Bölüm 27: Bulanıklar Buluşması...

1.6K 78 5
                                    

Bölüm 27: ''Bulanıklar buluşması

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





Bölüm 27: ''Bulanıklar buluşması...''


Ezgi, aklında takılı kalan sorulardan birinin kuyruğunu çekiştirip aşağıya indirmeye çalıştı. Diline dökmeden önce son bir süzgeçten geçirdi;

Komiserinin çekmecesinde çıkan ablasının eski kolyesi, bir şaşırtmaca mıydı; Katilden gelen bir mesaj mıydı yoksa bizzat Komiser Vural'dan gelen bir mesaj mıydı?

Düşünüp durmuş ve sonunda bir sonuca ulaşabilmişti. Pencerelerin açık olduğu ve komiserin odasında olmadığından emin olan birisi, kolyeyi bir şaşırtmaca olarak Vural'ın çekmecesine bırakmıştı. İlk kolye, belki de daha önceden bulup aldıkları vaka deliliydi; ikincisi ise Ezgi'nin aklını karıştırmak için koyulmuştu.

Öyle düşünüyordu, öyle olduğuna inanmak istiyordu. Vural'ın bir şeyden haberi olmadığına inanıyordu.

Şimdilik, katilin kendisi için hazırladığı bu küçük oyunu es geçip Doğu'nun nerede olduğunu bulmaya yönelmeliydi.
Elini havaya kaldırdı, kapıyı iki defa tıkladı. İçeriye girdiğinde, telefon görüşmesinde olan Vural komiseri gördü. Komiser, elini dudakları üstüne kapatıp başını hafifçe eğdi.
''Evet, sonra görüşürüz. Hazırda bekleyin.''

Telefon kapandı, masanın üstüne koyuldu. ''Ezgi, artık buralarda gezinmen senin için oldukça tehlikeli. Burada olmaman gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum. Hata yapmamalısın.'' Ezgi kaşlarını çattı, ağır adımlarla masanın yanına geldi. ''Evet, burada olmam katil için oldukça tehlikeli... Çünkü onu buldum.''

Komiser Vural arkasına yaslandı ve oturması için Ezgi'ye işaret verdi. ''Yani, Oktay olmadığına kesin eminiz.''
''Doğu kaçırılırken Oktay'ın nerede olduğunu biliyorduk, burada ve güvendeydi. Daha önce de söylediğim gibi, Doğu ve Miyase'nin katili Oktay değil. Ancak Doğu'yu kaçırdığını ve tüm bu olanların sorumlusu olduğunu düşündüğüm birisi var.''
''Dinliyorum.''
''Doktor Aksel Erden!''
Komiser yakasını düzeltti ve ellerini kavuşturdu. Kısa bir sessizlikten sonra mırıldandı, ''Bu cevabın beni hiç yanıltmadı Ezgi.''
''Anlayamadım?''
Derin bir nefes aldı Vural. ''Diyorum ki, daha bu sabah görüştüğüm ve Amerika'dan yardım gönderemediği için oldukça üzgün olduğunu söyleyen Aksel Bey'in aradığımız katil olduğunu söylemen beni şaşırtmadı Ezgi. Kafan o kadar karışık ki, listenin sonunda dahi yer alamayacak birisini baş şüpheli ilan ediyorsun.''

Ezgi ellerini yumruk yaptı ve komiserin söylediklerini sindirmeye çalıştı. Aksel şaşırtmaya deam ediyordu... ''Muhtemelen Amerika'ya gerçekten gidip gitmediğini ve telefonundan gelen sinyalleri kontrol etmişsinizdir.''
''Evet Ezgi, adam gerçekten Amerika'da kayıp Doğu ile hiçbir ilgisi yok.''

''Üzgünüm Komiserim ama bu mümkün değil, elimdeki delilleri dinlemeniz gerekiyor.''
''Birkaç dakika...''

Ezgi omuzlarını dikleştirdi ve kendisine inanmamaya hazır olan komiserini inandırmaya çalıştı. ''Bakın, Doğu kaçırılmadan önce Aksel ile hastane de görüşmüştüm. Görüşmemiz sırasında, masasında bir ada tapusu vardı. Yakın zamanda imzalanmıştı ve tamda yurtdışına gideceği sırada yüklü miktarda para harcaması gereken bir ada aldı.'' Ellerini iki yana salladı, her şeyin açık olduğunu belirtmek için.

''Evet, sabah ki görüşmemizde bundan bahsetmişti. Ada'yı Ege tarafından almış, oldukça küçük bir adaymış ve bunu, bir yardım derneğine katkı sağlamak için aldığını söyledi. Büyük bir projeye ortak oluyor, ne kadar düşünceli bir adam.''

''İşte bu! Muhtemelen tapuyu gördüğümü biliyordu ve-
''Hastaneye neden gittin Ezgi? Sana sürekli ortalıkta görünmemen gerektiğini söylemiştim!''
Ezgi umursamadı ve sözüne devam etti. ''...Ve bunu araştıracağımı bildiği için önden sizi arayarak şüpheleri azaltmak istedi. Orayı detaylı araştırırsak-

''Çoktan bir ekip gönderdim ve yardım derneğinin bir mimar ile orayı değerlendirmeye aldığını söylediler. Herhalde, duyarlı vatandaşlardan birisi, haber kanallarının bir numaralı yüzü seçilen Doğu Erge'nin adaya zorla getirildiğini fark ederdi.''

''Kimsenin fark etmediği bir şekilde oraya götürmüş olabilir. Doğu zaten bir deri bir kemik bir kadın, Aksel gibi birisi onu rahatlıkla taşırdı.''

''Bunu neden yapsın? Doğu'yu kaçırmasında ki amaç ne?''

''Çünkü en başından beri onu kendisine isteyen Aksel'di. Onu hayata geri döndüren oydu, başarılı bir doktor olduğunu bilmeyen yok. Bunu yapabilecek ve daha önce bulduğumuz laboratuvara sahip olabilecek güçte bir adam. Dahası var, o gün Aksel ile görüştüğümde onun omzundan yaralı olduğunu fark ettim. Tıpkı bir önceki gün, gece yarısı kovaladığım adamı omzundan vurduğum gibi! Bunu benden saklamak için bana asılıyormuş gibi bile yaptı.''

Alaylı bir gülümseme ortaya düştü. ''O gece birisini kovaladığına dair en ufak bir kanıt bulunamadı Ezgi. Ne kamera kaydı, ne parmak izi...''

''Kolye bunun en büyük deliliydi! Onu oraya kendi başıma koyup böyle bir yalan uyduracak değilim ya!''
''Ablanın katili, karşında onu öldürdüğünü itiraf ederken ne yapabilirdin ki? Beynin sana oyunlar oynadı Ezgi! Tıpkı dört yıl önceki sanrıların gibi!''

İki komiserin sesleri yükselmiş, kızgın irisler birbiri ile çarpışıyordu. Ezgi hışımla ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. ''Bu konuyu nasıl dile getirebilirsiniz? Dört yıl önce, ablamın ölümünün intihar olmadığı konusunda nasıl yanılmadıysam şimdi de yanılmıyorum! Hayal falan görmedim, silahımdaki kurşunların nerede olduğunu ispatladım.''

''Evet, muhtemelen boşluğa ateş ettiğinden ortalığa saçılıp durdu. Uykusunda olan insanlardan birisini vurmadığın için şükretmeliyiz!''

''Bana deli muamelesi yapamazsınız! Bu dosyaları incelemelisiniz. İncelediğinizde şüphelerimde haklı olduğumu göreceksiniz. Katil Aksel'di, Doğu'nun ölüm gecesi hastaneden kimsenin ona ulaşamadığını öğrendim. O gece Doğu'nun evindeki katil oydu, tıpkı Miyase'nin öldüğü günkü gibi. Bunca zaman Doğu'nun etrafında dolanıp dikkatleri üzerinden çekti, Doğu'ya hep yakın oldu. Kendisine benzeyen başka bir katil bulup onu öne sürdü. Hastane kimsenin haberi yokken Doğu'yu götürdü. Uçağının kalkış saati ne zaman biliyor musunuz? Kerim'in vurulduğu andan hemen sonra... Üstelik, hiç olmadık yerlere ablamın kolyesini koyarak beni vakadan uzaklaştırmak istedi. Çünkü şimdi olduğu gibi onu yakalayacağımı biliyordu. Hiçbiriniz ondan şüphelenmiyorken beni kandıramayacağını biliyordu.''

''Ablanın kolyesinin neden etrafta dolandığını bilmiyorum Ezgi ama şunu söyleyebilirim ki, seni vakadan uzaklaştırmak istese bile bunu bu şekilde yapmazdı. Geçmişini açığa çıkartmak veya ablanın katilini ifşa etmek mi? O öyle istese bile, Oktay neden itiraf edecekti ki? Niye kendini başka biri için açığa çıkaracaktı?''

''Çünkü Oktay Aksel'i tanıyor. Doğu ile Oktay'ı buluşturduğumuz günün kayıtlarını tekrar dinlerseniz-

''Yapma Ezgi... Uyduruk bir kolye ve başka birisini kurtarmak için kendini ifşa eden bir katil mi? Bunların hepsinin seni uzaklaştırmak için olduğuna emin misin? Kendi çok fazla vakanın merkezine çekmiyor musun?''

''Sadece beni uzaklaştırmak için değil. Aynı zamanda akıl karıştırmak için; şüpheleri kendi üzerinden çekecekti. Zaten Oktay'ın evindeki sahte delillerde bunu gösteriyordu.''

''Üzgünüm Ezgi ama bir bağ göremiyorum. Kolyenin ya da Aksel'in vaka ile bir ilgisi yok, buna eminim. Sabah onunla konuştum ve-

''Öyleyse kolyenin sizin odanızda ne işi vardı?''
Ezgi'nin komiserin sözünü kesip aniden söylediği sözler üzerine komiser donakaldı. Bir süre yanıt vermedi ve bakışları yere düştü. Ezgi dişlerini sıktı ve her kelimenin üstüne basa basa konuşmaya başladı.
''Burada, bu masada, en alt çekmece de... Ablamın kolyesinin ne işi vardı?'' İşaret parmağını masaya vurdu. ''Neden kolye sizdeydi? Adli ekipte veya delillerin tutulduğu yerde değil de sizin çekmecenizde?''

Yutkundu, ''Odamı mı karıştırdın? Daha ne kadar ileriye gideceksin?''
''Siz!'' dedi, ''... Bana cevap verene ve inanana dek!''

Komiser Vural ayağa kalktı ve ellerini cebine sıkıştırdı. ''Çünkü kontrol etmem gereken bir şey vardı ve onu delillerin arasından çektim. Üzerinde bir şey araştıracaktım ve...''

Onu çekmeceye bırakan katil değilse, bu gerçekten de Vural'dan gelen bir mesaj mıydı? Kolye şaşırtmaca için değilse, gerçekten Vural ne için almıştı kolyeyi...

''...Ve senin beni sorgulamaya hakkın yok Ezgi.''
''Sizi sorgulamıyorum, yalnızca cevap arıyorum.''

''Aradığın cevap burada değil!'' diye bağırdı komiser, işaret parmağını tıpkı Ezgi gibi masaya vurarak. ''Burada!'' Elini bu defa şakaklarına bastırdı.

Sanrılar gördüğünü kabul et Ezgi...

''Ama ben aradığım cevabı buldum.'' Söylediğinizin aksine...

Komiser kaşlarını çattı. Ezgi devam etti, ''Az önce, beni vakadan uzaklaştırmak istese bile bunu bu şekilde yapmayacağını söylemiştiniz ama bakın, uyduruk bir kolye sizin bana öfkelenmenize ve vakadan uzaklaştırılmama sebebiyet verdi. Ve yine aynı kolye yüzünden şuanda pek çok sorum yanıtsız kalıyor. ''

Ezgi ve Vural bir süre bakıştı, Ezgi'nin koyu irisleri tıpkı bir hedef tahtasına atılan ok gibi keskindi. ''Neden bana açıklama yapmıyor ya da beni öylece saf dışı bırakıyorsunuz? Sizce de onun istediği gerçekleşmiyor mu? Beni dinlemelisiniz!''
''Seni yeterince dinledim!'' diye aniden bağırdı Vural. ''Seni o kadar çok dinledim ki, hakkındaki gerçekleri göz ardı etmeye başladım. Sonra aklım başıma geldi Ezgi. Başarılı bir polis olduğun gerçeği dışında, zihninin ne kadar bulanık olduğunu fark ettim. Oktay gözümü açtı, pek çok sorum –senin aksine- cevap buldu.''

Ezgi aniden duraksadı ve başını geri çekti. ''Ne?'' Yutkundu. ''Oktay size ne dedi?''
Ezgi, Oktay ile Vural'ın görüştüğü konusunda yanılmamıştı.
Komiser ellerini aklaşmış saçlarına daldırdı ve karıştırdı. ''Size her ne dediyse bu Aksel ile yaptığı planın bir parçası olmalı. Bir katile inanamazsınız.''
Komiserle çok kısa bir an göz göze geldi ancak Ezgi, o ufacık saniyede Vural'ın neler düşündüğünü gözlerinde görebilmişti.
''Bu kadar yeter Ezgi, dosyanı inceleyeceğim ancak bir daha benden cevap gelmeden hareket ettiğini görürsem, gerekli prosedürleri uygulamaktan çekinmem. Burada herkes görevini yapıyor.''

Gerekli prosedürler... Görevden alınma...

Ezgi başını iki yana salladı. Bu durumu kabullenemiyordu, tüyleri diken dikendi. ''Doğu Erge'ye zarar gelmesine izin vermeyeceğimi bilmelisiniz.''
Komiser ısrarla devam etti. ''Ben uyarımı yaptım Ezgi.''

Komiser başını eğip Ezgi'nin öfkeyle bıraktığı kırışık dosyayı eline aldı ve masasına oturdu. ''Evine gidebilirsin.''

***

Ezgi, elindeki soğuk kahveyi yudumlamaya devam ederken gözleri önünde şıklatılan parmaklar ile kendine geldi. Başını sola çevirdi ve kapüşonunu başından çıkardı.
''Size sesleniyorum ama sanırım bir yerler kayıp oldunuz?''
Cevaplanamayacak sorular silsilesi; çöpe at...

''Vural komiser hakkında yanılmışım.''
Serdar elindeki boş kutuyu buruşturup yanındaki poşete bıraktı. ''Evet, sanırım ikimizde yanılmışız.''
''Anlamıyorum, komiser gerçekten neden böyle bir şey yaptı? Direkt bana sorabilirdi, ona istediği tüm yanıtları verebilirdim.''

''İşin kötü tarafı, artık ona güvenip güvenemeyeceğimizden emin değiliz. Belki, Oktay onun aklını gerçekten karıştırdı, belki de ilk teorinizde yanılmadınız. Hani şu, katilin şaşırtmacası olan değil de, aramızda köstebek olduğu konusunda ki teorileriniz.''

''Ahh, bu konuyu erteleyelim,'' dedi Ezgi. Cevaplanmayan sorulardan ya da geç cevaplanacak sorulardan nefret ederdi. Zihnindeki çöp kutusu ağzına dek dolu olmasına rağmen, bunu da çöpe attı.

'Komiser Vural kimin tarafında?' çöpe atıldı.
''Aksel'in bahsettiği adayı araştırdım ama sanırım aradığımız yer orası değil. Belki başka bir ada vardır, hangisi olduğunu bulmak zorundayız.''

''Evet, hepsini tek tek gezecek olsak bile bu günlerimizi alır. Doğu'nun o kadar vaktinin olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, Doğu'nun kaçırıldığı gün hareket halinde olan tüm gemileri ve limanları araştırarak alanı daraltmalıyız.''
Serdar başını salladı. ''Ayrıca, Aksel Doğu'yu buradan götürmek isteyebilir. Ege'de ki o adayı boşuna ortaya atmadı. Zaman kazanıp kaçmak istiyor.''

''Havaalanı kameralarını takip edebiliriz ama oraya ekip yollamak için Vural komiseri ikna etmem gerekecek.''
''Mantıklı bulduğu takdirde söylediğin her şeyi yapacaktır. Şuan, vakada en güvendiği kişi sensin. Kontrol senin elinde...''
''Evet, bu berbat bir hismiş.''

Ölüm Döngüsü I-IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin