0-3

74 16 7
                                        

Birsüre tekrar peşinden gitsem mi gitmesem mi diye uzun uzun düşündüm.

Ben düşüne dururken ayaklarım çoktan sessiz sessiz peşinden izlerini sürmeye başlamıştı bile. Az ilerideki banyoya doğru ilerlerken telefon sesleri duymamla durakladım.

Dikkatli bir şekilde ne konuştuğunu duymaya çalışırken adım atmayı bırakmış, belimin üst kısmının bükülmesine sebep olarak kapıya doğru çoktan eğilmiştim bile. Ahh belki de bu yaptığım tam da aptallara yaraşır bir şeydi.

Bir anda arkamdan bir ses gelmesiyle önüne doğru eğildiğim kapının açılması ve aynı anda sırtımda bir acı hissetmem neredeyse aynı saniyeler içinde olmuştu.

"Barış, bir bakar mısın?" maalesef aradığınız kişi şuan birinin kafasını kopartacak kadar sert ve ifadesiz bakmaktadır. Lütfen hemen kurtarmaya gelir misiniz?

Ah bende ki de şanstı değil mi? Onun duruşunun tuhaflığıyla gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Sanki karşısında şuan düşmüş ve canı yanmış bir genç kız değil de odasının kapısını açık bırakıp gitmiş ve sinir krizi geçirmesine sebep olmuş küçük kardeşi varmış gibi bakıyordu.

Gerçi tam olarak anlamıyordum kaşları çatık ama gözleri boş bakıyordu. Kalkmaya çalışırken belimin sızlamasıyla elimde olmadan inledim ve söylenmeye başladım.

"Aah. İnsan bir yardım ederdi değil mi ama, öleyim mi? Şeytan mı çarpsın banyo kapılarının önünde bana?...." suratıma aval aval bakmaya devam ediyor yarabbim.

"Madem burada yaşıyorsun insan şuraya bir halı sererdi de belim kırılmazdı en azından" çatılı kaşları bir anda düzeldi. Az önceki gibi sert bakmıyordu ama ifadesiz yüzü bir süre daha gözlerimin içine bakmayı sürdürmüştü. Kendimi tuhaf hissetmeye başlarken

"Sen kapıları dinlemeye devam et böyle. Ederken de dua et de ben çarpmayayım sana" dedi ve arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başladı.

Bu sefer kaş çatma sırası bendeydi. Dua et de ben çarpmayım sana mı? Bu öküzlükte nirvana falan oluyor heralde.

Bakışlarımı beni burada bırakıp giden adamın arkasından devirdim ve ağrıyan bileğime baktım. Fena feci halde düşmüştüm galiba.

Biri buraya el atabilir mi? Kendi kendime ben ne saçmalıyorum diye düşünürken zar zoruna ayağa kalkıp onun peşine düşmüştüm bile.

"Ben kapını dinlemiyordum bir kere..şey için gelmiştim " ne uydursam diye düşünürken "ne için gitmemiştin?" diye bir soru gecikmedi.

Bu ne ara bana dönmüştü yahu? Böyle daha zordu ama. Boynumun ve omuzumun da bugün keman tutmaktan tutulmasıyla oraları biraz ovalayıp yüzümü buruşturdum.

"Ha şey o faslı atlatmıştık değil mi. Niye geldiğim kısmını?" dedim sorar gibi sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme eşliğinde hala sorarcasına suratıma bakmaya devam ettiği sırada pes edip "bende zaten gidiyordum" deyip sarsak adımlarla kapıya doğru yöneldim. Sanırım topallıyordum.

Tam kapıyı açtığım sırada karşımda gördüğüm yabancı sima da koca gözlerle bana bakıyordu. Sessizlik büyürken

"Şey yüzümde bir şey mi var? "Dediğimde elim çoktan yüzümü bulmuştu bile. Çocuk daha da şaşırırken ne diyeceğini bilemiyormuş gibi bir hali vardı.

"Ben Barış'a bakmıştım da. Karşıma bir kız çıkacağını hiç düşünmemiştim. Bu saatte fazla şey olmaz anlarsın ya.. Öğrenci" deyip gülümsedi.

"Oda gidiyordu zaten" omzumun üzerinden ters ters ona bakmaya başladım. Aldırmadı. "Sen ne için gelmiştin Ali?" bakışlarımı ali dediği çocuğa yönlendirdim.

Ektem (Sır Saklayan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin