Onsekiz

3.3K 227 134
                                    

Güven başında hissettiği ağrıyla elini kaldırarak anlına koydu ve yan dönerek acıyan gözlerini ağır bir şekilde açtı. Karşısında gördüğü manzarayla nefesi kesilmişti. Alin ile nerdeyse burun burunalardı ve o kadar masum, o kadar güzel uyuyordu ki. Yutkunarak elini kaldırdı ve önüne gelen saç tutamını arkaya göndererek yüzünü daha belirgin hale getirdi.

Çok güzeldi.

Bembeyaz teni, biçimli burnu, kızıl saçları, koyu pembe dudakları.

Güven onun yüzünü izlerken öyle heyecanlanmıştı ki nefes alış verişleri artmıştı. Yutkunarak ona biraz daha sokuldu ve elini yavaşça yanağına sürtüp dudaklarını aralayarak fısıldadı."Özür dilerim."

O kadar pişmandı ki şuan. Kendi kendine acı çektiriyordu, sadece kendine de değil sevdiği insana da acı çektiriyordu. Özgürce ona dokunabilmek, sevebilmek varken uzak durmayı seçiyordu. Geçmişte her ne yapmış olursa olsun şuan Alin'in gerçekten değiştiğini hissedebiliyordu fakat kendine yediremiyordu. O yaşanılanlardan sonra hiçbir şeyi kendine yediremiyordu.

Daha fazla ona bakmayı sürdüremeyecekti, hızla ondan uzaklaşıp komidinin üzerindeki telefonunu eline aldı. Saate baktığında gözleri kocaman açılmıştı. Saat dörttü. Bakışlarını pencereye çevirdiğinde havanın bile daha aydınlanmadığını farketti. İşe gidememişti, çok büyük bir azar işitecekti fakat umrunda değildi, değmişti. Telefondan aramaları kontrol ettiğinde bir sürü cevapsız arama olduğunu gördü. Yarısı Sude'den, yarısı Teomandandı. İlk başta Sude'yi aramayı planladı fakat Sude'nin de gidip Cihan abiden azar yemesini istemiyordu, o yüzden Teoman'ı aradı.

"Neredesin lan sen?"

"Uyuyup kalmışım."dedi kısık bir sesle. Alin'i rahatsız etmek istemiyordu."Ne demek uyuyup kalmışım? Canımız çıktı lan!"

"Yaptığın tek şey şarkı söylemek, Teoman. Garson lazım olduğunda bile ben yardımcı oluyorum."

"Şarkı söylemenin ne kadar yorucu olduğunu bilmiyorsun tabi, senin yaptığın şey arkada oturup gitar çalmak!"Güven öfkeli bir nefes verip saçlarını karıştırdı."Bu sefer götünü ben kurtarmayacağım, haberin olsun."

"Eyvallah."diyerek telefonu kulağından çekti ve Teoman'ın yüzüne kapattı. Her şey ters gidiyordu. Telefonu komidine geri koyarak bakışlarını Alin'e çevirdi ve kolunu bükerek yanağına koydu, şuan için istediği tek şey onu izlemekti.

O yokken her şey çok kolaydı, yüzünü görmüyorken ondan nefret etmek, öfkelenmek, vazgeçmeye çalışmak fakat yüzünü gördüğü an tüm kurduğu şeyler uçup gidiyor, tekrar başa sarıyordu. Bu durum onu çok yoruyordu. Ördüğü duvarlar onunla karşılaşmasıyla, yakınlaşmasıyla toz duman oluyordu. Alin ile ne yapacağını bilmiyordu, bu içindeki his ne zamna kadar sürecek onu da bilmiyordu. Bildiği tek şey bu süreçte çok bitik bir halde olduğuydu.

Alin'de öyleydi.

Böyle devam ettikçe hem Alin kırılıyordu hem de Güven. İkisi de birbirinin canını yakıyordu fakat sanki bu acıdan zevk alıyorlarmış gibj asla uzaklaşamıyorlardı. Güven onu altıüstü bir haftadır görmüyordu fakat o kadar çok özlemişti ki.

Elini kaldırıp yavaş bir şekilde işaret parmağıyla Alin'in yanağında gezdirmeye başladı. Yanağından burnunda doğru bir çizgi çekti ardından yavaşça aşağı inerek dudaklarına dokundu. Alin biraz kıpırdanınca Güven hızla elini çekerek yatakta sırt üstü döndü ve tavanı izlemeye başladı. Alin kolunu onun üzerine atınca Güven kaşlarını kaldırıp ona döndü, hala uyuyordu. Güven tam tekrardan ona dönecekken Alin'in telefonu çalmaya başlayınca kıpırdamadan gözlerini kapattı. Alin sıçrayarak olduğu yeri süzdü ardından kolunun Güven'in üstüne olduğunu farkedince yavaşça geri çekilip onun yüzünü inceledi fakat telefon ikinci bir kez daha çalınca ona bakmayı kesmek zorunda kaldı. Telefonunu eline aldığında babasının aradığını görünce şaşırarak telefonu açtı.

ıhlamurlar çiçek açtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin