14. Gerçekler

192 20 4
                                    

"Dolunay emin misin? Bu ağır bir iş" dedi Ateş bana bakarak.

"Bilmiyorum Ateş. Gerçek olmayabilir. Umarım değildir." dedim.

"Bunu anlamanın tek yolu var. Onunla konuşmalıyız" dedi Demir.

"Haklısın. Hemen konuşsak iyi olur" dedim ve Ateş'e döndüm. "Yarın konuşuruz. Lütfen bundan kimseye bahsetme" dedim ve Demir'le birlikte çamaşırhaneden çıktım. Eylül'ün böyle bir işe bulaşması imkansızdı. Sonuçta o benim 4 yaşından beri tandığım mavi gözleri yüzünden güneşe bakamayan masum kız çocuğuydu. O nasıl böyle bir şeye bulaşabilirdi ki? Ya da kim onu böyle bir işe bulaştırabilirdi?

"Telefonumu meşgule atıyor" dedi Demir. Epey tedirgin görünüyordu. Benimde en az onun kadar tedirgin göründüğümden emindim.

"Bir ben deneyeyim belki benimle konuşmak ister" dedim ve hızlıca telefonumu çıkarıp numarıyı tuşlamaya başladım. Zaten 'Bir arkadaş' yüzünden bu sıralar telefonumu sürekli yanımda tutuyordum. Tam telefon kapanıp telesekretere bağlanacağı sırada telefon açıldı.

"A-Alo?" Sesi epey kısıktı. Tahminimce ağlıyordu.

"Eylül iyi misin? Neler oluyor?"

"D-Dolunay. Evdeyim... hemen gel lütfen" O an Eylül'ün ağlamaktan sesinin kısık gelmediğini fark ettim.

"Noldu Dolunay nerdeymiş?" dedi Demir.

"Evdeymiş" dedim. Konuşma tarzımın bir robottan farkı yoktu.

"Gidelim o zaman niye burada duruyorsun?" Demir bana telaşla bakıyordu.

"Fısıldıyordu. Hala polisi aramamakta kararlı mısın?"

---

Eylül'ün kapısının önüne gelince korkum daha da artmaya başlamıştı.

"Polisi aramalıydık Demir" dedim.

"Hayır başı derde girebilir. Hem bu bizi korur" dedi cebinde ki silahı göstererek.

"Demir sen ne yaptığını sanıyorsun onu da nerden buldun?" dedim şaşkınlık ve kızgınlık karışımı bir şekilde.

"Soru sorma Dolunay! Ben içeri giriyorum geliyor musun?" Her ne kadar gönlüm el vermese de

"Geliyorum" diyebildim. Tabi ki de Eylül için heran her yere giderdim ama Demir cebinde silah taşıyorken korkum epey artmıştı.

Demir hızla kapının başına gidip kapıyı çalmaya başladı. Bende hemen yanına gittim.

"Eylül! Aç kapıyı" Kapıyı yumruklarken Demir'in ellerinin titrediğini gördüm. Oda en az benim kadar Eylül'e değer veriyordu. Hatta daha fazlasını hissediyordu biliyordum.

"Kapıyı kıracağım geri çekil" dediğinde geri çekildim. Kapıya sertçe iki kere vurduktan sonra hızlıca içeri girdi. Bende arkasından girip Eylül'ü aramaya başladım. Bir yandan da Eylül'ün ailesinin tamda yurtdışına çıkacak zamanı bulduklarını söylüyordum. Onun odasına gidince kısık bir hıçkırık sesi duydum.

"Eylül!" Transa geçmiş bir şekilde kendi kendine sallanıyor ve hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordu.

"Demir burada" diye bağırdım. Demir hızlıca geldi.

"Eylül!" dedi ve hemen ona sarıldı. Ama Eylül hala sallanmaya devam ediyordu.

"Neden tepki göstermiyor?" dedi Demir gözü yaşlı bir şekilde bana bakarak.

"Bilmiyorum transa geçmiş olabilir" dedim. Benimde gözlerim dolu dolu olmuştu.

"Onu nasıl transtan çıkarıcaz. Lütfen Dolunay bir şey yap"

"Demir ben bilmi-"

"Bir şey yap! Ne olursa.." Ağlamaya başlamıştı. Bende aklıma gelen ilk şeyle Eylül'e tokat attım. Sallanmayı bırakıp bana baktı.

"Dolunay?" daha sonra kucağında ağlıyan Demir'e baktı.

"Şükürler olsun" dedi. Hala ağlamaya devam ediyordu.

"Eylül neler oluyor" dediğimde tekrar gözü dolu bir şekilde bana baktı.

"Ben-ben bilmiyorum... içeride" Hıçkırıları daha da artmıştı.

"Ne içeride? Eylül bir şey söyle" dedi Demir ağlamaklı ses tonu ile.

"İçeriye girip kendin baksan daha iyi olcak" dedi Eylül. Bayılacak gibi bir hali vardı. Demir'de hemen kalkıp Eylül'ün odasında ki banyoya girdi. Yaklaşık 1 dakika sonra içeriden bir çığlık sesi geldi. Bende koşarak içeri girdim. Aynı zaman da Eylül'ün ağlaması daha da artmıştı.

İçeri girdiğim gibi çığlığı bastım. Bütün bedenim titremeye başladı. Yerde kanlar içinde duran bir beden vardı ve ben bu kim olduğunu görünce tekrar çığlık attım. Gözlerimde yaşlarım birikmeye başladı. Aynı zamanda titriyordum. Yutkunarak konuşmaya çalıştım.

"Bu-" sözümü yarıda keserek Demir cevap verdi.

"Arya"

RUHSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin