Ölüm.
İçimi kemirip ruhumdan parçalar kopmasına sebep olan bu kelime defalarca kez sol yanımı yoklamış alıp götürebileceği birinin olup olmadığını sorgulamıştı sanki. Ama yoktu. Benim kalbimde ölümün alıp götürebileceği hiç kimse yoktu. Kalptekini toprak sahiplenemezdi ki bir kere.
Düşünceler eşliğinde akan gözyaşlarım yanağımı yasladığım dizimi ıslatmaya devam ediyordu.
Olmazdı değil mi? Toprak almazdı babamı, Sevdiğim her zerresini parçalarcasına katmazdı her bir zerresine?
Her olayda olumlu bir taraf bulmaya çalışan ben. Şimdi nasıl bulacaktım babamın ölme ihtimalin de ki güzelliği? Bulamazdım ki. Bu sefer olumlu yanlarımın da tükendiği kısımdaydım. Küçükken teyzemin ölümünden sonra bir kez daha hastane koridorunda o malum haberi duymamak için beklememiştim ki hiç. Yaşamamıştım bu hisleri.
Bir insanı gerçekten kaybedebileceğini bilmek, bir daha sesini duyamayacağın ihtimali.
Düşüncelerime engel olamayarak kollarımı kendime doğru çektiğim dizlerime daha sıkı sardım. Okuduğum bir kitapta yazanlar zihnimin duvarlarına sertçe çarptı.
'Sahi toprak neden sevdiklerimizi alır? Onca verdiği nimetlerin, güzelliklerin karşılığı olarak mı?
Yoksa ayağımızı her yere bastığımızda toprak taneciklerinin canı acır da onun öcünü mü alır bizden?'
"Kızım kendine gel, ağlama daha fazla. Bak babana bir şey olmayacak" annemin sözleri üzerine düşüncelerden sıyrılmış ve onun da yaşlı olan gözlerine bakmıştım.
"Bu yüzden mi ağlıyorsun anne? " kendi ağlamamdan çok onun gözyaşlarını görmek canımı yakıyordu. Bana sıkıca sarılmasıyla kollarımı ona doladım. Ağlamam şiddetlenirken bir kolun daha sıcaklığını hissettim vücudumda.
"Bende evin bir erkeği olarak ağlamanıza göz yummak istemiyorum" Burak'ın titrek sesini duyduğumda acıyla gülümsedim.
" Haline bak. Evin erkeğiymiş.... Emin misin bundan kız çocuğu?" şu durumda bile güçlü durmaya, birbirimize güç olmaya çalışıyorduk.
"Babanız halinizi görse şu durumda bile atıştığınıza hiç şaşırmazdı. Bunu ancak siz başarırdınız zaten. " annemin söylediğiyle onlardan biraz uzaklaşmıştım ancak bu Burak'ın gözyaşının yüreğimi parçalayıp o parçaların her bir zerresinin teker teker sızlamasına sebep olan o sözleri söylemesine kadardı.
"Ya ona bir şey olursa" haberi duyduğum andan itibaren düşündüğüm ve içinden çıkamadığım cümleyi Burak'ın ağzından duymak sanki gerçekleşme payının daha da yükselmiş olmasından korkutmuştu beni. Hızla sımsıkı sardım kollarımı ona.
"Şşş sakın düşünme bunları. Umutsuzluk bizim tek düşmanımız tamam mı? Babamız bizim için umudunu hiç bir zaman tüketmezdi. Ve o umut olduğu sürece o kalp atmaya devam edecek" annem de tekrar sarıldı bize.
"O kalp hep sizin için attı, bu saatten sonra da atmaya devam edecek. Lâl haklı tek bir olumsuz cümle daha duymak istemiyorum. "
Ömer'den
Barış abiyle atışarak salondan çıkmıştık. Bir iki saat önce tartışanlar biz değilmişiz gibi omzumla omzuna çarpıyor ve onun tehditleriyle gülüyordum. Kemanlara bakım için alınması gereken malzemeler vardı. Her zaman ki gibi gülerek Meryem'e
"Meeerrryeeemm kedilere ver bir yemm" deyip kapının önündeki kedileri gösterdiğimde gerçekçi olmayan bir gülümseme saniyelik oyalanmış ve solmuştu yüzünde. Bir tuhaflık olduğu belliydi çünkü böyle susması hiç normal değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektem (Sır Saklayan)
Teen Fiction"Ben ölürsem, karakutumu bulamayacaklar. ne bir aşk zerafeti, ne bir hayal tabiri... küçücük ömrüm hep rüzgar gülleri kokacak! " ........... Onun gözümün önünde karanlıkta yok olmasına izin vermeyecektim. Elindeki sigarayı dudaklarına götüreceği...