17

140 9 130
                                    

Yağız, 19.10.2017

"Seni seviyorum." diyerek tekrarlayan fısıltıyı duymazdan gelmeye çalışarak Deniz'e odaklandım. Dün neden Ahsen'le okula gelmediğimizi soruyordu.

Utku umursamazca kulağımın dibinde beni sevdiğini sayıklarken dakikalardır orada Utku yokmuş gibi davranan Deniz sonunda patladı. "Utku kesecek misin artık?" Her sinirlendiğinde yaptığım gibi, gülmemeye çalışarak yüz ifadesine baktım.

"Hayır," dedi Utku kollarını boynuma sararken. "İnsan nasıl saklar sevdiğini? İçimden haykırmak geliyor! Yağız, seni çok seviyorum."

"İlişkimizi bu kadar gözler önünde yaşamak istediğimden emin değilim hayatım. İnsanların yargılayıcı tavırlarına maruz kalmak istemiyorum." dedim, Deniz'in sorusundan kurtulduğumu sanarken. "Ama ben de seni seviyorum."

"Utku, aşkını şu an kantine girmekte olan güzelliğe haykırmaya ne dersin?" dedi Deniz, güzel kıvırcık saçlarını savurmakta olan Ayşegül'ü bakışlarıyla işaret ederek. Utku, ılık bir ilkbahar sabahında kapıldığı gündüz rüyasındaymış gibi Ayşegül'e bakmaya başladığında onun için kendimi zilyonuncu kez kötü hissettim.

Karşısındaki kişi herhangi biri olsa, ve Utku sıradan bir liseli olsa bu aşkı unutması gerektiğini söylerdim. Ama anlıyordum, Utku'nun Ayşegül'de ne bulduğunu çok net bir şekilde görebiliyordum.

Ayşegül gerçekten asil bir kızdı, onu tek bir kelimeyle anlatmam gerekse, bu kelime prenses olurdu. Akşamüstü kraliyet ailesiyle bir yemeğe çıksa yanlarında sırıtmazdı. Hiçbir davranışı aşırı değildi, ama her şeyden tümüyle sakınıyor da sayılmazdı. Utku kendini tüm benliğiyle ona adamıştı, Ayşegül'ün ismiyle yatıp kalkıyordu.

Zıt kutuplar birbirini çeker, doğru. Ama Ayşegül, Utku'nun ihtiyacı olan kişi değildi. Utku için daima bir hayal, bir fantezi olarak kalacaktı, bir gün çıksalar bile mutlu olacaklarından şüpheliydim. Utku'ya kendi gibi biri lazımdı. Hislerini, gençliğini sonuna kadar yaşayabilen biri lazımdı. Yeni çıkan Marvel filmine onunla beraber Örümcek Adam kostümüyle gidebilecek, dünyayı birlikte gezerlerken her durakta beş yüz fotoğrafını çekerken şikayet etmeyecek ve yeni şeylere daima açık olacak birisine ihtiyacı vardı.

Ayşegül her şeyin kontrol altında olmasını severdi. Macera arayışında değildi, hayattan keyif almayı biliyor ama bunu yeni ufuklarda aramıyordu. Konfor alanında mutluydu ve oradan çıkmak gibi bir niyeti de yoktu.

Ahsen aklımda belirirken Utku'yla ne kadar benzediklerini fark ettim. Sonra, ihtimaller denizinde kayboldum. Şartlar şimdiki gibi olmasa, belki... Belki Utku, Ayşegül'e âşık olmasa, tanıştığımız gün Coğrafya testini kafede değil evde çözmeye karar vermiş olsam...

Utku herkesi tanırdı. Ahsen'le de tanışırdı.

Belki işler bu kadar karmaşık olmazdı. Ahsen Utku'yla tanıştığı an ona âşık olurdu. Aradığı, hayalini kurduğu kişi tam olarak Utku değil miydi zaten?

Kafamdan bambaşka ihtimaller akıp giderken şaşkındım. Bu noktaya nasıl varmıştık? Nasıl olmuştu da aralarında hiçbir çekim yaşanmamıştı? Birbirlerine bu kadar uygunlarken nasıl olmuştu da kader, Ahsen'i önce benimle kesiştirmeye karar vermişti?

Ve o an anladım. Yaşam böyle olmak zorundaydı. Bu olasılıklar zincirinde, küçümsediğim değişiklikler Utku'nun da benim de, o anki hayatımızın temelini oluşturuyordu. İşlerin başka türlü olmasını istemezdim. Bu baş ağrısından ve karmaşadan kurtulmayı Ahsen'e tercih etmezdim.

black butterflies & déjà vu // 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin