27

97 5 85
                                    

🎼 Sen İstersin - Sedef Sebüktekin, Canozan 🎼

Ahsen, 04.11.2017

Anneannemin evindeki bol dantelli misafir odasında, benim için hazırlanmış yatakta uzanmış, tavanı seyrediyordum. Gece yarısı ancak varabildiğimiz Muğla'da fazla değişiklik yok gibiydi. Eski evimizin önünden geçerken daha geniş olan odam dışında özlediğim bir şey olmadığını fark etmiştim.

Aylar sonra ilk defa Marmaris'teydim. Bu evde büyüdüm desem yalan olmazdı, annesi babası çalıştığı için anneannesi tarafından büyütülen sayısız Türk çocuğundan biriydim ben de. Zamanında bu evde az yaramazlık yapmamıştım.

Yolun önemli bir kısmını uyuyarak geçirdiğim için şimdi gözüme uyku girmiyordu, huzursuzlukla yatağımda döndüm. Yarın sabah erken kalkmamız gerekecekti; yapılacak çok iş vardı, erkek tarafı buralı olmadığı için gelen herkese Muğla'yı gezdirmek üstümüze vazife olmuştu. Nazlı'yı da programa sıkıştırmak istiyorsam bir an önce uykuya dalmalıydım. Dürüst olmak gerekirse onu görmek isteme sebebim özlem değildi, meraktı. Bensiz işlerin nasıl yürüdüğünü görmek istiyordum.

Fark ettiğim şeyle güldüm. Girdiğim her ortamı karıştırıyor ve hiçbir şey olmamış gibi ayrılıyordum. Dâhil olduğum hiçbir arkadaş ortamı, ben girdikten sonra bütünlüğünü koruyamamış, hepsi saçma sapan tartışmalara ve dönen dedikodulara kurban gitmişti. Yazdan yaza takılan grupları bile parçalıyordum. Benim içinse değişen bir şey olmuyordu, günün sonunda ben yine yalnızdım, yine düştüğümde yanımda olacak kimse olmuyordu, yine ağladığımda gözyaşımı silecek kimse yoktu.

İzmir'de bunu biraz olsun tersine çevirebilmeyi her şeyden çok istiyordum ama gidişat hiç iyi değildi. Allah'ım, acilen Yağız'dan uzaklaşmazsam herkesin parmakla gösterdiği Yeşil Grup bir daha toparlanmamak üzere parçalanacaktı. Olay artık sadece Yağız ve benimle ilgili olmaktan çıkmıştı. Utku'yla Deniz'i düşündüm, bir daha asla eskisi gibi olamayacaklardı. Belki ilişkileri zaten pamuk ipliğine bağlıydı ama benim de elimde makasla dolaştığımı kimse inkâr edemezdi.

Karşıki dağları yıkacak kuvvette bir iç çekişin ardından yorganımı üstümden attım. Daha fazla yatakta dönmenin alemi yoktu, uyuyamayacaktım işte; yumuşak, pofidik terliklerimi ayağıma geçirerek ayaklandım.

Bulunduğum oda balkona açılıyordu. Muğla'da olsak da kasım ayındaydık artık, hırkamın üzerine anneannemin odada unuttuğu yeleğini giydim ve kendimi balkona attım. Buradaki koltuk-salıncağı küçüklüğümden beri çok seviyordum. Sıcak ağustos akşamlarında sivrisineklere rağmen gelip vaktimi burada harcamaya, bazense uyuyakalmaya bayılırdım. Sabah gözlerimi balkonda değil de odanın içinde açmak mucizevi bir şey gibi gelirdi bana. Aile büyüklerimin beni içeri taşıyor olabilecekleri ihtimali aklımın ucundan bile geçmezdi.

Salıncağa uzandım. Boş tavanı değil, yıldızları görüyordum artık. Hiçbir zaman yıldızlara takıntılı bir insan olmamıştım ama İzmir'de görünmüyor oluşları canımı sıkmıyor değildi. Sahada uzanıp gökyüzünü seyrettiğimiz günü hatırlıyordum,Yağız'ın yanımda uzanışını, belli belirsiz dokunuşlarını. O gün, hayatımda ilk defa, yalnız olmadığımı hissetmiştim.

Telefonum son ses bağırmaya başlayıp da düşüncelerimi böldüğünde, annemleri uyandıracağım korkusuyla hızla içeri girdim, sessize almayı unutmuştum yine. Arayan Utku'ydu, gecenin bu saatinde araması bir saniyeliğine beni korkutsa da Utku'ydu bu, gecesi gündüzü yoktu ve bizimkini de yok saymayı severdi. Anlayamıyordum bu çocuğu, nasıl aynı kişi için sürekli uyuyor ve asla uyumuyor cümlelerini kurabilirdiniz ve ikisinin de doğruluğu yüzde yüz olurdu?

black butterflies & déjà vu // 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin