Yağız, 09.10.2017
Utku'nun koyu yeşil, grup olarak aynısını giymiş olduğumuz tişörtünün eteklerinden çekiştirerek düzeltirken konuştum, "Başarılar bebeğim." Suratımı ellerinin arasına alıp yanaklarıma birer öpücük bıraktıktan sonra "Devamı yalnız olduğumuz zaman." diyerek göz kırptı. Ayşegül'ün öğürmesini duyduğumda abartılı bir şekilde göz devirerek ona döndüm.
"Eşcinsel olduğumuz için gördüğümüz bu muameleden çok sıkıldım artık. Heteroseksüel bir çift aynılarını yapsaydı bu tepkiyi verebilir miydin, ha? Seni lanet olası homofobik."
Ayşegül suçluluğunu kabul ederek ellerini havaya kaldırırken gözlerimi boş konferans salonunda gezdirdim. Bordo renkli koltuklar boştu, beş yüz kişi kapasiteli salon birkaç dakika içinde dolacak, açık oturum başlayacaktı. Günlerdir bu an için bekliyor ve hazırlanıyorduk.
Ahsen nefes nefese konferans salonunun kapısını seslice açarak içeri girdiğinde, kapının ardında bir insan kalabalığı vardı, hepimiz gözlerimizi ona çevirdik, salonun diğer ucunda olan Mor Grup ve üçüncü grup olan ATP (isimleri grubu oluşturan üçlünün baş harflerinden geliyormuş, Asya, Tolga ve Pınar; insanlar gerçekten çıldırmış olmalı) bile.
"Belleği getirdim." diyerek beyaz, minik USB belleği Doğa'ya fırlattı, grubun tanıtım videosunun bulunduğu belleği, dün son kez üstünden geçerken bilgisayar sınıfında unutmuştuk. Neyse ki Doğa'nın kilitli çekmecesinde duruyordu da başına hiçbir şey gelmemişti.
Bugün açık oturumu sunacak olan öğrenci, onuncu sınıflardan Buket; sahneden bize açık oturuma on dakika kaldığını, az sonra kapıları açacaklarını söylediğinde Utku, Ceren ve Ayşegül sahnede yan yana dizilmiş üç masadan ilkinde yerlerini alırken biz en ön sıradaki koltuklara oturduk. Deniz'le Ahsen'in arasındaki koltuğa yerleştikten sonra elini bana doğru uzatmış olan Deniz'in elini tuttum. Hafifçe gülümseyip yeniden önüne döndüğünde Ahsen'in umursamazca bugüne özel yeşile boyamış olduğu tırnaklarıyla oynamakta olduğunu fark ettim; tırnakları çok uzun değildi, düzgünce sürülmüş ojesi temiz bir görünüm veriyordu ve takıştırdığı birkaç yüzük takı konusunda tercihinin sadelikten yana olduğunu gösteriyordu, bu bilgiyi daha sonra kullanabilmek üzere aklımın bir köşesine not ettim.
Doğa sahnenin en sağ tarafında yanında Kuzey'le oturuyordu, bilgisayardan açılacak videoları açmak için orada duruyorlardı. Önündeki dizüstü bilgisayara taktığı belleğin ışığı yanıp sönüyordu. Uzun, koyu kahverengi saçlarını bunalarak geriye attıktan sonra yanında oturan Kuzey'e baktı. Kısa bir konuşma yaşandı aralarında ama ne konuşulduğunu elbette duyamadım, yalnızca sohbet bittiğinde Kuzey'in açık renkteki kaşlarını kaldırıp bakışlarını kaçırmasından Doğa'nın sivri dilini kullandığını anlayabiliyordum, istediğinde gerçekten çok iyi laf sokabiliyordu.
Öğrencilerin içeri doluşmasını beklerken gözüm sahnedeydi, ATP'nin oturması gereken masa bomboş şekilde dururken Mor'un üçüncü kişisi eksikti. Yiğit ve Ata'nın yanında olması gereken Dolunay bizim yaptığımız gibi seyirci koltuklarında, bacak bacak üstüne atmış ve gözlerini Ata'ya dikmişti. Anlamaz şekilde Utku'ya baktım ama o bizim tarafımıza değil, Doğa'nın olduğu yere bakıyordu. İkisinin aynı anda baş sallamalarını yakaladığımda kaşlarımı çattım. Ne oluyordu?
Geçen birkaç dakikanın ardından mikrofondan Buket'in sesi duyulmaya başladı. "Sevgili öğretmenlerim ve değerli İzmir Ata Koleji öğrencileri, 2017-2018 okulumuz başkanlık seçimleri için düzenlenen açık oturuma hepiniz hoş geldiniz! Adayları yakından tanımanız için düzenlenen konferansımızı hepinizin heyecanla beklediğini biliyorum, bu sebeple daha fazla uzatmadan sözü adaylara bırakıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black butterflies & déjà vu // 1
Genç Kurgu"Selam, burası boş mu?" "Anlamadım, sandalyeyi mi almak istiyorsun?"