Yağız, 24.09.2017
"Hayır, topu bana versene, salak!" diye bağıran Ahsen'in sesiyle kaşlarımı çatarak ona baktım. Utku'ya sesleniyordu, konu kazanmak olduğunda Ahsen'in ne kadar hırslı olabileceğini yeni yeni fark ediyordum. Utku, Ahsen'in dediğini yaparak topu ona yolladığında, nefesimi tutmuş maçı izliyor, bir yandan da hakemlik yapıyordum. Ayşegül ve Ceren şu an bir sayı farkla öndelerdi, Ahsen topu potaya atmaya hazırlanırken Ayşegül'ün, bana bakarak düdüğü işaret ettiğini gördüm ve ne yapmak istediğini anladım. Gülerek düdüğü son sesle üflerken Ceren'in kahkaha atmaya başladığını gördüm. "Biz kazandık!" diyerek Ayşegül'le beşlik çakarken Ahsen'in sinirli bakışlarını üstüme yönelttiğini fark edebiliyordum. Pazar akşamı okul bahçesinde basketbol oynamak üzere buluşmak kulağıma hiç iyi bir fikir gibi gelmemişti zaten. Aslında Deniz'in de burada olması gerekiyordu ama son anda misafirleri gelmişti.
"Başıma geleceklerden Google Play Store sorumludur," diyerek oturduğum banktan kalktığımda Ahsen topu bana doğru fırlatıp, neyse ki çok kötü bir atıştı, üzerime yürümeye başlamıştı. Koluma vurduğunda gülüyordum. "Sakin olur musun, lütfen?" dedim ama gülerken bunu söylemem sakinleşmesindense daha çok öfkelenmesine yol açıyordu. Üstelik eli oldukça ağırdı, kollarıma savurduğu her vuruşta canım yanıyordu ama gülmemi durduramıyordum. "Ayşegül'ün fikriydi." dedim beni rahat bırakacağını umarak fakat ters tepti, "Ha, taraflardan biriyle işbirliği yaptığını açık açık itiraf ediyorsun yani. Basketbol federasyonuna şikayet edeceğim oğlum seni, hakemlik kariyerin buraya kadardı. Düdüğüne elveda de."
"Birileri yenilgiyi kaldıramıyor sanırım." dedim, bozulmuş topuzunu tutan lastik tokayı çevik bir hareketle çıkarırken. "Saçını öreyim mi?"
"Saç örebiliyor musun?" diye şaşkınlıkla sorduğunda sırıttım. "Bilmemin garip kaçacağı ne kadar fazla şey bildiğimi tahmin bile edemezsin." Çevremdeki insanlar daima kız ağırlıklı olmuştu, özellikle Deniz ve Helen'le geçirmiş olduğum zaman birçok şey hakkında birçok fikrim olmasını sağlamıştı.
Ayşegül, Utku ve Ceren çim sahaya geçmişlerdi, Ceren amuda kalkmaya çalışırken Utku bacaklarından tutuyordu. "Bak bırakıyorum, hazır mısın?"
"Evet!" Biz de onlara doğru yönelmiştik.
"Günah benden gitti." diyerek bacaklarını serbest bıraktı, ancak bacakları serbest bırakılır bırakılmaz kendini yerde bulan Ceren'in hoş anlar yaşadığını hiç zannetmiyordum. Bir klasiktir, geçen saniyelerin ardından o kadar fazla gülmüştü ki gözünden ağlar gibi yaşlar süzülüyordu. Ceren'in bu yoğun duygularına alışık olmayan Ahsen şaşkın bir ifadeyle olanları izliyordu.
Ayşegül yere uzanmış, Ceren'in düşüşüne gülüyordu. "Ceren hep böyledir, hadi geç otur." diyerek hafifçe Ayşegül'ün yanına doğru ittirdim Ahsen'i ve oturduktan sonra hemen arkasına da ben geçtim. Çok güzel saçları vardı, saçlarının uçları güneşten dolayı açılmış, sarılaşmıştı. Dipleri ise çok hoş bir küllü kumral rengindeydi. Şampuanının çilekli kokusunu aldığımda gülümsedim. "Meyveli olmayan herhangi bir şeyin var mı senin?" Telefonundan müzik aramakla meşguldü, soruma birkaç saniye gecikmeli de olsa başını iki yana sallayarak cevap verdi. "Sallanmasana, örgün bozulacak." dedim.
"Özür dilerim," dedi gülüşünün arasından. "Yerimde durmak benim için çok zor."
"Tamam, az kaldı zaten. Lastiği alabilir miyim?" Uzattığı tokayla balıksırtını tuttururken oğlunun mezuniyet fotoğraflarını çeken anne edasıyla, eserimle gurur duyarak saçının fotoğrafını çektim. "Beğendin mi?"
"Evet, çok teşekkür ederim." dedi, yüzünü bana dönmüştü. Telefonundan açtığı müzik çalmaya başladığında bilindik melodiyle hafifçe gülümsedim ve yere uzandım. Gökyüzü, yıldızlar İzmir'deki ışık kirliliğinden dolayı net görünmüyor olsa da, burada, böyle olmak hâlâ çok güzeldi. Soldan sağa Ahsen, ben, Ceren, Utku, Ayşegül şeklinde sıralanmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black butterflies & déjà vu // 1
Teen Fiction"Selam, burası boş mu?" "Anlamadım, sandalyeyi mi almak istiyorsun?"