"Al, tak şu önlüğü." diyerek elindeki mutfak önlüğünü bana uzattı. Önlüğü almayıp öylece bekledim.
O da almayacağımı fark etmiş olacak ki önlüğü birden kafamdan geçirmişti. Geri çekileceği zaman ise onu utandırmak hoşuma gittiğinden belinden tutup kendime çekmiştim.
Şaşkınca bana bakarken ben de onun gözlerinin içine bakıyordum. Neden daha önce bu kadar güzel gözlere sahip olduğunu fark edememiştim?
Geri çekilip kendi önlüğünü taktı ama sadece yere bakıyor, kafasını kaldırmıyordu. Önlüğünün arkasında olan ipleri bağlamaya çalıştı ama başaramadı.
Gülerek yanına gidip ipleri bağladım, yakın durduğumuzdan ben ipleri bağlar bağlamaz hemen benden uzaklaştı.
Ben kendi iplerimi de bağladığımda ona döndüm. "Eee ne yapıyoruz?"
"N-ne istersin?" diye mırıldandı. Onun bu utangaç halleri hoşuma gidiyordu.
"Açlığım gitti, kurabiye yapalım!" dediğimde başıyla beni onaylayıp aklındaki tarif için gerekli malzemeleri çıkarmaya başladı. Ama yüksekte olan kaseleri alamıyordu. Ufak bir sinsilik yapayım değil mi?
Yavaşça yanına gidip bacaklarından tuttum ve onu yukarı doğru kaldırdım. Ağzından küçük bir çığlık firar ederken güldüm. Onu geri indirdiğimde ufak bir azar yiyecektim ama umrumda değildi.
Kaseyi aldığında onu geri indirdim ama beklediğim azar iken kaseyi kafama geçirmişti. Kafamdaki kaseyle bakışıyordum ve sert geçirdiğinden kafam acımıştı.
"Eğer beni şeker yerine kullanacaksan anlarım." dediğimde gülüp kaseyi kafamdan aldı.
"Fazla şeker olur, olmaz." dediğinde güldüm. Sonradan ne söylediğini fark etmiş olacak ki hemen arkasını dönüp kaseyi masaya koymuştu.
"125 gram margarin koy kaseye." diyerek gerekli şeylerin tam olup olmadığını kontrol ediyordu.
Bir parça margarini kesip kaseye koyduğumda yüzünü buruşturdu. "Cimri, orada 50 gram ya var ya yok." dedi ve benim kestiğimin bir buçuk katı kadar bir parça kesip koydu.
"Pudra şekeri nerede diye soracağım ama kesin bilmiyorsundur."
"Beni küçümseme." diyerek tahta dolaplardan birini açtım ve pudra şekerini uzattım. Şaşırır gibi yapıp pudra şekerini alıp bir bardak kadar kaseye döktü ve bir yumurta kırdı.
"Başka ne lazım?" diye sorduğumda susmamı işaret etti. Anlaşılan hatırlamaya çalışıyordu.
Aydınlanma yaşamış gibi yarım bardak nişastayı da kaseye ekledi. Sonra da yarım çay bardağı yağ, bir paket vanilin, 3 yemek kaşığı kakao ve 1 çay kaşığı kabartma tozu ekleyip kaseyi bana uzattı.
"Al, karıştır sen bunu." dedi. Kaseyi alıp masaya geri koydum.
"Elimle mi karıştıracağım ben bunu?" diye sordum.
"Evet, elini yıkamayı unutma!" dedi. "Sen yıkadın mı sanki?" dedim.
"Görmedim mi? Ben elimi yıkamıştım."
Ellerimi yıkayıp malzemeleri karıştırmaya başladım. Elime gelen yumurta ile yüzümü buruşturup karıştırmaya devam ettim. Bir süre sonra iki buçuk su bardağı unu eklemişti.
En sonunda ele yapışmayan bir hamur oluştuğunda derin bir nefes verip Vera'ya baktım. Beni onaylayıp üzerine pişirme kağıdı serilmiş tepsiyi yanıma getirdi ve ufak bir tabağa toz şeker koyup hamurdan ufak bir parça alıp yuvarladı ve şekere batırıp tepsiye koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Prens | Yarı Texting
HumorBera: Hâlâ anlamadın mı Umay! Bera: Sana asla arkadaş gözüyle yaklaşmadığımı, Bera: Sana hep farklı baktığımı, Bera: Seninle iken çok mutlu olduğumu hiç mi fark etmedin Umay? Bera: Amacım yüzüne söylemekti ama neyse Bera: Seni seviyorum Umay Bera: İ...