20. Unutulan Anılar

225 14 3
                                    

 Multi resmen hayalimde ki Ateş ve Dolunay karakterleri. Görünüş açısından tam kafamda ki tiplemeye uygunluk gösteriyorlar.

Not. Bu bölüm Ateş'in ağzından olan nadir bölümlerden biri :). Büyük bir ihtimalle bunun dışındada olmayabilir.

Ateş

 Uyandığımda odamdaydım. Kanepemdeydim. Buraya nasıl geldim hiçbir fikrim yoktu. En son Dolunay'ın verdiği ilacı içmiştim. Geri kalan bütün her şey beynimden silinmişti. Ayrıca rahatsız edici bir biçimde başım ağrıyordu. Siyah kanepemde rahat bir pozisyon alırken yanımda ki küçük bedeni gördüm. Gözlerini yummuş elini sıkıyordu. Tıpkı bir bebek gibiydi. 

Kafamı biraz daha toparlamaya çalışırken üzerimde bitek pantolonumun olduğunu gördüm. Dolunay'ın ise üstünde bluzu yoktu. Dün neler olmuştu böyle?

Tedirginlikle yerden t-shirtümü alıp üzerime geçirdim. Dolunay'ın bluzunu aramaya başladım. Dün her ne olduysa yanlış bir fikre kapalıp vicdan azabı çekmesini istemiyordum. Yerden siyah buluzunu bulup yavaşça üstüne geçirdim. Biraz mırıldanmıştı ama uykusu bölünmemişti.

Onu hem ince belinden hemde bacaklarından kavrayıp yavaşça yatağıma yatırdım. Yatağımın baş ucuna oturup biraz onu izledim. Eski sevgilime gerçekten çok benziyordu ama ondan kesinlikle daha iyiydi. Başka kim katil birine yardım etmeyi kabul ederdi veya onunla arkadaş olurdu ki? Gülümseyerek belli belirsiz onu alnından öptüm.

Hafif mırıldanmaya ve hareket etmeye başlayınca kanepemdeki yerimi aldım. Böylece ikimizin ayrı yerlerde yattığımızı sanacaktı. 

Tabi dün gece ne olduğunu hatırlamıyorsa...

Gözlerim yarı kapalı bir şekildeyken onun uyanmasını izledim. Yavaşça yatakta doğruldu. Başını okmaşamasından onunda felaket bir ağrısı olduğunu anladım. Bu ilaç her neyse yan etkileri gerçekten yakıcıydı.

"Ateş?" diye seslendi kısık bir sesle. Uyanık olduğumu anlamasın diye duymuyormuş numarası yaptım. Yavaşça yataktan kalktığını duyabiliyordum. Gözlerimi kapattım. Yeteri kadar yaklaştıktan sonra beni yavaşça dürttü.

"Ateş kalkar mısın? Başım çok ağrıyor." dediğinde yeni uyanmış etkisi yaratmaya çalışarak yavaşça kıpırdandım. Başım hala ağrımaya devam ettiği için o konuda çok fazla uğraşmam gerekmedi.

"Her ay bunu çektiğine inanamıyorum." dedim başımı ovalamaya devam ederken.

"Bu kadar yüksek dozda almıyordum ayrıca dün içtiğimizi de unutma leş gibi kokuyorsun." dedikten sonra bluzunu kokladı.

"Leş gibi kokuyorum." dedi suratını buruşturarak. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kafasına vurdu. 

"Annem! Kesin çıldırmıştır." dediğinde ben hala dün yaşananları hatırlamaya çalışıyordum ama kahretsin hiçbir şey hatırlayamıyordum. Dolunay telefonunu eline alıp kafasını gergince kaşıdı. Dağınık koyu renk saçları, çatmış olduğu kaşları ve belinin yukarısından kıvrılmış bluzu ile küçük bir kız çocuğa benziyordu. Aslında gerçekten küçüktü. Benden 3 yaş küçüktü. Hala 18'ine girmemişti.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Bilmiyorum annem veya Kayra ya da başka biri beni dün hiç aramamış. Tuaf." dedi alnını kırıştırarak.

"Dün ile ilgili hiçbir şey hatırlıyor musun?" dediğimde yüzünün beyazladığını gördüm. Hatırlıyor olmalıydı.

"Ha-hayır hatırlamıyorum. Sen?" fazlasıyla gergin görünüyordu ve bunu saklamak için yaptığı hiçbir haraket işe yaramıyordu. Büyük ihtimalle dün sahroşken beni öpmüş olmalıydı. Muhtemelen bende karşılık vermişimdir. Sorun değildi. Yinede böyle gerilmesi bana tekrar ne kadar küçük olduğunu hatırlatmıştı. 

"Bende ilacı içmemizden sonraki anlardan hiçbiri yok." dediğimde hafif rahatladığını gördüm.

"Be-ben gitsem iyi olacak" dediğinde gülerek yanağına bir öpücük kondurdum.

"Görüşürüz." dedim gülümseyerk.

"Görüşürüz" diye bana karşılık verdi ve odamdan çıktı. Umarım ailemle karşılaşmazdı birde bunun için utanmasını istemezdim. 

Kendimi kokladığımda gerçekten leş gibi koktuğuma karar verdim ve üstümü değiştirdim. Duş almam gerekiyordu ama gerçekten acıkmıştım. 

Merdivenlerden aşağıya inerken annemle karşılaştım.

"Daha demin bize fark ettirtmemeye  çalışarak dışarı çıkmaya çalışan acemi kızda kimdi?" dedi kibirli tavırda. Annemde bundan ibaretti. Kendisi dışında kimseyi veya kendi yaptığının dışında hiçbir şeyi beğenmezdi. Kendini kraliçe sanıyordu.

"Öncellikle adı Dolunay ve gerisi seni ilgilendirmez." dediğimde arkamı dönüp gicekken konuşmaya devam etti.

"Eski sevgilinin yerini ona çok benzeyen kızlarla kapatmaya çalışman ne hoş." dediğinde bileklerimi sıktım.

"Ayrıca leş gibi içki kokuyorsun. Bar pisliklerini bir daha bu eve getirme." dediğinde kendimi daha da sıktım yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Nede olsa bu kadın daha fazla kilo almamak için 7 aylıkken beni sezeryan ile doğurtmuş bir insandı.

"Sözlerini geri al!" dedim sinirle. Hala kendimi tutmaya çalışıyordum.

"Hadi ama o kızın senden küçük olduğa eminim çok cılız değilmi sanki. Aynı Yaprak gibi" dediğinde sinirle masaya vurdum.

"Onun adını asla ama asla ağzına alma anladın mı beni!" diye sinirle gürledim. Ben böyle bağırınca görevlilerin bizi izlediğini ve babamın buraya doğru geldiğini gördüm.

"Sakin ol Ateş. Ebru sende yukarı çık baba oğul konuşması yapacağız." dediğinde annem topuklarını yere vura vura yukarı çıktı.

"Yine oldu Ateş?" dedi babam sakin olmaya çalışarak. Babam annemin açığını rahatça kapatıyordu ve bunun için ona minettardım. Yinede böyle iyi bir adamın annem gibi kibirli bir kadınla nasıl evlendiğini çözemiyordum.

"Yaprak'ın adını ağzına aldı. Onu bu yüzden daha önce yüz kere uyardım. Bu evde benim dışımda kimse Yaprak demeyecek!" dedim. Sonlara doğru sesim yükselmişti. 

"Pekala oğlum sakin ol ve kahvaltını et sonrada odana çıkıp dinlen. Yorgun gözüküyorsun." dediğinde onu umursamadan direk odama çıktım.

Odama çıkıp ardımdan kapıyı kilitledim ve bu gibi durumlar için daha önce aldığım kum torbasına sert sert vurmaya başladım. Terlediğimi hissedince banyoya gidip suratıma bir kaç kez su çarptım. 

Kafamı kaldırınca arkamda bir beden gördüm. Ellerimi kurularken konuştum.

"Burada ne işin var?"

RUHSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin