9

130 15 47
                                    

Ahsen, 02.10.2017

Günler hızla ilerlerken başkanlık seçimleri kızışıyor, okuldaki gerilim artıyordu. Toplamda altı gruptan olumlu yönde geri dönüş almıştık, aynı zamanda sponsorluk gönderdiğimiz markalarla da görüşmeler hızla devam ediyordu. Festivalin yalnızca konserlerden ibaret olmaması için çabalıyorduk, amacımız gerçek bir festival yaratmaktı.

Her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu, olması gerektiği gibi ilerlemesini istemediğim şeyler bile. Yağız'la baş başa buluşmalarımız yerini grupça takılmalara bırakmıştı, yalnız olduğumuz tek vakit okula gidiş ve dönüşlerimizdi. Kendimi bilerek geri çekiyordum, Yağız beni istemiyorsa, ben onu hiç istemiyordum. Aramızda bir şeyler olmadı desem yalan olurdu, bu elektriği ve çekimi hissetmemek imkânsızdı. Hâlâ kendini hissettiren bu enerji ilk günkü gibi yoğundu, değişen tek şey benim daha dikkatli olmaya çalışmamdı. Benimle ilgilenmek istemediğini anlamak için başka sinyallere ihtiyacım yoktu, Deniz'le barışmıştı ve bu yeterliydi. Ayrıca benim cephemde de bazı yenilikler meydana geliyordu.

Yiğit. Yiğit'le konuşmak keyifliydi, birkaç öğle yemeğinde beraber oturmuştuk ve bugün okul çıkışında bir şeyler yapmak için sözleşmiştik. Aramda arkadaşlıktan fazlası OLABİLECEK birisiyle flörtleşmek rahattı, gece geç saatlere kadar mesajlaşabilir, elini tutabilir, onu öpebilirdim ve bu yanlış olmazdı. Evet, kesinlikle odağımı Yağız'dan çekmek benim yararımaydı. Deniz'le araları iyi görünüyordu, süreleri dolmamıştı ilişkilerinin belli ki. Onlara bakıp üzülmek istemiyordum, daha öncesinde de söylemiştim; aşk acısı pek benim olayım sayılmazdı. Önüme bakmalıydım.

Pazartesi günü, öğle yemeğinde Yağızların yanındaydım ve yemekte taze fasulye vardı. Bir kaşık aldıktan sonra aklıma gelen şeyle durdum. "Ceren, Birileri'nden yanıt gelmedi mi?" Benim yazdığım tüm gruplar geri dönüş yapmıştı, olumsuz olsa bile. Gelemeyeceklerini ancak teklifimizden çok memnun olduklarını falan dile getirmişlerdi. Kesin gözüyle baktığımız Birileri'nden yanıt almamak ilginçti.

"BEN GÖNDERDİKLERİ ŞEYİ SİZE SÖYLEMEYİ UNUTTUM!" diyerek hızla telefonunu çıkardığında anlamaz gözlerle ona bakıyorduk. Ağlamak üzereydi, "Lütfen geçmiş olmasın, lütfen geçmiş olmasın, lütfen..."

Bir açıklama bekleyerek izliyorduk, gözleri hâlâ telefonundayken anlatmaya başladı. "Çarşamba gecesi Birileri'nden cevap geldi, buluşup anlaşmak istediklerine dair. Yatağa girmek üzereydim, okuyup yanıtladıktan sonra hemen uyudum. Tamamen aklımdan çıkmış, işte." dedi telefonu bana doğru uzatırken. Hızlıca gelen mesajı yüksek sesle okudum. Slmlar Ceren diye başlayan mesaj hiç de resmi bir dille yazılmamıştı, gülmemek için kasarak devam ettim. Bugün, yarım saat içinde civar otellerden birinde menajerleriyle görüşmemizi istiyorlardı. Otel buraya oldukça yakındı ancak biz görüşmeye hazır mıydık?

"Çabuk," dedi Deniz. "Kimin üstü görüşmeye gitmek için uygun? Eve gidecek vakit yok." Deniz bugün beden dersi olduğundan okul formasını giymemişti. "Ahsen, Yağız, hadi. Çabuk okuldan çıkıyorsunuz." diyerek bizi kışkışlayan Utku'ya dik dik baktım. Ama haklıydı, en 'resmi' görünenler bizdik. Üstümde beyaz, kısa kollu salaş bir bluz ve pileli etek vardı. Ayşegül de Ceren de okul tişörtünün altına siyah pantolon giymişlerdi, Utku'yu zaten ilk üç günden sonra formayla gören olmamıştı, üstündeki Queen tişörtü ve altındaki siyah eşofman da görüşmeye gitmek için pek uygun değil gibiydi.

Yanlarından ayrılıp okul çantalarımızı aldıktan sonra müdür yardımcısının yanına gittik, ikimiz de sessizdik. Ahmet Hoca gerekçemizi duyduktan sonra istemeyerek de olsa hızlıca izin kağıtlarını imzaladı, okuldan çıkarken güvenliğe vermemiz gerekiyordu. Otele daha yakın olan arka kapıya vardığımızda güvenliğin yerinde olmadığını görünce gülmeye başladım. "Şaka mı bu? Öylece çıkacak mıyız yani?"

black butterflies & déjà vu // 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin