"Babam.." içimde ki kor alev parçacıklarının hepsi küllere dönüşüp içli bir şekilde ağzımdan dökülmüştü. Annem yatağın yanında oturuyorken ben yere diz çökmüş, Burak'ta ayakta duruyordu. Burak doktorun ilk cümleleriyle gözyaşlarını son kez akıtmış ve güçlü ifadesine bürünmüştü. Oda evin bir erkeğiymiş ya sonuçta.
"İyi misin, rahat mısın böyle, yastık ekleyelim arkana?" annem bir ton telaş içine girdiğinde babam sakince gülümsemişti.
"Hale'm iyiyim ben telaşlanma daha fazla" annem elini babamın başına koyup okşadığında bu sahnede kalmak istedim bir an.
"Şeyse biz çıkalım yani çocuk falan var burada malum " Burak'ı göstererek söylediğim sözlerle kendimde gülmeden edememiştim. Bana ters ters bakmaya başladı.
"Dedi evde ayı tulumlarıyla dolaşan ABLA! " bir kere sussa, altta kalsa şaşıracaktım zaten. Tam cevap vermeye hazırlanmıştım ki
"Ben yanınızda yokken de bunlar hep böyle miydi Hale'm?" annemin elini tutarak konuşan babamın cümlesi yine bir yumru gibi oturmuştu içime. Derin bir sessizlik oluştu içeride. 'o yokken'
"Aynen böylelerdi ama daha dik, daha güçlü ayaktaydı ikiside."
"Senden umudumuzu hiç kesmedik.... İyi olacağını biliyorduk" annemin akan gözyaşlarını temizleyen babamı dolu gözlerle seyrettim. Allah inşallah ikisininde varlığını aratmazdı bize...
"Sanırım ilk defa Lâl haklı. Biz çıksak iyi olacak" ortamı yumuşatmaya çalışan Burak, biraz olsun bunu başarabilmişti. Abla dememesine bile takılmamıştım şuan.
"Tabi ön tekerlek nereden giderse, arka tekerlekte o yoldan gidermiş. Ablasının yolunda buda" babamın dediği şey göz yaşlarım arasına bir tebessüm karıştırmama neden olmuştu.
Kapıya tıklanılmasının çıkardığı tok ses kulaklarımı doldurduğunda gözlerimin yağmurlarını engellemek için hızla çenemi dikleştirip havaya bakmaya başladım.
"Hakan amca çok geçmiş olsun "Barış'ın hoş bir melodi gibi çıkan sesini duyduğumda çabamı daha çok arttırmış ve sırtımı ona dönmüştüm.
Sanki az önce onun omuzunda salya sümük ağlayan kız ben değilmişim gibi. Bu neyin çabasıydı bilmiyordum.
Ne kadar tuhaftık ikimizde. O bana defol git deyip kendisi peşimden hastaneye gelmişti.
Hele ki ben hastane kapısından ona kırgın bir şekilde girip, burada onun omuzunda ağlamıştım. Bu da ayrı bir ironiydi.
"Oo saolasın Barış oğlum. Gel" babam hafifçe doğrulmaya çalıştığında eli kalbine gitmiş ve yüzü buruşmuştu. Ağrısı vardı galiba.
"Baba iyi misin? " Burak'ın telaşlı sesini duyunca babam zorlandığı belli olur bir şekilde gülümsemeye çalıştı.
Yatağın diğer tarafından babamın yanına gelen Barış destek olmak istercesine kolunu tutarken
"Ani hareket etmeyin lütfen. Dikkatli olmanız gerekiyor " ilgiyle babamı geri yatırdı.
"İyiyim, iyiyim korkmayın" babamın sözlerinden sonra Barış'ın bakışları bir süre yorgun çehremde dolaştı. Gözlerim büyük ihtimalle ağlamaktan kızarmıştı. Gözleri ilk defa bir şey anlatırcasına bakıyor, sanki bu halimi beğenmemiş ve güçlü olmamı istiyordu. Kısaca anneme ve Burak'a göz attıktan sonra
"Sizde solgun görünüyorsunuz. Burada bekleyin ben size yiyecek bir şeyler getireyim" deyip ayağa kalktı. En son saatler önce Barış'la kahvaltı yapmıştık ve şuan hava çoktan kararmak üzereydi. Yine de bir şey yiyecek iştahım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektem (Sır Saklayan)
Teen Fiction"Ben ölürsem, karakutumu bulamayacaklar. ne bir aşk zerafeti, ne bir hayal tabiri... küçücük ömrüm hep rüzgar gülleri kokacak! " ........... Onun gözümün önünde karanlıkta yok olmasına izin vermeyecektim. Elindeki sigarayı dudaklarına götüreceği...