Altı

3.5K 250 103
                                    

"Helak ettin kendini, yeter."dedi Hale Alin'in omzunu dostane bir şekilde sıvazlayarak. Alin'in ağlamaktan gözleri şişmişti, kötü görünüyordu. Öfkesi kendineydi, yaptıklarını Güven affetse bile o kendini hiçbir zaman affedemeyecekti. Pişmandı, deli gibi pişmandı fakat elinden bir şey gelmiyordu. Elinde olsa zamanı geri alıp tüm herşeyi düzeltirdi. Dünden beri hiç uyumamış, sabaha kadar Güven'in söylediklerini düşünmüştü. Ne derse dibine kadar haklıydı, Alin bunu kabul ediyordu.

Güven bu saatten sonra asla ona geri dönmezdi.

Alin'in tek çaresi vazgeçmekti.

Gözyaşlarını silip derin bir iç çekerek arkasına yaslandı ve bakışlarını Hale'ye çevirdi. O da sabahtan beri Alin'i yalnız bırakmamak için uyumamıştı. İki saat sonra işe uykusuz gidecek olması Alin'in canını sıkmıştı. Onun yüzünden Hale yorgun bir şekilde işe gidecekti. Buruk bir şekilde gülümsedi."Biraz yat dinlen, iki saat sonra uyandırırım seni."

"Uykum yok benim."

"En azından uzan gözlerini dinlendir."

"Sen?"

"Ben hava almaya çıkarım sonra da gelir kahvaltı falan hazırlarım."Hale kaşlarını çattı."Daha hava aydınlanmadı bile."Alin omuzlarını silkerek cevap verdi."Olsun."

"Seninle gelmemi ister misin?"

"Biraz yalnız kalmak istiyorum."

"Peki o zaman, dikkat et tamam mı?"Alin başını sallayınca Hale onun yanağını öpüp koltuktan kalktı ve odasına doğru ilerledi. O odasına girince Alin de ayaklanıp salondaki aynadan kendine baktı.

Berbat görünüyordu.

Ağlamaktan yüzü şişmişti.

Umursamayıp dış kapıya doğru ilerledi, kapının üzerindeki anahtarı alıp evden çıktı ve kapıyı arkasından yavaş bir şekilde kapattı. Merdivenlerden ağır ağır inerken zihninde hala Güven'in söylediği sözler dönüyordu. Dışarıya adımını attığında tenini okşayan soğuk hava karşıladı onu. Hava hala aydınlanmamıştı. Biraz yürüyüş ve soğuk hava Alin'i kendine getirirdi, öyle umuyordu.

Fakat bir kaç adım sonra ayakları onu o apartmana götürdü. Apartmanın kapısı açıktı fakat içeriye girmeye cesareti yoktu. O sözlerden sonra buranın kapısının önünden geçmeye bile niyeti yoktu ama kalbi onu yine buraya getirmişti. Her zamanki gibi. Demir kapıyı itip apartmana girdi. Bu tozlu merdivenleri tırmanmak yerine bir basamağına oturup dizlerini kendine çekti. Burası dışarıya nazaran biraz daha iyiydi, dışarıda üşümüştü. Anlını dizine yaslayıp sıkkın bir nefes verdi.

"Merhaba."Alin arkasından gelen sesle başını dizlerinden kaldırdı ve arkasına döndü. Kendinden bir kaç yaş küçük kız elinde bir pikeyle öylece duruyordu."Merhaba."dedi yorgun bir sesle."İyi misin?"

"İyiyim."

"Bu saatte burada ne arıyorsun?"

"Hiç."dedi omuzlarını silkerek. Kız gülümseyip elindeki katlanmış olan pikeyi açtı ve Alin'in omuzlarına bıraktı."Teşekkür ederim."kız hiçbir şey söylemeden Alin'in yanına oturdu ve bir kez daha gülümsedi. Gülümseyince yanağında kocaman bir gamze çıkıyordu ve bu onu çok tatlı gösteriyordu."Bana değil Güven abiye teşekkür etmelisin."

"Anlamadım?"diye sordu Alin şaşkınlıkla. Büyük ihtimalle yanlış duymuştu, yorgunluktan ve uykusuzluktan kafayı yemiş olmalıydı."Güven abi...tanıyorsun değil mi onu?"

"Evet, pikeyi o mu gönderdi?"

"Apartmana girerken seni görmüş sanırım."

"Peki sen, sen nerede kalıyorsun? Ne işin var burada?"

ıhlamurlar çiçek açtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin