"Anne" deyip hızla ayağa kalktığımda istemsizce gerilmiştim. Ah zamanlama süper cidden. Kaç dakikadır birbirimize temas etmeden otururken annemin gelip bizi tam o dudağıma dokunurken basması- ne diyorum ben görmesi cidden telaşlanmama sebep oldu. Benimle beraber ayağa kalkan Barış anneme doğru adımlayıp
"Merhaba ben Barış" kendini tanıtırken ellerini anneme uzatmıştı. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu anlamıyordum ki. Gerçi ben niye telaş yapıyorsam annem sonuçta daha öncede erkek arkadaşlarımla yani öyle dediysem cidden arkadaşlarımla tanışmışlardı zaten.
"Merhaba hoşgeldin oğlum ben de Hale, Lâl'in annesiyim" annem tereddüt etmeden Barış'ın elini sıktığında ters bir şey söylemediği için mutlu olmuştum.
"Keman kursunda Lâl'e keman derslerini ben veriyorum. Oradan tanışıyoruz" annemin bakışları olayı anlamasıyla iyice samimileştiğinde
"Öyle mi? Nasıl bir ışık var mı bizim kızda? " diye sordu sevecence. Barış'ın bakışları bir an bana kaysa da geri anneme döndü.
"Onu göreceğiz artık"
"Çabuk öğrenir genelde sizi fazla yoracağını sanmıyorum ilgisi ve sevgisi de var ya" annem bunları dediğinde sanki ben ilkokul çocuğuymuşum da öğretmenim velimle konuşuyormuş gibi hissetmeme engel olamadım.
annem arkasını dönüp gitmeden önce "yemeği hemen hazırlarım siz burada oturmaya devam edin ben seslenirim" deyip Barış'a döndü. "Yemeğe kalıyorsundur umarım? " bende sorarcasına bakarken o anneme bakıyordu.
"Yok kalmayacağım teşekkürler. İşlerim var zaten çıksam iyi olur. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum" deyip kapıya yöneldi.
"Ama olmadı böyle "diyen annemle beraber peşinden yürümeye başladım. Kattan inip dış kapıya geldiğimizde Barış bize döndü. Bakışları kısa bir an üzerimde dolaşsa da çok uzun sürmedi bu.
"Asıl ben sizi biryere davet etmek isterim." dediğinde merakla cümlesini devam ettirmesini bekledim.
"Bir gösteri düzenlenecek. Bizim kursun sahibi tarafından ve benimde bu gösteride keman çalmak gibi bir görevim var" dün beni kırıp Ali'yi tersleyip gitmeyeceğini söyleyen çocuk şuan da kendisininde çalacağını söylüyordu. "Acaba fikrini ne değiştirdi?" diye düşünmeden edemedim.
"Aa ne güzel. Geliriz inşallah Allah'tan bir mani çıkmassa. Ne zaman?" annemle Barış'ın konuşmalarını dinliyor, sessiz kalıyordum.
"Haftaya cumartesi günü akşam. Ben yine size davetiye göndertirim. Kesinlikle bekliyorum " istediğinde ne kadar da kibar olabiliyormuş değilmi paşamız?
"Tamam evladım" diyen annemin gözü Barış'ı tutmuştu sanırım.
"İyi akşamlar" deyip çıkıp giden Barış'ın ardından annem kapıyı kapatıp hızla bana döndü.
"Hayırdır? " diye sorduğunda irkilsem de boş boş baktım yüzüne.
"Ne hayırdır anne? " gözlerini kısıp imalı bakışlarıyla karşılık verdi bana.
"Geldiğimde çocuk dudağına dokunuyordu diyorum. Daha dün tanışmadınız mı siz? Aranızda bir şey mi var? Hem ne senin bu suratının hali? " koridordaki aynaya baktığımda sol yanağımın bir kısmı ve dudağıma biraz bulaşmış boyaya baktım.
"Aramızda bir şey yok anne. Yüzüm oğlunun ve arkadaşlarının halt yemesi. Paintboll silahı bulmuşlar nereden buldularsa. Boyayı da yüzümden çıkaramadım. Barış da boyaya dokundu sanırım"
"Emin misin sadece bu kadar mı? " diye sorduğunda
"Ne duymak istiyorsun anne? " diye soruya soruyla karşılık verdim. Az önceki kadar olmasa da imalı bakışları hala üzerindeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/191093582-288-k477428.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektem (Sır Saklayan)
Teen Fiction"Ben ölürsem, karakutumu bulamayacaklar. ne bir aşk zerafeti, ne bir hayal tabiri... küçücük ömrüm hep rüzgar gülleri kokacak! " ........... Onun gözümün önünde karanlıkta yok olmasına izin vermeyecektim. Elindeki sigarayı dudaklarına götüreceği...