5. Koparılan Yapraklar

341 34 27
                                    

Bilmiyorum okuyan varmı ama okuyanlara sonsuz teşekkür. Bölümler kısa ama seri bir şekilde yayınlamaya çalışacağım. Umarım beklentilerinizi karşılayabilirim :).

İpucu: Çok fazla küçük olsada kapakta spoiler var. Ben bile bildiğim halde zor fark ediyorum :D.

Bu hafta boyunca kaç kere Ateş'in aramalarını reddettim bilmiyorum. Zaten 'Bir arkadaştan' da günlerdir haber yok. Bunun fırtına öncesi sessizlik olmasından korkuyorum.

"Ee tipi nasıldı?" dedi Eylül. Bu kadar olay sonrasında sonunda birine anlatmaya karar verdim ama Ateş'in birini öldürdüğü ve 'Bir arkadaş' kısımlarını atladım. İçimden bir ses hata yaptığımı, söylemem gerektiğini söylüyordu ama nedense o sese uyamıyordum.

"Tipini çok fazla umursamadım ama gözleri lacivertti" dedim.

"Tamda senin sevdiğin değil mi?" dedi Demir alayla gülerek. Bende yanımdaki yastığı sertçe kafasına attım.

"Demir sen kapa çeneni. Dolunay bir sonraki buluşma ne zaman?" dedi heyecanla.

"Artık konuşmuyoruz."

"Nasıl ya. Böyle çocuk bulmuşsun elinden kaçırırsan seni arkadaşlıktan redderim"

"Onu elimden kaçırmadım Eylül sadece yüzüstü bıraktım."

---

Zaman geçiyordu hiçbir saniyenin salisenin geri dönüşü yoktu ama ben hiçbir şey yapmıyordum. Ateş ile geçirdiğim kısacık süre bana ne kadar boş olduğumu anlatmıştı. Hiçbir hobim yada ilgi alanım yoktu sadece kitap okuyordum. Arkadaşlarım beni bir yere çağırınca genelde meşgul olduğumu söylerdim ama aslında yaptığım tek şey kitap okumak olurdu.

Dış kapının sesi beni düşüncelerimden ayırdı. Evde yalnızca ben vardım. Ve bu nedensizce korkmama neden olmuştu. Son zamanlarda paranoyaklaşmıştım.

Kapıyı açtığımda karşımda sadece bir demet çiçek vardı bende merak ettim ve içeri geçtim. Her çiçeğin yarısına kadar bütün yaprakları koparılmıştı. İlk başta anlamadım sonra gözüme paketin kenarına iple bağlanmış küçük bir kese ilişti. Üstüne ise bir not yapıştırılmıştı.

Sende fark etmiş olmalısın ayrıyken ikimizde yarımız. Sana ihtiyacım var. İlk tanıştığımız yere gel. Lütfen...

- Yarısı Koparılmış Ateş Çiçeği

Daha sonra küçük keseyi açtım. İçinde bir sürü kopralışmış yaprak vardı. Daha dikkatli bakınca üstünde "gelmeyecek" yazdığını gördüm. Başka bir tanesine baktımda ise üstünde "gelecek" yazıyordu. Gerçekten bütün yapraklara yazmış olamazdı herhalde? Bende merak edip kesenin içindeki bütün yaprakları döktüm. Gerçektende hepsinin üzerinde "gelecek" ya da "gelmeyecek" yazıyordu.

Peki ben gidecekmiydim yoksa gitmeyecekmiydim?

---

İlk tanıştığımız zamanki gibi bana dikkatlice bakıyordu. Buraya neden geldiğimi bile bilmiyordum üstelik hala.

"Kopardığım son yaprak "gelecek" diyordu" dedi ve elime üstünde "gelecek" yazan küçük bir yaprak koydu. Siyah saçları, lacivert gözleri, yapılı vücudu ve kolundaki dövmeler onu kaba biri gibi gösteriyordu ama hiçte öyle değildi.

"Benden neden korkuyorsun?" sesinden üzüntülü olduğu anlaşılıyordu.

"Sen birini öldürdün" dedim bütün soğukluğumla.

"Pişman olduğumu kaç kere söylemeliyim!" bağırışı tüylerimi diken diken yapmıştı. Duvara sert bir şekilde yumruğunu geçirdi. Gerçekten çok fazla korkuyordum. Gözlerim dolmuştu. Beni o halde görünce sakinleşti.

"Ben.. ben özür dilerim" omzuma dokunmaya çalıştı ama ben geri çekildim.

"Bir daha beni arama" arkama dönüp gidecekken bir ses duydum. Hıçkırık sesi. Ağlıyor olamazdı değil mi? Arkama dönüp baktım. Gerçekten ağlıyordu. Yere çökmüştü elleri ile yüzünü kapatıyordu. Yinede ağlama sesleri o kadar güçlüydü ki sanki yıllardır ağlamıyormuş gibiydi. Nedensizce içimde yanına gitme isteği doğdu. Yanına doğru giderken

"Gelme lütfen" ağladığı için sesi çok kısık çıkıyordu. Yinede yanına gidip oturdum.

"Ağlamak bir zayıflık değildir. Zayıflık ağladığın için utanmaktır" Başını kaldırıp bana bakmıştı. Gözleri ve burnu kıpkırmızı olmuştu.

"Ölmeyi isteme nedenini intihar mektubunda gördüm" Yine hıçkırıklara boğuldu.

"Hamileymiş.. onunla birlikte çocuğumuzuda öldürdüm" ağlayışı o kadar güçlüydüki benimde gözlerim dolmuştu. Anlık bir hareketle gidip ona sarıldım. Oda ilk başta sersemlesede bana sarıldı.

" O kadar pişmanım ki. Polise bile gittim. Onu öldürdüğümü söyledim. Bana inanmadılar. Öldüğü için kendimi suçladığımı söylediler. Cezamı çekmeyi inan bana çok istedim sonra kendimi öldürmeye karar verdim ama yapamadım. Korkağın tekiyim" Bende ağlamaya başladım.

"Ölmemek istemek korkaklık değil Ateş" sesim çok kısık çıkmıştı yinede duyduğunu biliyordum.

"Geldiğin için teşekkür ederim" bu sözü üzerine ondan ayrılıp çantamdan bana gönderi çiçeğin bütün yaprakları koparılmış halini ve küçük bir keseyi verdim. Sonrada küçük bir yaprağı eline tutuşturdum. Yaprağın üstünde "gideceğim" yazıyordu.

"Yapraklar gelmemi söyledi"

RUHSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin