Telefonumun alarmı ile gözlerimi araladıktan sonra oldukça yavaş hareketlerle ayağa kalkıp beynim içine kadar işleyen alarmı kapattım.
Dolabımın içinden kot ve sweat alıp üzerime geçirdim ve içinde sadece bir defter bulunan, taşımasam da bir kayıp yaşamayacağım çantamı sırtıma takıp minibüs duraklarına doğru yürüdüm.
Bineceğim minibüsün gelmesini beklerken çantamdan kulaklığımı çıkardım. Düzgün koymuşken nasıl düğüm olabiliyordu ki bu!?
Minibüs gelene kadar kulaklık ile uğraşmıştım. Tam kulaklığın düğümünü çözdüğüm sırada ise minibüsün gelmesi bir olmuştu. Hızlı hareketlerle kulaklığı kulağıma, diğer ucunu da telefona takarak minibüse bindim. Cebimden çıkan parayı verip gözlerimle minibüsü süzdüm. Oturacak yer yoktu. Bende mecburen ayakta gidecektim o zaman.
Tam minibüs boş olduğu için rahat olduğumu düşündüğüm sırada kavimler göçünü andıran bir grup minibüse sığmaya çalışmıştı. Herkes birbiri ise temas halinde olurken, ben olabildiğince geri kaçmaya çalışıyordum.
"Daha yer var! Sıkışın biraz!" Minibüsü süren abinin sesini duyduğumda derin bir nefes alarak söylendim.
"Birazdan herkes hamile kalacak bu hâlâ yer var diyor. Ne yapalım? Omuz omuza mı çıkalım?"
Sessiz söylendiğimi zannediyordum. Ama sesim düşündüğümden daha yüksek çıkmıştı. Herkes bana hak veren şeyler mırıldanırken, şoför homurdanmakla meşguldu.
Sonunda kendi ineceğim durağa geldiğimde şoför abiye dil çıkarıp indim. Bana beni öldürecekmiş gibi bakarken güldüm. Öldürse de ikimizde kurtulsak keşke.
Okulun bahçesine girip etrafıma bakındım. Hâlâ şu ortama alışamamıştım. Normalde sosyal olan ben, okulda arkadaşsız kalmıştım.
Saate bakıp dudak büzdüm. Her zamanki gibi erken gelmiştim ve yapabileceğim tek şey bahçede oturmaktı. Kaderime boyun eğip boş banklardan birine oturdum.
Etrafıma bakınırken gözüme biri çarptı. Gözlerim dolmaya başlarken bakışlarım hâlâ ondaydı. Ayıramıyordum ki bakışlarımı ondan.
Umay beni gördüğünde kaşlarını çattı ve sanki beni hiç görmemiş gibi yeni sevgilisine dönüp gülümsedi. Elini tuttu, yanağından öptü. Bunu benim acı çekmem için yapıyordu. Bunları yaptıktan sonra bana bakıp sinsice gülümsemişti çünkü.
Canımdan çok sevdiğim kız şimdi canımı yakmak için fırsat kolluyordu. Bunu neden yaptığını biraz bile bilmiyordum. Canımın yanması ona ne kazandırıyordu?
Sevgilisi ile el ele yanıma geldi ve sahte ve sevinçle konuştu.
"Kankacığım, bak bu yeni sevgilim. Ozan"
Tanıttığı çocuğu şöyle bir süzdüm. 1.75 boylarında, kahverengi saçlı ve yeşil gözlü. Ortalama kilolarda bir çocuktu.
"Bundan banane Umay?!"
Sesimin sert çıkmasıyla Umay'ın yüzündeki gülümseme soldu. Ayağa kalkıp yüzüne baktım.
"Sen şıpsevdi falan değilsin Umay!" alayla güldüm. "Sen sadece insanların canını yakmayı seviyorsun, seni seven insanların üzülmesi senin hoşuna gidiyor!"
"Söylediklerini kulakların duyuyor mu senin? Bir kere sen beni seviyor musun ki seni üzeyim ben? Ben niye insanları üzeyim?"
"Seni sevdiğime kanıtlamak için ne yapmam gerekiyor bilmiyorum ama sen benim sevgimi hak etmiyorsun Umay. Sen asla sevilmeyi hak etmiyorsun."
Alayla güldü. Gözleri dolmuştu. "Sen beni sevmiyorsun Bera. Seven insan sevdiğine bunları demez."
"Der! Lanet olsun ki der! Sen benim canımı yakıyorsun Umay! Ama şunu da bil, bundan sonra ne sen beni tanıdın ne de ben seni sevdim. Birbirimizin hayatına hiç girmedik anladın mı?!"
Onun bir şey söylemesine izin vermeyip derse gireceğim sınıfa doğru yürüdüm. Sinirden birilerine çarpa çarpa yürüyordum. Birkaç küfür işitmiştim, kızlar ise ciyaklayıp duruyordu.
Çantamı sıralardan birine fırlatıp sıraya oturdum. Bütün bunlar neden benim başıma geliyordu? Keşke Umay'ı hiç tanımasaydım.
Sıramın yanına koyulan çanta ile bakışlarımı çantayı koyan kişiye çevirdim. Tanımadığım bir kız duruyordu.
"Tanışıyor muyuz?"
"Ben seni tanıyorum ama sen beni tanımıyorsun Bera. Ben Vera."
Sıcak gülümsemesine karşılık vermeye çalıştım. Gülümseye çalışmak zordu. Sinirden köpürürken ve ağlayacak gibiyken gülmek zordu benim için.
"Yanına oturabilirim değil mi? Çantamı öylece koydum ama. Seni öyle görünce yanına gelmek istedim. Aynı bölümdeyiz galiba hem."
Ardından devam etti. "Ay çok konuştum değil mi? Arkadaşlarım hep çenesi düşüğün teki olduğumı söylüyorlardı da kabul etmiyordum. Sanırım şimdi kabul edebilirim. Başını şişirmiyorum değil mi? Eğer başını şişiriyorsam susabilirim bak?"
Onun bu hallerine gülüp başımı iki yana salladım.
"Seni güldürdüğüme göre iyi iş çıkarıyorum. Keyfini yerine getirmek için gelmiştim. Ama gitmeyeceğim. Gıcıklık değil mi?"
"Seninle iyi arkadaş olabiliriz bence?"
32 diş gülüp başını salladı.
"Amacım da oydu zaten. Ama sanırım senin şapşal hallerinle daha iyi anlaşabilirim."
Günün geri kalanında ise Umay'ı hiç görmemiştim. Vera'yla vakit geçiriyordum. Aşırı kafa kızdı, beni neşelendiriyordu.
~~~~
Ben ne yapıyorum?
Neyse, bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Prens | Yarı Texting
HumorBera: Hâlâ anlamadın mı Umay! Bera: Sana asla arkadaş gözüyle yaklaşmadığımı, Bera: Sana hep farklı baktığımı, Bera: Seninle iken çok mutlu olduğumu hiç mi fark etmedin Umay? Bera: Amacım yüzüne söylemekti ama neyse Bera: Seni seviyorum Umay Bera: İ...