Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölümdeki italik yazılar flasback, zaten bunu fark edeceksiniz ama yine de belirtmek istedim. Yorumlarınızı beklerim, özellikle Doğu ve Ezgi karakterleri üzerine çok çalıştım, onlar hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum ^^
Bölüm 2 ''Doğu Erge İntiharı''
Etrafta birçok polis arabası vardı. Koyu yeşil binanın çevresi meraklı insanlarla çevriliydi. Komiser hızlı adımlarla binanın girişine doğru ilerlerken sağ tarafındaki kalabalığa kısa bir bakış attı. Çevredekiler ambulansın içindeki genç adamın etrafında toplanmışlardı, hemşire onları uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Komiser adımlarını yavaşlatıp ambulanstaki adamı dikkatle inceledi. Esmer, zayıf bir adamdı ve sırtına örttüğü battaniyenin arasında öylece oturuyordu. Karşıdan gelen Serdar, elindeki telsizi kemerine astıktan sonra komisere yaklaştı. ''Gelmişsiniz efendim, buyrun.'' diyerek onu davet etti. Birlikte merdivenlerden çıkmaya başladılar.
''İntihar vakası mı?'' diye mırıldandı Komiser Ezgi Çetin, vakit kaybetmeden.
Serdar hızlıca onu onayladı. ''Doğu Erge, 25 yaşında, kendini asmış.''
Ezgi Çetin, üçüncü kata çıktıklarında Adli tıp ekibinin çoktan gelmiş olduğunu gördü. ''Sanırım bu sabah herkes erken kalmış.'' diye mırıldandı, hoşnutsuz bir şekilde. Genç komiser tüm gece yeğeniyle uğraşmaktan uyuyamamış, üstüne olay yerine geç kalmıştı. Dağınık saçlarını bileğindeki toka ile öylesine topladıktan sonra içeriye girdi. Serdar'ın yönlendirmesi ile evdeki yatak odasına ilerlediler.
İçeriye girer girmez yoğun koku nedeniyle Komiser yüzünü buruşturdu. Odada ilk dikkati çeken şey tavandan aşağıya sarkan kadın cesediydi. Etrafta birçok adli tıp görevlisi ve polis vardı.
Dağınık yatağın yanında duran ve cesede bakan Komiser Vural Bey'e yaklaştı Ezgi. Vural Bey'de kendisini fark etmişti.
''Beni buraya çağırdığınıza göre sıradan bir intihar vakası olmadığını düşünüyorsunuz, değil mi komiserim?'' diye sordu Ezgi.
''Haklısınız. Sizin de bir göz atmanızı istedim.'' Ellerini cebine koydu. ''Doğu Erge, eşi ve sıradan bir hayatı olan kanser hastası bir kadın.'' dedi. Bu sırada Serdar elindeki dosyayı açmış ve Komiser Ezgi'ye uzatmıştı.
Ezgi, önce dosyanın sağ üst köşesindeki resme baktı. Esmer, genç ve oldukça güzel bir kadın resmiydi, gülümsüyordu. Bakışları istemsizce tekrar cesede kaydı; patlayan flaşların altında soluk teni daha da belirginleşiyordu.
''Kendisi bir markette kasiyer... Cuma günü işten çıkıyor ve eve geliyor. Kocası Kerim bu sırada iş gezisinde... 2 gün boyunca işe gitmiyor, komşularıyla görüşmüyor. Evden çıktığını gören kimse yok. Kocası eve geldiğinde karısını bu halde görüyor.'' Eliyle cesedi işaret ettiğinde, Ezgi tekrar cesede baktı.
Kalın, eski bir ipin ucuna bağlıydı. Üstünde gecelikleri vardı, kolları ve bacakları morluk içindeydi, saçları dağılmış ve gencecik yaşına rağmen yıpranmıştı. Saçları yüzünü kapatıyordu ancak yüzünün ne halde olduğunu tahmin etmek Komiser için çokta zor değildi. ''Kimse kadını ziyaret etmemiş ya da iş yerinden aramamışlar mı?''
Komiser Vural Bey dudaklarını hafifçe büktü. Serdar cevapladı. ''İş yerinden arkadaşı defalarca aramış ancak kimse gelip kontrol etmemiş. Sanırım hastalığı yüzünden pek fazla üzerine gidilmiyordu. Kocası bu sabah erken saatlerde gelmiş, direk polisi aramış.''
''Cesette ilginç bir bulgu var mı?''
''Boynunda ciddi bir hasar var. Ayrıca hastalığına bağlı olarak vücudunda oldukça morluk ve ezik var. Şuan için bir şey söylemek zor. Adli tıp ekibi detaylı inceleme gerektirdiğini söyledi.''
Doğu'nun cesedi ipten kurtarılıp yere indirilirken Komiser Ezgi, cesedin hemen yanında yerde bulunan cam kırıklarına baktı; sarı renkli bir çerçevenin kırık parçalarıydı. Çerçevenin içindeki fotoğraf sağlamdı. Fotoğrafta kadını ve eşi olduğunu tahmin ettiği adamın gülen yüzünü görmek dudaklarını bükmesine neden oldu. Bakışlarını hızla fotoğraftan ayırdı. Komiser evi incelemek için önden ilerledi. ''Peki ya evde?''
''Kapı ve pencereler kapalı, hiçbir zorlanma yok. Çalınmış değerli bir eşya ya da eve ait olmayan hiçbir nesne yok.''
Komiser salona doğru ilerledi. Salonda pek fazla eşya yoktu. Ağır adımlarla yerlerde, duvarlarda ve koltuklarda gözlerini gezdirdi. İlginç bir şey yoktu. Pencerelere yaklaştı, bu sırada Komiser Vural Bey telefonuna gelen aramayı cevaplamak üzere yanlarından ayrılmıştı.
Pencereleri tek tek gezdi, Komiser Ezgi. Evin arka bahçesine bakan pencereye yaklaştı. Bu pencere, evin diğer pencerelerine oranla daha eskiydi, ahşaptandı, pervazında birçok çıkıntı vardı. Üstelik kulpu değiştirilmişe benziyordu.
Eldivenlerini giydi ve pencereyi yavaşça açtı, aşağıya baktı. Apartmanın arka tarafında kalan ağaçlarla çevrili çardak alanı görüyordu, pekte yüksekte sayılmazlardı. Yüzüne çarpan ılık rüzgar ile bakışlarını bu defa yukarıya, çevre binalara kaydırdı. Diğer binalar yakında değildi, büyük kaldırım yolları binaları birbirinden uzaklaştırıyordu. Pencereyi öylece bıraktı ve mutfağa girdi. Serdar usulca onu takip ediyordu.
Mutfak tezgahı da pek kalabalık sayılmazdı. Musluğun yanında duran boş bir bardak ve bir ilaç kutusu vardı, içinde tek bir hap kalmıştı.
Serdar hemen atıldı. ''İlik kanserine bağlı kemoterapi ilaçları. Düzenli olarak içiyormuş.''
''Yani intihar etme düşüncesi pekte uzun süreli bir plan değilmiş.'' Kaşları hafifçe havalandığında, Serdar ne diyeceğini bilemeden elindeki dosyaya baktı.
Ezgi başını salladı. ''İlaçlarını araştırın, cuma günü içip içmediğinin de takip edilmesini istiyorum.'' diyerek ilaç kutusunu ona uzattı. Bakışları etrafta gezinirken, gözleri tezgâhtaki tahta bıçaklığa kaydı. Üzerinde siyah saplı bıçaklar vardı ancak en küçük bıçak yerinde yoktu. Parmaklarını hafifçe boş deliğe sürttü. Eline siyah bir leke bulaştı. Çekmecelere hızlıca göz attı, sonra tezgâha yeniden baktı. Bıçak yoktu.
Serdar'a döndü. ''Bıçak görünürde yok. Evden çıkacak mı kontrol edin.'' dedi.
Cesedin bulunduğu odaya tekrar geldi, üzeri henüz örtülmemişti. Cesedin yanına çöktü, yüzüne kısaca bir göz attı. Gözleri berbat durumdaydı, teni kurumuş gibiydi, bembeyazdı ve hastalığı yüzündendir mi bilinmez yanakları tamamen içe çökmüştü. Burnundan ve gözlerinden kan akmış ancak kurumuştu. Bembeyaz yüzündeki ufak üç nokta dikkat çekiyordu. Bakışları boynuna kaydı; İnce, derin bir yara vardı.
Asıl merak ettiği şeye bakmak için bakışlarını cesedin ellerine çevirdi bu defa. Bileğini kavradı ve ince parmaklarına baktı. Elleri mosmordu, bakımsız tırnaklarında ve başparmağının başlangıç noktasında siyah bir leke vardı. Emin değildi ama tahmin etmekte zor değildi.
Ayağa kalktı. Komiser Vural kapının hemen yanında bir polisle konuşuyordu. Yanına gitti.
''Evet, ne düşünüyorsun?''
Ezgi derin bir nefes aldı. ''Şuan için önemli bir şey yok. Otopsi sonuçlarına bir göz atmam gerek.''
Komiser Vural biraz şaşırmıştı. Ezgi'nin çözülemeyen davalardaki başarısını duymayan kalmamıştı. Yine de ona güveniyordu. Eğer bu zavallı kadın intihar etmediyse, şüphesiz ki Komiser Ezgi çözüme ulaşırdı.
''Pekâlâ... Kadının eşi aşağıda, onunla bir görüşmeni istiyorum. Birkaç komşuyla da konuşsan iyi olur.'' Ezgi başıyla onayladı. Pekâlâ, kendi işini kendi yapabilirdi.
Aşağı indi ve girişteki Serdar'a yanına gelmesini söyledi. Serdar gözlüklerini yeniden takarak yanına geldi ve birlikte ambulansa doğru ilerlediler. Ezgi ambulansın içindeki yıkık görünen genç adama kısa bir bakış attı.
Üzerinde koyu mavi bir takım elbise vardı, beyaz gömleği dışına çıkmış, üst düğmeleri açılmıştı. Kravatı yoktu. Yüzü tamamen çökmüş görünüyordu, ağlamıştı. Gözlerinden akan usul usul yaşlar bunu belli ediyordu.
''Doğu Erge'nin eşi misiniz?'' dedi, adama yaklaşırken.
Adam başını kaldırdı ve Komisere baktı. Oturduğu yerden kalkmamış, başını tekrar eğmişti. ''E-evet, evet. Eşiyim; Kerim Erge...''
''Başınız sağ olsun. Ben Komiser Ezgi Çetin, size Doğu Erge ilgili birkaç şey sormam gerek.''
Adam derin bir nefes aldı. ''Az önce bir polisle konuştum zaten.''
Komiser aldırmadı. '' Eşinizin intihar ettiği gün şehir dışındaymışsınız. Neredeydiniz? Eşinizi ilk gören siz miydiniz?'' Kerim cevap vermeyecekmiş gibi başını iyice eğdi, yere düşmüş battaniyeyi sıcak havaya rağmen tekrar omuzlarına örttü.