Bölüm 12: ''Laboratuvar Sonucu...''
Ezgi, silahını sıkıca kavradı ve Vural'ın işaret vermesini bekledi. Bosna caddesinden 2 sokak arkada, kimsenin uğramadığı oldukça eski bir binanın etrafını sarmışlardı. Pek çok polis ve araştırma ekipleri hazırda bekliyordu, katili yakalamak için dakikalarla yarıştıklarını biliyorlardı. Binanın tüm giriş-çıkışları tutuluyordu.
Vural Ezgi'ye baktı, derin bir nefes aldı ve başını salladı. ''Hadi!''
En öndeki ekip ellerindeki demir topuzu sallayıp ahşap görünümlü kapıya çarptılar. Kapıdan tok bir ses yükseldi, eski duvarların yüzeyi döküldü. İkinci defa savurduklarında kapı hafifçe oynadı ve son vuruşta kapı hızla aralanıp ardındaki duvara çarptı.
Polisler beklemeden ilerledi, Ezgi ve Vural'da hemen aralarına karıştı. İçeriye girdiklerinde, eski küflü duvarlar görmeyi bekliyorlardı ancak yanılmışlardı. Tıpkı hastane koridorlarını andıran bembeyaz duvarlar ve mermer zeminle karşılaştılar. Karşılarında kıvrımlı bir koridor vardı. İlerledikçe evin diğer odalarını gördüler. Etrafta çokça koparılmış kablolar ve kırık plastik parçalar vardı.
Ezgi etrafına bakındı, tavandaki bazı köşelerde de kopmuş kablolar vardı; Birisi daha önce orada bulunan kameraları söküp atmıştı. Ezgi eliyle tavanı işaret ettiğinde, bir polis hemen harekete geçti. Sessiz adımlarla odalarda dolaşmaya devam ettiklerinde, çoğunun boş olduğunu gördüler. İçeride kimse yoktu, eşyalar çoktan götürülmüştü. Bir polis komiserleri çağırdı, hemen. Ezgi ve Vural oraya doğru adımladılar. Ahşap kapılı bir odaya girdiklerinde, Ezgi silahını indirip kemerine sıkıştırdı. Karşısındaki oda tıpkı bir hastane odasını andırıyordu. Karşıda dağınık bir yatak, sökülmüş perdeler ve kırık eşyalar vardı.
''Sanırım Doğu'nun tutulduğu yer burası...'' diye mırıldandı. Birkaç araştırma görevlisi hemen içeriye girip etrafı incelemeye başladılar. ''İçeride kimse yok, her kim vardıysa delilleri yok edip gitmiş.''
Ezgi başını salladı. ''Yalnızca 1 günde bu kadar şeyi yapmasının imkanı yok, bence kaçmak için hazırmış.'' Vural başını salladı. ''Adamın evini gözetleyenler ile iletişim kuracağım.''
Ezgi komiserini onayladı ve içeriyi hızlıca taradı, ekipler çoktan çalışmaya başlamıştı. Ezgi ofladı ve arkasını dönüp koridorda gezinmeye başladı, katili şimdiden kaçırdıklarına inanamıyordu; Doğu'nun geri dönmüş olması onlar için avantaj olsa dahi çok geç hareket etmişlerdi. Öylece dolanmaya devam ederken ayağı altındaki sert cismin çatırdaması ile hemen başını eğdi. Ayağını ağırca kaldırıp ezdiği şeye baktı; kırık bir aynaydı. Eğilip şekilsiz yansımasına baktı, çökmüş yüzünü ancak o an fark etti. Yüzü zayıflamış, uykusuz gözleri kanlanmıştı. Sanki birkaç günde 10 yaş atmış gibi görünen yüzünü okşadı. Ölümden dönmüş Doğu'dan bir farkı olmadığını düşündü.
Ayağa kalkıp aynayı ayağı ile iteleyiverdi. Binadan çıkmak için ilerlediğinde, Vural'ın bir odada polisler ile konuştuğunu gördü. Hemen oraya adımladı.
''Evet, yerdeki izler burada büyük bir makine olduğunu gösteriyor. Tam şuradaymış ve dört ayak üzerinde duruyormuş.'' Adam, zemindeki küçük, silik lekeleri işaret etti. Ezgi iyice yaklaşıp odayı inceledi; Diğer odalardan pek bir farkı yokmuş gibi görünen oda diğerlerine göre çok daha büyük ve eskiydi. Tavanda devasa, beyaz renkli aydınlatmalar vardı.
''Net bir şey söylemek zor ama izlerin şekli bana eskiden gördüğüm bir şeyi hatırlattı. Aldığımız derslerde insan doğası ile ilgili yapılan araştırmalarda büyük kapsüller kullanıldığından bahsedilirdi. Yoğun bakım ekipmanlarının ve çok daha fazlasının kapalı bir kutu içine konumlandırılmış hali gibi bir makineydi. Yalnızca çok saygın laboratuvarlarda bulunan bu kapsüller oldukça pahalıydı, dolayısıyla böyle bir yerde olması imkânsız gibi görünüyor ancak...'' Lekenin şeklini eli ile tarif etti. ''Modelleri özel yapımdı ve ayakları genelde bu şekilde görünürdü. Bu odada da muhtemelen böyle bir kapsül vardı, tavandaki kablolarda bu kapsüle bağlanıyor olmalı. Işıklandırmaların çokluğu ve şekilleri de burasının laboratuvar olarak kullanıldığını gösterir.''
''Araştırma yaparsan kesin bir sonuca ulaşabilir misin?'' diye sordu Komiser Vural, çenesini kaşıyıp. Adam başını salladı. ''Eğer burası laboratuvarsa, ardında çok fazla iz bırakılmış olmalı. Tabii, katilin ne tarz yöntemler kullandığını bilemeyiz.''
Ezgi kollarını göğsünde bağladı, nedensizce omuzlarında bir ağırlık hissetmişti ve dik durmak için kendisini zorluyordu. ''Bu kapsül ölen birisini diriltebilir mi?'' dedi.
İki adam hemen arkasına döndü, ''Bunu makine değil, onu kullanan kişi yapabilir. Yani, yapılabileceğini birkaç saat önce öğrendim.''
Ezgi başını salladı. ''Söylemiştim, onu hayata döndüren katil ve muhtemelen bilim adamı falan olmalı.'' Adam adli ekip ile odaya girerken, Ezgi yanına gelen komisere döndü. ''Oktay hala ortalıkta yok mu?''
''Aradım ancak önemli bir gelişme yok. Geri kalanı adli ekibe bırakalım.''
Ezgi kollarını çözüp önden çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Binadan çıkar çıkmaz içerisinin ne kadar havasız olduğunu fark etmişti, derin bir nefes aldı.
''Ahh, unutmadan.'' Arkasına döndü, ''Doğu'nun mezarının açılmasını istiyorum.''
Vural kaşlarını havalandırdı. ''Gerçekten dirilip dirilmediğini merak ediyorum... Eğer o ise...'' Sustu, ne diyeceğini bilmiyordu. ''Ölümsüzlük gibi bir şey olurdu herhalde...'' dedi Vural, şakayla karışık. ''Belki de bir zombi ile konuşuyoruz...''
Ezgi gözlerini sokağa çevirdi. ''Oldukça hayatta görünüyordu komiser...''
***
''Doğu'nun durumu nasıl?'' diye sordu Ezgi. ''Hayati riski var mı?''
Serdar gözlüklerinin camlarını temizlemeyi bırakıp yüzüne yerleştirdi. ''Risk mi? Aslında neler olduğuna inanamayacaksınız!''
Serdar eliyle işaret verip önden ilerlediğinde, Ezgi ve Vural hemen peşinden onu takip etti. Birlikte Doğu'nun olduğu odaya girdiklerinde, Doğu'nun uyuyor olduğunu gördüler. Bembeyaz örtülerin arasında, koyu renkli saçları ile ancak fark edilen soluk bedeni sakindi, oksijen maskesi ve EKG bağlanmıştı. Sakin kalp atışları odayı dolduruyordu, Eşi Kerim yanı başındaydı, elini sımsıkı tutmuş başını dizlerine yaslamıştı. Polisleri görünce doğruldu, sessiz olmalarını işaret etti. Tıpkı bir bebeğe bakıyormuş gibi özenli görünüyordu.
''Ağrılarından dolayı onu şuan uyutuyorlar.''
Vural alnını kaşıdı. ''Hastalığı daha da mı kötüleşmiş?''
Serdar başını iki yana salladı ve sedyenin ucuna bırakılmış dosyayı açtı. ''Aksine, Doğu hasta değil...''
Komiserler merakla Serdar'a yaklaştı. ''Aldığı kötü haberden dolayı şoka girmiş ve beyin fonksiyonları garip tepkiler vermiş. Doktor... Onun kriz geçirdiğini düşünmüştü ancak sonra Doğu sakinleşti.''
''Bu iyi bir şey mi?''
''Doktorlar, onu detaylı bir incelemeye soktu. Doğu'nun kanser hastalığı tamamen iyileştiğini fark ettiler, gece körlüğü ve miyopluğu görünmüyor. Kemiklerde ve kaslarda zayıflık var; sonda kullanımından mesane ve midede tembellik belirlenmiş ancak iyileştirilebilir durumda. Böbrek, karaciğer ve rahim hastalıkları adeta silinmiş. Hormonları düzenli seviyede, hayati bulguları şuan için stabil. Beynin çalışması ve MR sonuçları doktorları şaşırttı; Beyni çok hızlı çalışıyor. Unutkanlık sorununun nedenini ölüm anı olarak değerlendiriyorlar. İşin garip tarafı kriz anındaki ile şimdi beyin fonksiyonlarının değerleri çok garip; Krizden sonra düşmesi gereken değerleri hala zirvede. Beyni çok hızlı çalışıyor.
''Nasıl yani?'' diye sordu Vural komiser. ''Ölüp dirildi ve aniden tüm sorunlarının neredeyse yarısı silindi mi?''
''Ölmüş gibi değil de, kutsal bir değnek ile dokunulmuş gibi... Ölmesine neden olacak hastalıkları, ölümden sonra tamamen iyileşmiş. Geri kalanlar ise hızla iyileşmeye devam diyor.''
Ezgi ve Vural şaşkınlıkla birbirine baktı. ''Bu kadın gerçekten Doğu Erge mi? Zombi değil ancak bir vampirle karşı karşıya olabiliriz.''
''Doğu'dan daha önce alınan kanlar ile şimdi alınan kanlar uyuşuyor. O kesinlikle Doğu...''
Ezgi kaşlarını çatıp Doğu'ya baktı. ''Bu hastalıkları nasıl iyileşmiş? Katil onu geri döndürürken ilik nakli yapmış olabilir mi?''
''Üzerinde çokça işlem yapılmış, kollarında çokça invaziv girişim izleri var. Kanında da çokça ilaca rastladılar ancak ilik nakli ile ilgili henüz bir şey söylenmedi. Doğu'nun doktoru Kazım Bey bu konuyu detaylıca araştıracağını söyledi. Tabii geçirdiği şoku atlatabilirse... Şuanda, herkes ona 'dirilen kadın' olarak bakıyor.''
''Nedeni çok açık...''
Serdar dudaklarını büküp Doğu'ya baktı. ''Aslında, bir güneşi andırıyor...''
Bakışlar Serdar'a döndü. ''Güneş battığında, herkes onun yok olduğunu düşünür ancak ertesi gün yine zirveye çıkar. O öldü ama şimdi eski halinden çok daha iyiye gidiyor.''
Eski halinden çok daha iyiye gidiyor...
Vural Bey telefonundan titreşmesi ile hemen gelen mesajı açtı. ''Ekin onun kesinlikle ölü olduğunu, ölüm raporunu defalarca kontrol ettiğini söylüyor. Ayrıca... mezarı boşmuş, daha önce açıldığı söyleniyor.''
Kerim başını iki yana salladı, en başından beri sessizce bekliyordu. ''Son gördüğüm halinden bir farkı yok ki... Sanki gittiği o bir ayda onun için zaman durdurulmuş gibi. En azından gözle görülür birkaç farklılıklar olması gerekirdi ancak yok, hala aynı... Hala benim karım...''
Serdar'da Kerim'i onayladı. Ezgi alayla kaşlarını kaldırdı. ''Doğaüstü bir olaymış gibi davranmayı kesin. Doğu'nun tutulduğu yerde laboratuvar olduğunu gördük. Yani katil oldukça zeki, bir insanı öldürüp sonra onu mezarından çıkarıp yeniden diriltebilecek kadarda istikrarsız...''
''Yani Oktay üzerindeki şüpheler silindi mi?''
Vural başını iki yana salladı. ''Hastaneden istifa etmeden önce merdiven altı işler yapan bir laboratuvarda çalıştığı doğrulandı. Hala onun olabileceğini düşünüyoruz. Onun kan örneğine ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak böyle emin olabiliriz.''
Vural devam etti. ''Sen, katilin Doğu'dan nefret ettiğini düşünmekte yanlış olabileceğimizi söylemiştin.'' Ezgi başını salladı. ''Ölmek üzere olan bir kadını öldürmesi, karşı koyulamaz bir nefretten geliyor diye düşünmüştük ancak katilin onu yeniden diriltmesi ve bir şey hatırlamadığını umması bu durumu tamamen çürütür.''
Durdu, bakışlar üstünde toplanırken o Doğu'ya baktı. ''Bence katil Doğu'yu seviyordu ancak yaşantısını sevmiyordu. Ondan yeni bir kişilik oluşturmak istedi, onu öldürdü ve yeniden canlandırdı. Uyandığında, hayal ettiği sağlıklı kadın olarak yanında kalmasını istiyordu ancak Doğu'nun her şeyi hatırladığını fark etti. Bence çabaları boşa gitti, Doğu'nun onu seçmemiş olması onu kızdırmış olmalı.''
Kerim Ezgi'nin sözleri ile ayaklandı, ellerini yumruk yapıp öylece kalakaldı. Öfkeliydi, ne yapacağını bilemez bir şekilde odada dolandı. ''Yani Doğu'ya saplantılı, zeki bir katille karşı karşıyayız.'' dedi Serdar.
Ezgi başını salladı, ''Doğu'nun peşini bırakmayacağına eminim. Bizden saklanacak ancak aynı zamanda Doğu'ya ulaşmak isteyecek. Onu kaçırmaya, eşine zarar vermeye çalışabilir. Doğu olmadan şehirden gideceğini sanmıyorum ancak yine de dikkatli olalım.''
Kerim Ezgi'ye doğru yönelip işaret parmağını havada salladı. ''Ben onun yanından ayrılmayacağım, onu bu defa koruyacağım! O *** herif karımı benden alamaz! Buna izin vermeyeceğim!'' Öfkeyle bağırdı, saçlarını sinirle karıştırdı, Doğu kıpırdanınca da hemen yerine oturup onun elini tuttu. Ezgi Serdar'a baktı, Kerim'in tedavi olması ile ilgili bir gelişme olup olmadığını sordu.
''Psikolog Taner Sarsılmaz onunla görüşmeyi kabul etti ama... Belki Doğu'yu da tekrar psikoloğa göstermemiz gerekebilir.''
Ezgi'nin yüzü yeniden düştü. ''Umarım akıl sağlığı ve hatıraları yerinde uyanır çünkü bu kadar saplantılı bir katilin izini ancak o bilebilir. Kerim'den ve psikologdan öğrenmeye çalıştığımız şeylerin kilit noktası artık yanımızda. Kendisini zorlarsa önemli ayrıntılar hatırlayabilir.''
Vural Komiser Ezgi'yi dürttü. ''Onu çok fazla yormayalım, hem hasta hem de...'' İşaret parmağını şakağına götürüp havada hayali bir daire çizdi. ''O uyanınca durumuna bakarız, ona göre hareket ederiz. Doktorlar ile de görüşsek iyi olur, eksik bir şey kalmasın.''
Ezgi odadan çıkmak için arkasını döndüğünde Serdar onu hemen durdurdu. ''Bir şey daha var komiserim.'' Ezgi ve Vural merakla Serdar 'a yaklaştı.
''Çok ilginç gelecek ama... Doğu...'' Serdar yutkundu ve Kerim'e baktı. Kerim Doğu'nun küçük ellerine öpücük kondurup kolunu Doğu'nun bedenine doladı.
''Doğu hamile...''
''Ne?''
''Ne!''
Aynı anda yükselen iki ses Doğu'nun yeniden kıpırdanmasına neden oldu. Ezgi Serdar'a yaklaştı. ''Ne demek hamile? ''
Serdar hızlıca başını salladı. ''Kadın iki aylık hamile, bebeğin durumu da oldukça sağlıklı...''
Vural gülmeye başladı. ''Her şeye tamam ama... O ölüyken bebek nasıl hayatta kalmış olabilir?''
Ezgi durdu, başını yere eğip düşündü. ''Bu süreci planlayan katildi, bunun için bir şeyler düşünmüş olmalı ama... Bebeğin yaşamasına neden izin verdi?''
Serdar omuzlarını silkti. ''Belki de Doğu hiçbir şey hatırlamadan uyandığında, bir aile kuracaktı?''
Hem Doğu'yu, hem de bebeğini sahiplenmek isteyen bir katil olabilir miydi?
Vural ne düşüneceğin bilemez bir halde güldü ve sakallarını kaşıdı. Sıkıntılıydı, çıkmazın içine düşmüşlerdi.
''Gerçekten delirmek üzereyim, ilk defa böyle bir vaka ile karşılaşıyorum.''
Ezgi ellerini sedyeye yasladı, ağrıyan omuzlarını dinlendirmek için başını eğip boynunu kütletti. Fazlasıyla yorgun ve uykusuzdu, en zoru ise bunu belli etmemeye çalışmaktı.
''Umarım son olur...''
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Döngüsü I-II
Misterio / SuspensoGizem/Gerilim kategorisinde merak uyandıran cevherler... MysteryTR, 'Sis Perdesi' adlı okuma listesinde... MysteryTR 'Gizemleri Ustalıkla Çözenler' adlı okuma listesinde... Gizem-gerilim günceleri (Mini yarışma) kazananı... Kanser hastası olan Doğ...