Alin uzandığı koltuktan kumandayla televizyondaki kanalları gezerken canı çok sıkılmıştı. Saat gecenin üçüne geliyordu fakat Güven hala gelmemişti. Alin'in bugün yaptığı tek şey mutfağı toparlamak olmuştu. Aylin kıyafetlerini getirmişti ve Güven'in bol kıyafetlerini giymekten kurtulmuştu. Aylin'le babasının onu evden kovma durumunu konuştuklarında Asil'in yanlışlıkla ağzından kaçırdığını ve çok pişman olduğunu söylemişti. Yani Asil gıcıklığına yapmamıştı.
Kapının önünden gelen büyük gürültüyle yattığı yerden sıçrayıp hızla doğruldu ve ayağa kalkarak kapıya doğru ilerlemeye başladı. Alin kapının deliğinden dışarı baktı fakat bir şey göremeyince merakla kapıyı açtı.
Güven yerde oturmuş baygın bakışlarla Alin'e bakıyordu. Ağzı yüzü dağılmış bir vaziyetteydi. Alin korkuyla dizlerinin üzerine çöktü ve Güven'in yüzünü ellerinin arasına aldı.
"Ne oldu sana?"dedi endişeyle. Güven gülerek kendini geri çekti ve Alin'in ellerinin boşluğa düşmesini sağladı."Dokunma."
Sarhoştu, hem de körkütük.
"Kim yaptı bunu?"Alin'in titreyen sesi ve hızlı hızlı nefes alışverişleri Güven'i daha da sinirlendiriyordu."Sanane!"
"Kalkmana yardım edeyim."Alin sanki Güven'i duymuyordu. Tek düşündüğü ona yardım edebilmekti. Güven onu umursamayıp zorla da olsa tutunarak ayağa kalktı fakat olduğu yerde sendeliyordu."Çok içmişsin."diyerek koluna girmeye çalıştı Alin ama Güven kendini geri çekerek izin vermedi ve Alin'i kenara iterek içeriye geçti. Alin de arkasından içeriye girerek kapıyı kapattı. Güven salona geçer geçmez kendini koltuğa atıp etrafa bakmaya başladı.
"Benim içki şişelerimi sen mi topladın?"
"Evet, çok vardı."
"Sana bir şeye dokunmayacaksın demedim mi ben?"Alin onu umursamayarak banyoya girdi ve dolabın kapağını açarak oradan bir krem ve pamuk alarak salona geri döndü. Güven'in yanın oturduğunda pamuktan bir parça alıp elini yüzüne doğru uzattı fakat Güven başını yana çevirmişti."İstemiyorum, git başımdan."
"Temizlemem lazım, izin ver."Güven başını iki yana sallayarak dişlerini sıktı."Git yat."
"Lütfen Güven, gerçekten çok kötü görünüyor."
"Sanane!"
"Ne demek sanane? Seni bu halde bırakıp o yatakta rahat bir şekilde uyuyabileceğimi mi sanıyorsun sen?"Alin biraz sesini yükseltmişti. Güven'in kafası çakır olduğu için bunun farkında değildi. Yüzünü ona çevirip derin bir nefes verdiğinde Alin ona yaklaşarak pamukla kaşındaki ve dudaklarındaki kanı yavaş yavaş temizledi."Acıyor mu?"diye sorduğunda cevap alamayınca hiçbir şey söylemedi. Temizleme işi bitince parmağının ucuna kremi alıp kaşına ve dudağına sürdü."Acıyorsa da bu biraz hafifletir, Asil'e de bundan sürüyordum."Güven yine sessiz kaldı. Alin geri çekilip pamuğu ve kremi aldığı yere bıraktı, ellerini de yıkayıp geri döndüğünde Güven hala ifadesiz bir şekilde oturuyordu."Duş alsan rahatlarsın biraz."Güven ayağa kalkıp birkaç adım attı fakat ondan sonra sendeleyince Alin koşarak onu kolundan tuttu."Ben sana yardım edeyim."Güven bu sefer itiraz etmedi. Az öncekine nazaran öfkesi biraz dinmiş gibiydi. Birlikte banyoya girdiklerinde Güven üzerindeki ceketi çıkartıp yere fırlattı ve Alin'e gözüyle kapıyı gösterdi. Alin başını sallayarak dışarı çıktı ve mutfağa doğru ilerledi. Duştan sonra kahve içince kendine gelirdi. Hızlı bir şekilde türk kahvesini yaptıktan sonra salondaki sehpaya koyup odaya ilerledi. Sıkıntılı bir nefes verip yatağa oturdu.
Güven onu görmek istemeyebilirdi, o yüzden odaya gelmişti.
Güven'e kim bunu yapmıştı?
Ya sokaktaki serserilersen biriyle kavga etmişti ya da babasıyla karşılaşmıştı.
Körkütük içmesinin sebebi de Alin olabilirdi, içince aklına eskiler gelmiş olmalıydı, o yüzden Alin'e bu kadar kötü davranmıştı.
Alin onun bu tepkilerine yavaş yavaş alışıyordu. Güven dengesizdi, bir dakika iyiyse beş dakika kötü oluyordu. Bu da Alin yüzündendi. Onu bu hale getiren kendisiydi, bundan şikayetçi olacak son insan bile değildi.
Dudaklarını yalayıp önüne gelen kızıl saçlarını arkaya doğru attı ve dolabın aynasından kendisine bakmaya başladı.
Güzeldi, bunu kendisi de biliyordu fakat Güven'in gözünde nasıldı? Bunu bilmiyordu işte.
Odanın kapısının açılmasıyla Alin bakışlarını kapıya çevirdi. Güven altına siyah bir eşofman geçirmişti fakat üstünde hiçbir şey yoktu, saçları da ıslaktı. Alin hızla başını yere eğerek ona bakmayı kesti.
"Sana kahve yapmıştım, salonda."
"İçmeyeceğim, kay."diyerek yatağın yanına yaklaştığında Alin dediğini yaparak yana kaydı ve Güven'e yer açtı. Güven oturup bir sigara yaktı ve başını tavana çevirdi. O sırada Alin'in gözleri onun sırtına kaydı ve gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
Sırtında izler doluydu.
Alin o anlık cesaretle elini kaldırıp izlerin üzerinde gezdirdi. Güven sesini çıkartmadan sigarasını içmeye devam etti. Alin'in gözleri dolmuştu, dokunsalar ağlayacak konumdaydı.
Sırtındaki bu izler nasıl olmuştu bilmiyordu fakat o izler onun sırtındaymış gibi bi hisse kapılıp gözlerini sımsıkı kapattı.
"Acıyor mu?"diye fısıldadığında Güven dudaklarını yalayıp sigarasının dumanını özgür bıraktı."Ne önemi var?"Alin gözlerini aralayıp parmaklarıyla izleri takip etti ve gözünden bir damla yaşın firar etmesine izin verdi. Boğazı düğümlenmişti, ne diyeceğini bilemiyordu. Kalbindeki yaralar yetmiyormuş gibi vücuduna da yaralar kondurmuşlardı. O kalbindeki zor kaldırıyorken bunları nasıl kaldıracaktı ki?
Gerçi kalbindekilerin yanında bunlar neydi ki?
Alin, Güven'i kolundan tutup kendine çevirdi ve gözlerini onun gözlerine çıkarttı."Lütfen cevap ver."dedi titreyen sesiyle. Güven gözlerini ondan kaçırarak buruk bir şekilde gülümsedi."Acıyor desem ne değişecek?"Alin cevap vermek için dudaklarını araladığında Güven parmağını Alin'in dudağının üstüne koydu ve konuşmasını engelledi."Söyleme bir şey."Alin başını salladığında Güven parmağını onun dudağının üzerinden çekti fakat çok geçmeden parmağının yerini onun dudakları aldı.
Alin'i belinden tutup kendine bastırdı ve öpüşünü derinleştirdi. Alin'in elleri de Güven'in kollarını tutuyordu.
Güven bunu neden yaptığını bilmiyordu. Her dakika ona ihtiyacı varmış gibi hissediyordu, onu özlüyordu. Onun karşısındayken asla mantıklı düşünemiyordu, gurur da bir yere kadar sürüyor, hemen gardını düşürüyordu.
Bir kaç dakika sonra nefes nefese birbirlerinden ayrıldıklarında burun buruna öylece birbirlerine bakıyorlardı. Nefesleri birbirlerine karışırken ikisinin yüzünde de acı çekermiş gibi bir ifade vardı. Güven daha fazla dayanamayarak başını düşürdü ve anlını Alin'in omzuna yasladı."Sana yenilmekten nefret ediyorum."diye fısıldadı. Alin'in dudaklarında acı bir tebbesüm belirdi ve o da yüzünü Güven'in boyun girintisine koyarak kollarıyla onu sardı. İçki kokusuyla karışık duş jeli kokusu şuan Alin'e dünyanın en güzel kokusuymuş gibi geliyordu.
Deli gibi aşıktı bu adama. Ne yaparsa yapsın ondan vazgeçemiyordu.
"Hani bir keresinde elime silah verip 'sık kafana' demiştin ya, ben de korkup yapmamıştım."Güven usulca başını sallayarak burnunu Alin'in boynuna sürterek kokusunu ciğerlerine çekti."Şuan o silahı içi dolu bir şekilde versen elime bir saniye bile düşünmem."
"Ölür müsün benim için?"Alin başını onun boynundan kaldırdığında Güven de aynısını yapmıştı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya başladılar. Alin başını sallayıp gülümsedi."Ölürüm."
Güven'in kalbi sanki göğüs kafesini delip geçecekti, öyle hızlı atıyordu. Eliyle yüzünü sıvazlayıp gözlerini kapattı. Bir yandan gururu ona inanmamasını söylerken diğer yandan kalbi ona deli gibi inanmasını söylüyordu sanki.
Bu duruma canı çok sıkılmıştı çünkü Güven'in dinlediği şey kalbiydi.
Alin'e inanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ıhlamurlar çiçek açtığında
Krótkie OpowiadaniaBitiş tarihi| 10 Ağustos 2019 あ "Alin."Diye fısıldadı gözlerini açmadan. Dudaklarında bir tebessüm belirdi."Berbat görünüyorsun, Güven."Diye fısıldadı Alin, yüzündeki dargın ifadeyle. Güven gözlerini açıp yanındaki birasını eline aldı ve kafasına d...