Yedi

3.4K 249 151
                                    

Alin oturduğu kaldırımdan Güven'in dairesinin penceresini izlerken sırıtıyordu. Havanın soğuk olduğunu bildiği halde üzerine hiçbir şey almamıştı. Kızaran burnu hem soğuktan hem de sarhoşluktandı. Hale ile birlikte deli gibi içip zil zurna sarhoş olmuşlardı. Hale, kendini yatağa atıp anında uyurken Alin soluğu her zamanki gibi burada, Güven'in apartmanının önünde almıştı. Hafifçe kalçasını kaldırarak arka cebinden telefonunu çıkarttı ve açtığı ekrana gözlerini kısarak baktı. Biraz bulanık olsa da görüyordu. Rehberden Güven'i bulup arama tuşuna bastı ve telefonu kulağına götürerek bekledi. Bir kaç saniye sonra telefonda onun sesini duymasıyla saf saf gülümseyip eliyle yüzünü kapattı.

"Ne oldu?"

"Güven..."dedi cilveli bir sesle. Telefonun arkasındaki Güven şaşırsada bunu belli etmedi."Niye aradın?"

"Sesini özledim."diyerek burnunu çekti ve elleriyle önüne gelen saçları arkaya doğru itti."Sen sarhoşsun."

"Sesin beni sarhoş etti."Alin kıkırdayıp doğrulmaya çalıştı fakat beceremedi."Neredesin?"

"Şeydeyim!"diye bağırıp bir kez daha güldü."Neydesin?"

"Senin kapının önündeyim galiba...dur bakayım...evet!"

"Bekle geliyorum."Güven telefonu Alin'in yüzüne kapatınca Alin dudaklarını büzüp telefonu kulağından çekti ve ekrana baktı."Suratıma kapattı, görüşürüz bile demedi."Alin elindeki telefonu yere atıp ayağıyla itti."Hepsi senin yüzünden aptal telefon!"

Bir kaç dakika sonra Güven, apartmandan çıktı ve karşısındaki Alin'e doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan da sarhoş haliyle ne kadar tatlı göründüğünü düşünüyordu. Dağılmış bir halde olsa da kızarmış yanakları ve burnuyla çok öpülesi görünüyordu. Güven kafasındaki düşünceleri bir kenara bırakıp kaldırımda oturan Alin'in önünde durdu.

"Bu soğukta burada işin ne?"

"Seni özledim! Hem mesajını da aldım, seviyorsun beni değil mi?"

"Ne mesajı?"Alin kendini biraz dikleştirip ellerini Güven'in koluna doğru uzattı fakat Güven onun kendisine dokunmasını istemediği için geri çekildi. Alin sarhoş olduğu için bunun farkında değildi. Güven'e dokunmadan dövmeyi işaret etti."Üç nokta."

"Mesaj falan değildi o."Güven, Alin notu bırakır bırakmaz neredeyse elli kez aynı cümleleri tekrar tekrar okumuş ve okurken dalgınlıktan kağıdın kenarına üç nokta çizmişti. Sonradan yaptığının farkına varmıştı ama silmek yerine Alin'e vermeyi tercih etti. Aslında vermekte değildi. Birnevi totem yaptı. Kağıdı Alin'in önüne, yere fırlattı. Eğer Alin kağıdı almazsa üç noktayı göremeyecekti ve Güven günlerdir aklında olan Alin'e şans verme fikrini kafasından defedecekti. Kağıdı alırsa da bu fikri tekrar düşünecekti ve Alin kağıdı almıştı, bundan haberi yoktu.

"Ben çok üşüdüm."Güven, Alin'in konuşmasıyla düşüncelerinden sıyrılıp bakışlarını ona çevirdi. Kollarını birbirine sarmış masum bir şekilde Güven'e bakıyordu."Kalk yerden."Alin sanki bu emri bekliyormuş gibi yerden kalkmaya çalıştı fakat kalkamadı. Son çare Güven'e elini uzattı."Yardım eder misin?"

"Etmem."Güven arkasını dönüp apartmana doğru ilerlemeye başladığında Alin zor da olsa oturduğu kaldırımdan kalkabilmişti. Güven ona dokunamıyordu, korkuyordu.

Ya dokunduğu an bir daha bırakmak istemezse?

Göz ucuyla arkasına baktığında Alin'in kalktığını görmesiyle rahat bir nefes verdi. Apartmana girince merdivenlerden çıkmak yerine Alin'i bekledi. Alin geriden gelirse merdivenlerden düşebilirdi.

ıhlamurlar çiçek açtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin