salladı. İtiraz etmek istiyordu fakat gözleri, gözleri her şeyi anlatıyordu."Beni düşünme, beni özleme, beni sevme, Alin."

"Sen bana öl diyorsun, Güven."Dudaklarından histerik bir kahkaha döküldü Güven'in."Sen vicdanı sevdayla karıştırıyorsun."Güven olduğu yerden zorda olsa doğrulmayı başardı. Biraz daha soğuk suyun altında durup rahatlamaya ihtiyacı vardı."Banyodan çıktığımda seni burada görmek istemiyorum."Güven mutfağı terkeder terketmez Alin dizlerini kendine çekti ve eliyle yüzünü kapatıp başından beri tuttuğu hıçkırıklarını serbest bıraktı.

Ihlamurlar çiçek açmıyordu, Güven hiç gelmeyecekti.

ıhlamurlar çiçek açtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin