Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm 4: ''Katile dair...''
''Bunu gerçekten nasıl yapabilirsin! Sen öldürmek için var olmadın!'' diye bağırdı yaşlı adam, boğazındaki yara sesinin hırıltılı çıkmasına neden olsa da yaşlı bedenini eğip öksürdü ve devam etti. ''Bunun için mi seni yaşattım ha!''
Diğer adam, orman yeşili gözlerini yaşlı adama doğru çevirdi. Beyaz koltuğun üzerinde, bacak bacak üstüne atmış bir şekilde oturuyordu. İri bedeni tekli koltuğa ancak sığabilmişti. Düşünceli görünüyordu, tek eli çenesindeydi.
''Ne için gittiğimi ve amacımı gerçekleştirmeden de dönmeyeceğimi biliyordun. Kapıdan çıkmadan önce bana gitmemi söyledin.''
Yaşlı adam, delirmiş gibi ortalıkta dolandı. Beyaz mermer zeminde sert adımları yankı yapıyordu. ''Geri dönersin sandım! Vazgeçersin sandım! Böyle birisi olmadığına inanmıştım!''
Adam güldü, başını iki yana salladı. ''Bunca zaman tüm bu uğraşımda yanımda olmuş ve yaptığım her işe ortak olmuş olmana rağmen şimdi bana karşı mı çıkıyorsun Hicran! Ne sanıyordun, öylece geri döneceğimi ve bunca yıllık emeğimi boşa götüreceğimi mi?''
İki adamın sesi alanda yankı yaptı, öfkeli iki yeşil birbirine çarpıp adeta kıvılcımlar çıkarıyordu. ''Benimle düzgün konuş! Karşında tüm ömrünü sana adamış bir adam duruyor!''
Adam ayağa kalktı, yaşlı Hicran'ın hemen karşısında durdu. İşaret parmağını havaya kaldırdı, yaşlı adama doğru salladı. ''Unutma, aynı şeyi sende yaptın. Bu yüzden yaptıklarım için beni sorgulayamazsın.''
Hicran başını iki yana salladı ve öfkeli adamın ağır adımlarla bilgisayarların yanına doğru ilerleyişini izledi. ''Zorunda olduğum için, seni hayatta tutmak için yapmıştım. Bu hata olduğu gerçeğini değiştirmiyor...''
Adam hızla başını kaldırdı ve Hicran'a baktı. ''Bende zorunda olduğum için yaptım, senin bana beslediklerinden çok daha fazlasını ona besliyorum.''
Hicran topal ayağı ile yavaşça adama yaklaştı. ''En azından, ben senin kadar büyük ses çıkarmamıştım.''
''Ne?''
''Doğu'nun ölümünün intihar olmadığını anlamaları ne kadar sürer? Zayıf, güçsüz bir kadını öldürmen yara almana neden olacak kadar zahmetli sürmüşken seni gerçekten bulamayacaklarını mı düşünüyorsun?''
Adam düşünceyle başını eğip karnındaki yaraya baktığında, yaşlı Hicran devam etti. ''Üzerinden 40 yıl geçti ama o kadının ölümünden bir an olsun bile şüphelenmediler ama sen... Gerçekten nasıl olurda o zayıf kadının seni yaralamasına izin verirsin?''
Adam öfkeyle başını kaldırdı. ''Kadın uyanıktı... İlaçların onu uykuda tutacağından emindim ama kadın uyanıktı, nasıl olduğunu bilmiyorum.''
Hicran samimiyetten uzak gülümsemesini kırışık yüzüne takındığında diğer adam arkasına yaslandı, yüzünde garip bir hava vardı şimdi. ''Yani tüm bu kargaşa, yakalanacağımdan korktuğun için miydi? Bir an için Doğu'ya üzüldüğünü sanmıştım.''
Hicran arkasını döndü, ağır adımlarla adamdan uzaklaşmaya başladı. ''Doğu ölümü hak etmiyordu. Bunu becerememiş olman en büyük kanıtı.''
Adam, öfkeyle ayağa kalkıp öfkeli yeşillerini Hicran'a diktiğinde yaşlı adam umursamadan odadan çıktı.
''O kadın ölümü hak ediyordu! Doğu yalnızca ölümü hak ediyordu!''
***
''Evet komiserim, çerçeve ve kıyafetler adli tıpta incelemede... Evin geri kalanında da detaylı incelemeler başlattık. Artık bir cinayet vakası olduğundan, tüm dikkatimizi bu vakaya yönelteceğiz.''
Komiser Vural, saçlarını öylesine karıştırıp elini cebine attı. Arkasını dönüp genç polisi süzdü. ''Ezgi'nin vakayı kabul etmesine sevindim, onun bu konulardaki başarısını biliyoruz. Sanırım, ölü kadınların intikamını almakta ondan daha iyi bir polis bulamayacağız.''
Serdar başını eğip hafifçe güldü. ''Bu yanı beni fazlasıyla şaşırtıyor efendim.'' Komiser soru sorar tarzda kaşlarını kaldırdı. ''Yani Ezgi komiser, çok sert ve soğuk bir kadın olmasına rağmen... Daha önceki vakadan da hareketle şunu söyleyebilirim ki... Göründüğünden daha fazla umursuyor, zayıf kadınları ve çocukları sonuna dek koruyor. Bu tarz vakaları seçmesinin bir nedeni olduğunu düşünüyorum.''
Serdar gözlüklerini düzelttikten hemen sonra komiser Vural'ın cevabı için tüm dikkatini ona verdi. Vural'ın ardından vuran ışıktan dolayı kırışmaya başlamış yüzünü görebilmek için gözlerini kısmıştı. Vural, masanın etrafını ağırca adımladı, Serdar'ın yanında durdu. ''Bunu neden ona sormuyorsun?''
Serdar hızlıca başını iki yana salladı. ''Soramam...'' Vural güldü, ensesini kaşıdı. ''Nedenini bilmiyorum Serdar ama öğrenmek isterdim. O zamana dek kim bilir... Ezgi çok gizemli bir kadın ama en önemlisi, başarılı bir polis... Vakayı kabul ettiğine göre, katili en kısa sürede bulacağınıza eminim.''
Serdar eğildi ve komiserine selam verdi. ''Buna emin olabilirsiniz efendim...''
Komiser Vural odadan çıktığında, Serdar'da hemen çıktı ve masalarında çalışan meslektaşlarını hızla geçerek masasına ulaştı. Komiser Ezgi, bir süre sonra elinde kahve bardağı ile geldiğinde ise hemen onu selamladı.
''Günaydın gözlük, Komiser ile konuştun mu?''
''Evet, vakayı kabul ettiğiniz için sevindi. Adli tıbbın çalışmalarını bizim için hızlandıracağını söyledi. Sadece basın için bir açıklama yapacak mıyız?''
Ezgi, kaşlarını çattı ve omuzlarındaki dalgalı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp Serdar'a döndü. ''Basın derken?''
Serdar, gözlüğünü düzeltti. ''İntihar süsü verilen bir cinayet olduğu için komiser basına dosya hazırlamamızı istedi.''
Ezgi tek kaşını kaldırdı, sinirli görünüyordu. Uykusuz gözleri şimdi aniden aydınlanmış, dikkatle Serdar'a bakıyordu. ''Hiçbir vakamı basın ile paylaşmadığımı bilmediğinden değildir herhalde!'' diye öfkeyle sordu.
''Ona basına sunacağı başka bir dosya hazırlamasını söyle; Vaka sonuçlanana kadar ihtiyacım olmadıktan sonra basınla muhatap olmayacağım.'' Serdar gömleğinin düğmelerini gevşetti, ''Siz söyleseniz olmaz mı?'' Ezgi ayağa kalktı, elindeki kahveyi ayılabilmek adına hızlıca bitirdi. Tek elini Serdar'ın omzuna yasladı, ''Sen polissin gözlük, biraz sert ol!''
Serdar kaşlarını çattı. ''Ne?''
''Acele et! Güvenlik kameraları ile ilgili araştırma yapmamız gerek!''
***
''Evet, evin yakınındaki her türlü kameraya bakma istiyorum. Doğu'nun eve girdiği an dahil polislerin geldiği saate kadarkilere bakabilir miyiz? 2 günlük kayıt gerek.''
Genç adam hızla başını salladı ve bilgisayar ekranına döndü. ''Hazırlaman ne kadar sürer?''
''Tamamını CD olarak aktarıp karakola ulaştırabilirim, gün içinde elinizde olur.'' Ezgi, eğildiği yerden doğrulup genç adama baktı. ''Hayır, kendim almak istiyorum.'' Serdar, başını kaldırıp komiserine baktı. ''Bu sürede aşağıda yemek yiyebiliriz?''
Ezgi, kaşlarını havaya kaldırdı ve güldü. ''Başka bir işimiz daha var gözlük.''
***
''Aaa, bunlar yeğeniniz Cansu için miydi?'' Ezgi başını salladı, rüzgârdan önüne gelen kısa saçlarını çekiştirdi. ''Bu aralar iyice huysuzlandı, boyama kitapları dışında pek bir şey yapmayı sevmiyor. Saatlerce duvara bakmaktansa, boyama yapmasını tercih ederim.''
Serdar, anladığını belirtir şekilde başını salladı. ''Sizin için zor olmalı... Benim yapabileceğim bir şey var mı? Size yardımcı olmayı çok isterim.''
Ezgi güldü, poşeti çantasına sıkıştırdı. ''Ona yardım edebilecek tek kişi annesi...'' dedi. ''O da uzun zaman önce gitti.''
Serdar, ne olduğunu bilmediğinden susmayı tercih etti. Yanlış bir şey sorup canını sıkmak ya da üzmek istemiyordu. Yolun karşısına geçerken, bakışlarını komiserden ayırmadı. ''Keşke geri getirebilsem, her şey daha kolay olurdu.''
Serdar, elini komiserinin omzuna şakacıktan vurdu. ''Sizin üstesinden gelemeyeceğiniz şey yoktur, endişelenmeyin.''
Ezgi kaşlarını havaya kaldırıp abartılı bir şekilde bağırdı. ''Bana akıl mı veriyorsun gözlük!? Yürü hadi, şu videoları alıp karnımızı doyuralım.''
Doğu Erge'nin evini gören güvenlik kameralarının olduğu CD'yi alıp yakınlardaki bir kafeye oturmayı tercih ettiler. Geldikleri kafe, mavi tonlarının ağırlıkta kullanıldığı fazla kalabalık olmayan, hoş bir ortama sahipti. Boş masalardan birine geçip oturduklarında, Serdar sipariş verirken Komiser Ezgi'de laptopu çıkarıp CD'yi hızlıca taktı.
İki polis, sandalyelerine yerleşip görüntüleri dikkatle izlemeye başladılar. Doğu'nun evini gören 2 kamera, yakınlardaki sokakları takip eden 3 kamera vardı. Görüntüler, öğle vakitlerinden itibaren başlıyordu. İlki, Doğu'nun ön kapısını gören bir açıdan kayıt edilmişti. Koyu yeşil renkli bina ve cam kapısı, Doğu'nun iş çıkış vaktine kadar yalnızca iki defa açılmıştı, sonunda Doğu geldiğinde ise saat 19:05'i gösteriyordu. Hava karanlıktı, sokak lambaları Doğu'nun yolunu aydınlatıyor ve zayıf, yorgun bedenini açığa çıkartıyordu.
''Not alıyor musun?'' diye seslendi Ezgi, Serdar hemen defteri karalamaya başladı. Doğu eve girdikten sonra, yeniden sabah oluncaya kadar hiç kimse görünmemişti, kayıtlarda. Doğu binadan tekrar çıkmadı. İki gün sonra, pazartesi, erken vakitlerde ise eşi Kerim Erge gelmiş ve yaklaşık 5 dakika içinde binadan koşarak çıkmış, kaldırıma çöküp ağlamaya başlamıştı. Komşular telaşla etrafına toplanıp polisler geldikten sonra kayıt yarım gün daha devam ediyor ve bitiyordu. Geri kalan görüntülerin kopyası karakola gönderilecekti.
''Eve ön kapıdan girilmemiş, katilin anahtarı olduğuna emin miyiz?'' Ezgi dudaklarını büktü. ''Apartmana başka giriş var mıydı?''
Serdar hızlıca düşündü. ''Yangın merdiveni için yapılmış bir giriş daha var, kimse kullanmazmış.''
Ezgi başını salladı. ''Orayı gören kamera yok, katil orayı kullanmış olabilir, adli tıbbın merdivenleri kontrol ettiğinde emin olalım''
Ezgi bir diğer kaydı açtı; Kayıtta bu defa evin sağ cephesi, ilk 2 katına dek görünüyordu. Hızlandırılmış halde kaydı izleseler de göze çarpan pek bir hareketlilik göremediler. ''Sokağı gören kameralara bakalım.'' Kaydı başlattıktan bir süre sonra, saatler 02.19'yı gösterdiğinde sokakta yalnız başına ilerleyen iri yarı bir adam göründü. Sokak lambalarından bir hayli uzakta, simsiyah görünüşü ile dikkat çeken bu adam, Doğu'nun apartmanına ters yönde ilerliyordu. Adımları hızlıydı, hafif eğilerek yürüyordu. ''Kaydı geri al.'' diye mırıldandı Ezgi.
Kaydı tekrar başa aldılar, ekranı olabildiğince yaklaştırıp adamı daha net görmeye çalıştılar. Ezgi, elindeki kalemi ekranda sabitlenmiş resme yaklaştırdı. ''Cinayetin üzerinden dakikalar geçtikten sonra apartmandan ayrılıyor, bu katil olabilir.''
Serdar başını iki yana salladı, ''Apartmana girerken görülmüyor, o olduğuna nasıl emin olabiliriz.'' Katil olduğunu düşündükleri adam, ekran tekrar hareket ettiğinde hızlı adımlarla karanlığa karıştı. ''Adam telaşlı, gecenin bir vakti sokakta yalnızca o var ve yaralıymış gibi görünüyor. Belki apartmana girerken kameraları dikkate almıştı ancak dönüşte yaralı olduğu için bunu unuttu. Onu listeye alalım...'' Serdar mecburen başını salladı. ''Boyu, ağacın şu hizasına geliyor; Yani yaklaşık olarak 1.85 boyunda, iri yapılı bir adam. Yürüyüşünü dikkate alırsak, çokta genç birisi değil. 30 yaşın üstü olmalı...'' Serdar hızla not aldı. ''Elini yasladığı yere bakarsak, yarası belinde, karnında ya da sırtında olabilir.''
Serdar, başını iki yana salladı. ''İyi de, bu tarife uyabilecek birçok kişi bulunabilir.'' Ezgi, soğumuş yemeğini yemeye başladı. ''Katil, kurbanı ile bir şekilde iletişime geçmiş olmalı. Onun hastalığını biliyordu, kendisini gizlemek için hastalığını kullandı; İntihar süsü vermesinin sebebi buydu.''
Serdar yemeğine devam etti. ''Kameralardan onu takip ederiz, mutlaka başka bir kameraya yakalanmış olmalı.'' Ezgi hızla ekledi. ''Unutmadan, eşinin Cuma günü şehirde olmadığı onaylandı mı?''
Serdar telefonuna baktı. ''PQ şirketinin çalışanları bunu doğruluyor, kamera kayıtlarını göndereceklerini söylediler.'' Ezgi biraz düşündü, katilin fiziksel görüntüsünün eşine uyup uymadığını tarttı. '' Peki doktorlara ne zaman gideceğiz?'' Ezgi saatine baktı. ''Yemekten sonra hastane de oluruz.''
Serdar, boğazına takılan yemek ile öksürüp suyundan bir yudum oldu. ''Bugün öğleden sonra randevum olduğunu biliyordunuz.''
Ezgi düşündü, sonra hatırladığını belli eder şekilde başını salladı. ''Randevunu iptal etmene gerek yok, sadece ertele.''
Serdar başını iki yana salladı, ''Günlerdir erteliyorum zaten, hayatta kabul etmez.'' Ezgi, kaşlarını çattı. ''Saçmalama, elbette kabul ederim. Benim gibi bir partner ile her zaman yemek yiyebilirsin.''
''Ne?'' diye şaşkınca sordu Serdar. Ezgi, uzanıp Serdar'ın sarı saçlarını dağıttı. ''Randevun benimle gözlük, şık bir şeyler giyinmene gerek yok.''