Vera'dan devam. Aynı gün
Lavabodan çıkıp Bera'nın yanına gittim. Koltukta uyuyakalmıştı bu kısa sürede. Onun bu sevimliliğine gülümseyip odama örtü almak için gittim.
En sevdiğim örtüyü alıp Bera'nın üstünü örttükten sonra burnunu hafifçe öpüp geri çekilecektim ki, ikimizi de şoka uğratan çok saçma bir şey oldu.
Bera uyandığı için kalkmaya çalışırken birden dudaklarımız birbirine değmişti. Şokla birlikte geri çekilirken arka tarafta kalan koltuğa oturdum. Bera da şaşkınlıkla bana bakıyordu ama şoku ilk atlatan o olmuştu.
"İlk öpücüğümü kankama kaptırdım. Tüh be!"
Hafifçe gülümsedim. Kalbim o kadar hızlanmıştı ki atışını hissedebiliyordum. Salakça hareketler yapmaktan korkuyordum şu an.
"Neyse benim yemekte ocağım vardı. Yemeğim de kedi yiyecekti zaten. Ben kalkayım!" diyerek Bera eşyalarını alıp çıktığında o gider gitmez kahkaha atmaya başladım.
Sanırım tek salaklaşan ben değildim!
Yani, 'kankasını' öpmüş sayılırdı. Kankasını...
Onun yanındayken kendimi açık etmekten çok korkuyordum. Eğer o Umay'ı severken ona, onu sevdiğimi söylersem kafası daha çok karışacaktı.
Bir tarafta onun sevdiği kız ve diğer tarafta onu seven kız. Bera'nın da kalp kırmayı sevmediğini varsayarsak bu onu çıkmaz sokağa sokacaktı.
Bu isteyeceğim son şeydi.
Hafifçe gülüp parmaklarımı dudağıma dokundurdum. Olabildiğince hafif dokunuyordum, izi gitmesin diye...
Muhtemelen bugün evin içinde sırıta sırıta gezecektim.
Kafamı hafifçe iki yana sallayıp gülümsememi durdurmaya çalıştım. Bu mümkün değildi...
Ama telefonumun titremesi ile gülümsemem yüzümde soldu. Telefonumu elime alıp kimin mesaj attığına baktım.
Bera...
Sarı Prens'im: Vera
Sarı Prens'im: Bu olay hiç yaşanmamış gibi davranalım.
Sarı Prens'im: Eski arkadaşlık ilişkimize zarar gelsin istemiyorum.
Sarı Prens'im: Eskisi gibi kankayız değil mi?
Vera: Tabii
Vera: Hâlâ kankayız
Vera: Önemsiz bir şeydi zaten
Vera: Kafanı kurcalamasın sakın
Vera: Bu arada
Vera: Geldiğin için teşekkür ederim
Sarı Prens'im: Ne demek!
Sarı Prens'im: Kankama da yardım etmeyeceksem öleyim daha iyi!
Vera: Kankalar bunlar için var sonuçta, değil mi?
Sarı Prens'im: Evet!
Sarı Prens'im: Neyse, sonra görüşürüz?
Vera: Görüşürüz..
Telefonumu elimden bırakıp dolan gözlerini sildim. Canımın acımaması gerekirdi, onun yanında ancak kankası olarak durabilirdim. Başka türlüsü mümkün değildi.
Benim için önemli sayılan bir olayın, onun için bu kadar değersiz olmasına dayanamıyordum. Umay'ı seviyordu, beni değil.
Kendimi bu düşünceye hâlâ alıştıramamıştım.
Çünkü Bera lisedeyken aşk işleri ile asla uğraşmazdı. Kimseyi sevmemişti ve onu izlerken üzülmüyordum. Onu bir kızla düşünmek canımı yakıyordu..
Belki de bencil düşünüyordum, bilmiyorum. Onun mutlu olması isteyeceğim tek şeydi ama başka bir kızla mutlu olması beni çok fazla üzerdi.
Belki de Bera'dan uzak durmalıydım. Onu görmezsem onu unuturdum. O da sevdiği kızla mutlu olurdu ama umarım bu kız Umay olmazdı.
Bera'dan uzak kalma düşüncesi bile içimde bir titremeye neden olurken bu fikri beynimden sonsuza kadar uzaklaştırdım. Ondan uzak kalmak demek benim ölümüm demekti. Ben yaşamayı seviyordum...
Bera'nın oturduğu koltuğa bakışlarımı çevirirken bilekliğinin orada olduğunu gördüm. Nasıl burada unuttu bilmiyordum.
Bilekliği alıp inceledim. Siyah ve bayaz renkli iki ipten oluşuyordu ve ipler oldukça kalındı. Sanki birbirlerine düğümlenmiş gibiydiler.
Biraz daha inceledikten sonra bilekliğin aslında koptuğunu fark ettim. Bunu bir şekilde tamir etmeliydim.
Bilekliği avcumun içinde tutup kafamı yastığa yasladım.
Onu ne ara bu kadar çok sevmiştim bilmiyorum ama zerre pişman değildim. Bera sevilmeyi sonun kadar hakediyordu.
Peki ben, ben onu sevmeyi hakediyor muydum? Ya da sevilmeyi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Prens | Yarı Texting
HumorBera: Hâlâ anlamadın mı Umay! Bera: Sana asla arkadaş gözüyle yaklaşmadığımı, Bera: Sana hep farklı baktığımı, Bera: Seninle iken çok mutlu olduğumu hiç mi fark etmedin Umay? Bera: Amacım yüzüne söylemekti ama neyse Bera: Seni seviyorum Umay Bera: İ...