16. No: 23

192 19 2
                                    

Bölüm Şarkısı: Digital daggers - where the lonely ones roam piano version (multiye koydum)

Etrafa lodos hakimdi. Havada her şey uçuyordu. Bir kaç tozda gözüme kaçmıştı. Bunlara nazaran kafam patlayacakmış gibi hissediyordum. Ateş'in Arsa ile nasıl bir bağlantısı olabilirdi ki. Ne olursa olsun isteğim Ateş'in kötü işlere bulaşmamış olmasıydı. Bu kadarını da kabul edemezdim. Her ne kadar ondan hoşlansamda bu sefer gerçekten polise gitmem gerekirdi. Ve bunu hiç istemiyordum.

Nereye gittiğimi zaten hiç bilmiyordum. Eylül ile olan konuşmamdan sonra hızlıca karakoldan ayrılıp başı boş yürümeye başlamıştım. Bir kaç kerede telefonum çalmıştı ama umursamamıştım.

Daha sonra telefonuma mesaj geldi ama ona bile bakmadım. Bir anda telefonum garip garip sesler çıkarmaya başladı. Hiç aralık bırakmadan sürekli mesaj sesi geliyordu. Neler olduğuna bakmak için telefonumu elime alınca sadece 1 mesaj olduğunu gördüm. Kimden olduğunu az çok tahmin ediyordum.

Gönderen: Bir arkadaş

"XXXX Caddesi No: 23. Burada seni güzel bir süpriz bekliyor."

Günlerdir mesaj gelmemişti. Bende yaşadıklarım yüzünden bana acıdı veya benle uğraşmaktan vazgeçti diye düşünmüştüm. Ama hiçte öyle değilmiş anlaşılan. Telefonumu çantama atacakken tekrar mesaj geldi.

Gönderen: Bir arkadaş

"Gelmezsen olucaklardan sorumlu değilim bücür. Yalnız gel!"

Tehtit etmenden ileteşim kuramıyor olmalıydı. Asıl amacının beni korkutmak olmadığı söyleyip beni nasıl bu kadar korkutabiliyordu bilmiyordum. Yinede gitmekten başka çarem olmadığını hissediyordum. Beni bekleyen süpriz korkuyla taçlandırılmış bir şey mi yoksa 'Bir arkadaş'ın bana yaptığı soğuk ve gaddar oyunlarından birimiydi...

---

İlk önce eve uğrayıp rahat bir şeyler giydim. Sonuçta beni neyin beklediği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Siyah ağırlıklı giysilerimi giyip evden çıkacakken kapı açıldı. Gelen annemdi.

"Dolunay nereye gidiyorsun? Arya ve Eylül'ün sana ihtiyacı var" dedi gözlerimin içine bakarak.

"Benimde biraz stres atmaya ihtiyacım var. Son olaylar beni baya gerdi. Biraz koşup sonra tekrar onların yanına gideceğim." Diye yalan söyledim. Son zamanlarda yalan söylemekte epey ustalaşmıştım zaten. Annem ise peki der gibi başını salladı ve mutfağa geçti. Bense içimden rahat bir şeyler giydiğim için şükrederek 'Bir arkadaş'ın mesaj attığı yere gittim.

Tahmin ettiğim gibi ürkütücü ve kasvetli bir yerdi. Etrafta biraz dolaşıp neler olduğa bakmaya başladım. Yıkık bir ev gibiydi. Daha çok koyu renkler hakimdi. Cesaretimi toplayıp içeri girdim. Kapı da açıktı zaten. İçeri girdiğimde kulaklarıma bir ses ilişti. Televizyon sesi... 

İçeriye doğru ilerlemeye başladım. İçeride siyah kapuşonlusuyla oturan bir adam vardı. Televizyon izliyordu. Ses çıkarmamaya çalışırak ne izlediğine baktım. Haberleri izliyordu. Daha dikkatli bakınca televizyonda Arya ve Eylül meselasini anlattıklarını gördüm adam keyifle güldü ve hiç beklemediğim bir anda kafasını bana çevirdi. Reflekslerim kuvvetli olduğundan hemen çekilmiştim.

"Kim var orada?" O sırada titreşimde olan telefonuma mesaj geldi. Neden titreşime aldığımı bilmiyordum ama çok şanslı olduğum kesindi. Daha fazla beklemeden mesajı açtım.

Göndren: Bir arkadaş

"Hemen dışarı çık ve kapının önünde bekle!" 

Nedensizce dediğini yapıp hızlıca açık olan kapıdan dışarı çıktım. Ve uzun zamandır tuttuğum nefesimi dışarı verdim. İçeride ki seslere kulak kabarttım. Keskin bir ses duydum. Aynı zamanda cam kırılmasına benziyordu. Daha sonra bir adamın bağırma sesini duydum. Korku beni tekrardan ele geçirmeye başlamıştı. Yaklaşık 3 dakika sonra telefonuma mesaj geldi.

Gönderen: Bir arkadaş

"İçeri gir"

Sanki beynimin kontrolünü ele geçirmişti. Tekrardan onun dediğini yapıp içeri girdim. Gördüğüm şeyle gözlerim büyüdü. Az önce televizyon izleyen adam şimdi bir sandalyede bağlı bir şekilde karşımda duruyordu. Etraf ise darma dağın olmuştu. Adam ağzını açmam için kendini sallayıp tuttu. Bende nedensizce ağzını açtım.

"Eylül'ün arkadaşı sen misin?" dedi bana bakarak. O an kaşının patladığını ve burnunun kanadığını gördüm. Genel olarak bakıldığında ise siyah saçlı kahverengi gözlü yakışıklı bir adamdı.

"E-evet" Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Az önce neler olmuştu.

"Polisi ara teslim oluyorum!" dedi. Ben hala neler olduğunu çözememiştim.

"Ne? Sende kimsin?" diye sordum.

"Ben Aras. Aras Akan"

---

Karakola gelmiş Eylül'ün bir an önce çıkmasını bekliyordum. Herkes Aras'ı nerden bulduğumu soruyordu. Ama ben hiçbir şey söyleyememiştim. Çünkü bende bilmiyordum.

Beklemediğim bir anda Eylül gelip bana sarıldı. Bende hiç beklemeden sıkıca ona sarıldım. 

"Teşekkür ederim" dedi fısıldayarak. Omzumun ıslanmasından ağladığını anladım.

"Ben bir şey yapmadım" dedim. Oda benden ayrılıp göz yaşlarını sildi.

"Hastaneye gitmek istiyorum. Arya'yı görmeliyim" dediğinde başımı salladım ve karakolun kasvetli havasından kurtulup hastaneye doğru yol aldık. 

Hastaneye geldiğimizde etrafta sadece Arya'nın anne ve babası vardı. Diğerleri dinlenmek için eve gitmiş olmalılardı. Boğazım kurumuştu gidip su alırken Eylül'ün Arya'nın anne ve babasıyla konuşup daha sonra onlara sarıldığını gördüm. Eylül her zaman güçlü olmuştur. Benim dışımda hiç kimsenin yanında içini döktüğünü veya yalvar yakar ağladığını görmemiştim. Demir ile evine gittiğimiz gün ise sadece bir istisnaydı. Doktorun yanlarına geldiğini görünce bende elimdeki plastik bardağı çöpe atıp yanlarına gittim. 

"Hasta kendine geldi. Yine de fazla yormasak iyi olur" dedi doktor. Bense "siz gidin ben kalırım" anlamında kafamı salladım. Sonuçta onların benden daha çok Arya'yı iyi olarak görmeye ihtiyacı vardı. 

İçeride bolca ağlama, hıçkırık ve öpme sesi geliyordu. Yine de benim kafam tamamen başka bir yerdeydi. Öncelikle Ateş'in nerde olduğunu merak ediyordum. Sonuçta Aras onun bir yakını olabilirdi. Ama en çok kafamı işgal eden düşünce daha farklıydı.

Bir arkadaş bana yardım etmişti...

RUHSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin