Eğer bu hikayeyi Wattpad harici bir platformda okuyorsan, kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer bu hikayeyi orijinal halinde ve güvenli şekilde okumak istiyorsan lütfen, Wattpad'deki "@aphelione" isimli profilimden oku. Teşekkür ederim.
Gelecekten gelen edit: Başladığınız tarihi yorum olarak bırakabilirsiniz <3
Sevgili günlük,
Geçtiğimiz gün itibarıyla on birinci günlüğümü de tamamladım; yaz tatilinin sonuna gelirken günlüğümü bitirmem oldukça manidar oldu. Yeni bir günlük bana her zaman yeni başlangıçları çağrıştırmıştır.Açıkçası on ikinci günlüğe başladığıma hâlâ inanamıyorum, hayatımda bu kadar anlatılacak şey olması imkânsızmış gibi geliyor. Yine de geride bıraktığım ve asla dönemeyeceğim günlerin, her ayrıntısının kayıtlı olduğunu bilmek bana tam olarak anlamlandıramadığım bir güven veriyor. Yaşadıklarımı unutmak korkusu, beni bu işe sürükledi. Yalnızca günlüğe değil, bol bol fotoğraf çekmeye, resim çizmeye, mutlu olduğum anları kayıt altına almaya iteledi. Ancak dürüst olmalıyım ki, bunların hiçbirini yaparken günlük yazarken olduğum kadar rahat olamıyorum; günlük tuttuğumdan haberdar olan tek canlı, bambaşka evrenlerin düşlerini kuran bembeyaz kedim Siyah (bu isim için yargılanmayı reddediyorum, on üç yaşındaydım). Acınası ve onun asaletinin yanında tamamen aciz gözüken bu insanın günlüğünün onun için herhangi bir önem teşkil ettiğini düşünmüyorum. Günlüğüm bir diş fırçası kadar özel ve herhangi birinin okuması durumunda ne kadar sinirleneceğimi hayal bile edemiyorum.
Bugün, günlerden Pazar günüydü. Önümüzdeki hafta Pazartesi, az önce de söylediğim gibi okullar açılacak. Okulların açılmasını hem deli gibi istiyorum hem de istemiyorum. Bu yaz olabilecek en yalnız ve boktan yazımdı. Özellikle geçtiğimiz 2016 yazıyla kıyasladığımda bu tatilin ne kadar kötü olduğunu bir kez daha fark ediyorum. Ben yaz boyu Didim'deydim.
En yakın arkadaşım, Utku (her günlüğe başladığımda herkesi en baştan anlatmam gerekiyormuş gibi hissediyorum, bu satırları okuyan gelecekteki Yağız Gürpınar'dan özür dilerim, defalarca aynı kişileri yeniden okumak zorunda kaldığından) bu yaz uzun zamandır hayalini kurduğu Türkiye seyahatine çıkmayı başarabilmişti, dokuzuncu sınıfın başından beri bu gezi ufak tefek para biriktiriyordu ve ancak toparlayabilmişti. Sonuç olarak, onu iki ay boyunca göremedim ama mükemmel yerler gördüğünü, blogunda paylaştığı güzel fotoğraflardan ve gezi yazılarından anlayabiliyorum.
Kız arkadaşım Deniz'se İzmir'de kurslarına devam ediyordu. Deniz her zaman meşgul bir insan olmuştu - bu meşgullük on birinci sınıfa geçtiğimizde bir anda katlanarak artmıştı. Yıllar boyu anksiyeteyle, ciddi anksiyeteyle uğraştıktan sonra tekrar aynı umutsuzluğa kapılmamak için çok sıkı çalışıyordu. Onun gözünden bakmak benim için çok zordu, doğduğumdan beri onu tanıyor olmama rağmen çok zordu. Gerçi Deniz benim için daima kilitli kapılar ardındaki gizemli biri gibiydi. En yakınındaki insan olduğumu bilmeme rağmen, benimle paylaşmadığı çok fazla hissi, düşüncesi olduğunu biliyorum. Aramızdaki o mesafe, ne yaparsam yapayım kapanmıyor. Ama bunun için onu suçlayamam. Ben de açık kutu sayılmam günün sonunda. Belki de insanlara karşı bu güvensizliğimizi birbirimize biz aşılamışızdır. Bilemiyorum.
Onunla yaz boyu birkaç kez görüştük, oldukça sık telefondan konuşsak ve yazışsak da, aramızdaki mesafenin arttığını hissediyordum ve son günlerde tartışmaya başlamıştık. Birbirimizi yoruyorduk, bu yıllarda ihtiyacımız olan tam tersiyken. Ondan ayrılmanın ikimiz içinde bir bakımdan hayırlı olacağını biliyorum ama ayrılırsak onu tamamen kaybedeceğime dair kötü bir his var içimde ve bu isteyeceğim son şey bile değil. Her şeyi bir kenara bırakıyorum, Deniz benim için ciddi anlamda hayatımın tamamı demek. Bebekliğim, ilkokul ve ortaokulum ve şimdi de lisem; her anımda o vardı, şu an bunu yazarken beşinci sınıfta çekilmiş bir fotoğrafımıza bakıyorum da, Allah'ım, onsuz ben kaybolurdum.
Bugün aslında anlatmaya değer bir şey olmadı, sıradan bir gündü; uyandığımda saat dokuz sularıydı, uyuşuk pazar günlerinden birini daha yaşayacaktım. Yeni günlüğe başlamak beni çok heyecanlandırdığından hemen parama kıyıp aldığım bu yeni günlüğe yazmak istesem de sabrımı biraz daha zorlamak için bu saate kadar bekledim.
Yarın Deniz'le Kordon'da buluşuyoruz. Sağlığıma bu kadar düşkün olmasam, bir de belki küme baş ağrım olmasa birer bira içerdik. Bu durumda soda içeceğiz, ne yapalım?
10.09.2017
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black butterflies & déjà vu // 1
Teen Fiction"Selam, burası boş mu?" "Anlamadım, sandalyeyi mi almak istiyorsun?"