Sözüne karşı direk yüzüne baktım. Lacivert gözleri bana bakarken bir yandan da parlıyordu. O kadar güzel gözleri vardı ki... Lacivertten bile koyuydular ama siyah değillerdi. Mavi'ye de benziyordu. Gözlerini tanımlamak nerdeyse imkansızdı. Görmek gerekiyordu.
"Şuan benim için en değerli insan sensin." dedi gözlerimin direk içine bakarak. Cevap olarak sadece mırıldandım ve etrafta gözlerimi gezindirmeye başladım. Benden hoşlandığını düşünüyordum. Peki neden söylemiyordu? Kendi kafamdan mı uyduruyordum bunları yoksa benim hayır diyeceğimi mi düşünüyordu.
"Bütün bu olanlardan fazla sıkıldım" dedi sonra da devam etti.
"Cinayetler, cinayete teşebbüsler, yalanlar, hastaneler. hapishaneler. Gerçekten bunlardan çok sıkıldım."
"Biliyorum bende." dedim ve uzanıp elini tuttum.
"Keşke bir günlüğüne başka biri olma şansımız olsaydı." dedi iç çekerek.
"Aslında var." dedim aptal bir sırıtışla ve bir şey demesine izin vermeden eve doğru yola almaya başladık.
---
"Sadece iki tane var. Biri senin biri benim. Bunu yapmak istiyor musun?" diye sordum.
"Bunları nerden buldun Dolunay? Böyle bir insana benzemiyorsun." dedi bana bakarak.
"Ateş saçmalama bunlar benim bir ara kullandığım reçeteli ilaçlarım. Her ay kullanıyorum zaten." dedim gözlerimi büyüterek.
"Neden her ay kullanıyorsun ki."
"Boşver. Ateş boşver" dedim göz devirerek.
"Tamam da bunlar ne işe yarayacak?"
"Ben bu ilacın dörtte birini içiyorum ve o bile yan etki olarak bana hafıza kaybı ve kafa uyuşukluğu kazandırıyor. Bu yüzden genelde ilacı kullandığım zamanlar evden dışarı çıkmıyorum" dedim. Anlayışla bana bakıp tekrar soru sordu.
"Madem böyle yan etkileri var neden başka ilaç kullanmıyorsun?"
"Çünkü diğer ilaçlar etki etmiyor etse bile bir zaman sonra etkisi geçiyor. İşe yarayan bir tek bu var. Ne yazık ki çoğu insana göre daha çok ağrım var."
"Anlamadım neden ağrı- anladım kusura bakma" İlk başta yüzüme dik dik bakarken anlayınca anlayışla başını salladı.
"Her neyse var mısın?" dedim elimde ki zararsız görünen ama bir o kadar etkili beyaz hapı ona uzatırken.
"Doğuştan." dedi ve büyük bir sırıtışla su bile içmeden ilacı yuttu. O andan itibaren neler olduğuna dair hiçbir şey hatırlamıyorum...
--
"Bu parti harikaa!" diye bağırdım ayı uzatarak. Ateş ise kafasını sallayarak bana karşılık verdi. Arada bir kafam gidip geliyordu ama bu olaya daha çok heyecan katıyordu. Ateş elini belime koyarak benimle beraber hızla çalan müzikle zıplamaya başladı. Bu mekana nasıl geldiğimizi bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa oda çok eğlendiğimizdi.
"Aras'ın dediği gibi çok ateşlisin. İki anlamda da" dediğinde abartılı bir şekilde kahkaha attım. Elimi göğsüne koyarak yumuşak bir şekilde yanağını öptüm ve gülümseyip dans etmeye devam ettim. Aslında düşününce hepsi bir rüya gibiydi. Ama kabus mu rüya mı ayırt edemiyordum.
Yine de biliyordum ki Ateş benim en güzel kabusumdu...
Ben dans etmeye devam edip bir yandan da bağırarak çalan şarkıya eşlik ederken Ateş arkamdan gelip kollarını belime doladı. Başımı onun omzuna değecek şekilde geriye atarken onun birlikte sağa sola doğru savruldum.
Müzik kulağımı uyuşturmaya başlamıştı. Gözlerim ise fazla ışıktan dolayı yanıyordu. Ayakların ağrımaya başlayınca kendimi taşımayıp geriye attım. Ama Ateş beni hemen kucakladı.
"Sanırım otursak iyi olacak." dedi kulağıma fısıldayarak. Belli belirsiz başımı salladım. Bedenim yumuşak ile sert arasında gidip gelen koltuğa değdiğinde karnımın üstünde bir ağırlık hissettim. Ateş'in bedenin yerde kafasının ise başımın üstünde olduğunu görünce gülümsedim ve başını okşadım. Belki burası için çok masum kaçıyorduk ama ben başını okşamamı yanlış anlamasından korktuğum için elimi çekerken bileğimi tuttu.
"Hoşuma gidiyor." dediğinde başını okşamaya devam ettim. Siyah'a çalan yumuşak kahverengi saçları elimin işinde kaybolurken gülümsedim. Tahminimce çok rahatsız bir pozisyondaydı ama yinede başını karnımın üzerinde tutmaya devam ediyordu. Yaklaşık iki-üç dakika sonra kafasını kaldırdı ve hala dizlerinin üzerindeyken bana baktı. Bende gözümü ayırmadan ona bakıyordum.
"Ne oldu?" dedi gülümseyerek. Bense karşılık olarak yapılabilecek en mantıklı şeyi yaptım.
Onu öptüm...
Beklemeden bana karşılık verdi. Bende uzanmakta olduğum koltukta doğruldum oda yanıma gelip oturdu. Büyük ihtimalle bu olanları yarın hatırlamayacaktım o yüzden içim oldukça rahattı. Belki onu bir daha öpemeyecektim o yüzden sanki yarın yokmuş, bir daha güneş doğmayacakmış gibi onu öptüm. Belki oda benimle aynı şeyi düşünüyordu. Belki de benim incinmemem için ve yarın nasıl olsa bunu unutacağı için beni öpüyordu ama bunu düşünmek istemiyordum. Şuan oldukça mutluydum. Toprağın yağmurla buluşması gibiydi aynı. Ama bize dolunayın ateşle buluşması demek daha mutlu hissettiriyordu.
İkimizin arasında ki ilişki çok farklıydı. O ateşti. Etrafa ısı saçıyordu. Ben dolunaydım etrafa ışık saçıyordum.
Bizden daha iyi bir ikili olabilirmiydi ki?
Ben bunları düşünürken nefessiz kaldığımın farkına bile varmamıştım. Nefes almak için geri çekildim ama o aramızda çok az boşluk bıraktı. Oda benim gibi sık nefes alıyordu ama nefes nefese kalmış gibi değildi. Öte yandan ben kendimi bir su aygırı olarak betimleyebilirdim. Kelimeler ağzımdan istemsizce dökülürken bugünü bir daha hatırlamayacağım için memnundum.
"Bir arkadaş beni öldürmek istiyor. Bunu biliyorum. Sana zarar vermesinden korkuyorum. Çünkü seni seviyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ
Mystery / ThrillerSana bir nefes kadar yakın ama dokunamayacak kadar uzağım. Beni aslında her gün görüyorsun ama bunu bilmiyorsun...