Bölüm 10: ''Yaşayan ölü...''
Doğu, heyecanla arkasını döndü ve lambalar ile aydınlanmış koridorun yanında kapkaranlık kalan kapı aralığına baktı. Kapının hemen ardında, oldukça perişan halde görünen eşi vardı.
Kerim, haftalardır kesilmediğinden uzayıp birbirine girmiş saç ve sakalları ve yine günlerdir değiştirilmemiş kirli kıyafetleri ile oldukça pejmürde görünüyordu. Gözleri şişmiş ve kan toplamıştı, eşinin yasını tuttuğu günlerde etrafa zarar vermekten yüzünde birçok yara oluşmuştu.
İki büklüm duruşu ve kaldırmakta zorlandığı başı nedeniyle yorgun görünmekten çok sarhoş gibi görünüyordu.
Öyleydi...
Kalbinin yokluğunda içmişti, sanki acıları dinermiş gibi... Gözünün önündeki ölü bedeni giderebilirmiş gibi zihnini bulandırmıştı ama gitmemişti. Doğu'nun tavana asılı cesedi hiç gitmemiş, tatlı rüyalar kâbuslardan dolayı hiç uğramamış ve acısı dinmemişti ancak...
Şimdi...
Kerim başını kaldırdı, bıkkınlıkla aydınlık koridordaki kişiye baktı. Günlerdir karanlıkta oturduğundan sızlayan gözleri ilk başta ışığa karşı kısıldı, daha sonra ise ovuşturup gözlerini açtı. İşte tamda o anda, karşısında görmeyi umut ettiği ancak hiç beklemediği o kadını gördü.
Ölmüş karısı karşısında, telaşla kendisine bakıyordu.
Doğu zoraki bir adım atıp eşinin adını fısıldadı. ''Kerim?!''
Kerim bir adım geriledi aynı anda, sersemleyip kapıya tutundu. ''Kerim, ne oldu sana?'' dedi Doğu, birkaç adımda kapıdan içeriye girdi ve üşümüş zarif ellerini Kerim'in sakallı yüzüne yasladı.
İkisinin de kaşları çatılmıştı, şaşkınlıktan. Kerim acı çeker gibi yüzünü buruşturdu, özlediği mavi gözlere uzun uzun baktı. ''Kavgadan çıkmış gibi duruyorsun...'' diye mırıldandı Doğu, eşinin yanaklarını okşayarak. Kerim'in neden bu halde olduğunu merak etmişti, kapıyı ardından kapatıverdi ve dışarıdan bile daha soğuk olan eve girdi tamamen.
Kerim birkaç adım gerileyip Doğu'nun elleri arasından sıyrıldı ve sersem adımlarla inanamıyormuş gibi karısına baktı. ''G-gerçek- misin?'' dedi zoraki.''S-sen g-gerçek misin?''
Gözlerini ovuşturdu, yanaklarına tokat atıp karısının güzeller güzeli yüzüne baktı. Doğu kaşlarını hayretle havaya kaldırıp yeniden eşine adımladı. ''Neden gerçek olmayayım Kerim?'' diye sordu. Kaçırılmış olduğu düşüncesinin iyice kesinleştiğini düşündü.
Kerim birkaç saniye öylece donakaldı, sonra tebessüm etti. Dudakları arasından garip bir tıslama çıkarıp elini alına vurdu ve hayal görüp görmediğini anlamaya çalıştı. ''Gerçek...'' diye kendi kendine mırıldandı.
Aniden atıldı, karısının zayıf bedenine sıkıca sarıldı. Öyle çok özlemişti ki onu... Yanaklarından akan yaşlar bu defa acıdan değil kavuşmanın mutluluğundan firar ediyordu. Karısının boynuna dolanan kolları ile gülümsedi, saçlarını okşadı. Hala hatırladığı gibiydi, kokusu büyüleyici, teni eşsizdi...
O buradaydı...
''Kerim...'' diye mırıldandı Doğu, aynı özlem ile. Sanki teni yüzyıllardır Kerim'e dokunmamış ve ona hasret kalmıştı. Ne kadar süre ayrı olduklarını bilmese de, bedeni onun aşkıyla yanıp tutuşuyordu.
''Geldin!'' dedi Kerim, heyecanla. Doğu'yu kendinden uzaklaştırıp ellerini yanaklarına koydu ve gözlerini gözlerine kilitledi. ''Gerçekten geldin...''
Doğu gülümsedi, Kerim dayanamayıp o kıvrımlı dudaklara defalarca öpücük kondurdu. Böyle bir anın hayalini kaç defa kurmuştu Allah biliyordu ya, tüm bedeni adeta kıpır kıpırdı. Doğu'nun yüzünün her bir noktasını öptü, benlerini özenle sevdi ve yeniden sımsıkı sarıldı.
Doğu'da onun bu sıcak karşılamasına hasret ona karşılık veriyordu. Kerim,titreyen bacaklarının etkisi ile Doğu'yu hemen ardındaki kapıya yasladı ve bedenini bedenine yasladı. Başını boynuna gömüp öpücük kondurduktan sonra alnını anlına yasladı. ''Gelmeni o kadar bekledim ki...'' dedi, heyecanla başlayan kelimeler ağlamaklı bir halde bitti.
Yanaklarından akan gözyaşlarına Doğu'nun incileri de eşlik ediyordu,birbirlerinin yanaklarını kuruladılar.
''Neredeydim ki?'' diye sordu Doğu. Kerim duraksadı, gözlerini sımsıkı kapadı.Doğu neler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu ancak Kerim bundan bahsetmek istemiyordu. Karısı buradaydı, gerisi önemli değildi.
Biraz şaşkınlık ve özlem, birazda sarhoşluğun etkisi ile dudaklarını Doğu'nun dudaklarına kapadı. Telaşlı tavırlarla başlayan öpücüğü gittikçe derinleşti ve Doğu'nun kurumuş dudaklarını adeta şenlendirdi. Doğu onu durdurmak istedi ancak bedeni buna engel oldu, birbirlerini öyle çok özlemişlerdi ki onları kimse durduramazdı şimdi.
Kerim, eşinin beline kollarını doladı, onu yukarı kaldırıp kucağına aldı.''Seni çok özledim Doğu...'' diye fısıldadı, bir şarkı gibi. ''Çok özledim...''
***
''Gözlük! Buraya gel!'' diye kapının aralığından genç meslektaşını çağırdı Ezgi. ''Acele et!''
Serdar, gözlüklerini takıp hemen ayağa kalktı ve Vural Beyin odasında bekleyen komiserlerin yanına adımladı. İçeriye girer girmez, vakadan sorumlu pek çok polisin burada olduğunu gördü. Karşılarında ise büyükçe bir pano ve üzerinde vaka ile ilgili ipuçları vardı. Merkezde Doğu Erge'nin güzel yüzü, hemen yanında da tavana asılı cesedinin fotoğrafı vardı.
Kendisi için ayrılmış yere geçti ve notlarını hızlıca çıkardı. ''Miyase Akınsu'nun kamera kayıtları ve otopsi bulgularının tamamı bunlar efendim.''dedi, elindeki dosyaları Vural Bey'e verdi. Ezgi ellerini beline yaslamış bir halde, günlerdir uykusuz olmanın ve sürekli çalışmanın etkisi şişmiş,halkalaşmış gözleri ile dosyaları inceliyordu. ''Kamera kayıtlarından başlayalım.''dedi hızlıca. Dosyanın ilgili sayfasını açıp kayıtlardan kesilmiş fotoğrafları gösterdi.
''Miyase Akınsu Perşembe günü saat 14:17'de Bosna caddesinde görülüyor. Yakın bir yerde taksiden inip yürümeye başlıyor ve yaklaşık 40 dakika boyunca hiçbir kamerada görünmüyor. Daha sonra aynı kamera tarafından ters istikamette telaşlı bir şekilde koşarak oradan uzaklaştığı görülüyor.
Bu süre zarfında katil ile ilgili bir şey duyduğunu ve katilin bu civarda olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden 40 dakika boyunca kamerada görünmediği anlarda nerede olabileceği ile ilgili bir araştırma yaptık. 2 sokak boyunca hiçbir kameranın çalışmadığı ve bu alandaki dükkanlarında bir süredir boş olduğunu gördük.
İşlek bir yer olmadığı için yaklaşık 6 yıldır devamlı sahipleri hiç olmamış.Çoğu apartmanda da boş daire sayısı fazla... Ekipler inceleme için oraya gitti,her bir köşeyi arayıp ipucu yakalamaya çalışıyorlar.''
''Musa ile görüşme sonucu?''
''Kurbanın babası Musa ile yaptığımız görüşme pek iç açıcı değildi. Adam perişan haldeydi ve hiçbir sorumuza cevap vermedi. Eşi Miyase'nin hiçbir düşmanı olmadığını ve oraya neden gittiğini de bilmediğini söyledi. Orada oturan hiçbir tanıdıkları yokmuş ve evden çıkarken de hiçbir şey söylememiş.''
''Telefon kayıtları da takip edildi, herhangi bir tehdit ya da benzeri arama yada mesajlaşma yok. Planlı bir gün değilmiş gibi duruyor...''
''Kurban hakkında?''
''Küçük yaştan beri düzensiz adet kanamaları olduğundan tedavi görüyormuş, 5 ay önce hamile kaldığında da devam eden kanamaları nedeniyle farklı farklı doktorlara muayene olmuşlar. Hepsinin söylediği şey aynıymış, bebek kısa sürede aldırılmazsa erken doğumla birlikte hem kadın hem de bebek ölebilirmiş. Ölüme yaklaşmış bir kadınmış...
Son zamanlarda değişen tavırları da olmamış, sevecen ve umut dolu birisiymiş.Hamileliği dışında pek fazla bir şeye önem vermiyormuş, uzun zamandır hiçbir işte çalışmamış. Eşi riskli hamileliği nedeniyle evden yalnızca bebekleri için çıktıklarını söyledi, yani hastane dışında pek bir yere gitmezlermiş. Perşembe günü dışarı çıkma nedeni de bununla ilgili olabilir.''
''Doğu Erge ile ortak noktaları gittikçe artıyor, kurbanın yalnızca duyduğu bir şey nedeniyle öldürüldüğünü sanmıyorum.''
Ezgi biraz düşündü, bu fikri ortaya atan kendisiydi ancak şimdi bunda yanılmış olabileceği söyleniyordu. Yani 2. Kurban tamamen plansız bir cinayete kurban gitmemiş olabilirdi.
Ancak sorun şuydu ki; İkinci cinayete ve kurbanların arasındaki bağa çokça uyan başka bir şey daha vardı. Geçmişte kalmış,Ezgi'nin yaralarını yıllar geçmesine rağmen defalarca kanatan bir kadın...
Ezgi başını iki yana sallayıp toparlanmaya çalıştı.
Zamanında kardeşinin ölümünün intihar olmadığını savunup tüm zamanını bir ipucu, delil bulmak için harcamış ancak zihnini bulandırmaktan öteye gidememişti. Psikolojisi gittikçe bozulmuş ancak olmayan katili bir türlü açığa çıkaramamıştı. Şimdi ise aklına gelen düşünceleri paylaşmaktan çekindi, zaten Miyase'nin cinayetinin onu çok etkilediğini herkes biliyordu ve düşünceleri 2.veya 3. Plana atılacak, belki de sona bu kadar yaklaşmışken davadan ayrılması istenecekti.
Sustu.
Serdar devam etti. ''Bu ihtimali de düşündüğümüz için iki kurbanın geçmişindeki ortak kişileri takip ettik. Günlerdir nerede olduğunu bulamadığımız bir adam yeniden şüpheleri üzerine çekti.'' Serdar susup Ezgi'nin dosyaları taramasını bekledi.
''Kurbanlar arasındaki bağı çözmek için yaptığımız araştırmada, ikisinin de aynı doğum doktoruna göründüğünü tespit ettik. Oktay Aksöz, daha önce Modesa hastanesinde çalışıp istifa etmiş bir kadın hastalıkları doktoru... Doğu, gebe kalamaması nedeni ile görünmüştü ancak Miyase düzensiz kanamaları için muayene olmuş. İkisi de ikinci görüşmeden sonra bir daha hastaneye uğramamışlar. Eşleri doktorun rahatsız edici davranışları olduğunu söylüyorlar.''
''Bu adam şimdi ne yapıyor?''
''İlk kurbandan bu yana evini ve hareketlerini takip ediyoruz ancak yüklü miktarda para çekmesi dışında başka hiçbir şey bulamadık. Kayıp...''
Polislerden birisi işaret parmağı ile resimleri işaret etti. ''Bu adam katilin profiline uygun değil mi?''
Serdar onu onayladı. ''Boy, kilo ve yaş tahminleri ile uyuşuyor.''
''Kamera kayıtlarından en son görüldüğü yerler belli mi?''
''Haftalar önce Bosna caddesinde olduğu doğrulanmıştı ancak sonra kameralarda hiç görünmedi.''
Vural durdu ve Ezgi'ye baktı. Düşünceli görünen yüzünden bir şeyler okumaya çalıştı. ''Kameralardan kaçabilmeyi başaran birisi, katil profiline çok yakın değil mi?''
''Yakalama emri çıkartıldı, Bosna caddesinden gelecek sonuçları bekleyelim.''
Vaka ile ilgili konuşmalar devam ederken odanın cam kapısı genç bir polis tarafından hızla açıldı ve tüm bakışlar o yöne döndü. ''Efendim!'' dedi,heyecanla polis. Vural Bey öfkeyle ayağa kalktı ve masanın etrafını dolandı.''Neler oluyor?''
Polis derin bir nefes aldı ve yutkundu. ''Az önce bir ihbar geldi. Doğu Erge vakası ile ilgili...''
Herkes ayağa kalktı, merakla polisin söyleyeceklerini dinledi. ''Doğu Erge...''Nefesler tutuldu, kaşlar merakla havalandı. ''...dün geç vakitlerde eve girerken görülmüş...''
***
''İhbarın doğru olduğuna emin misiniz? Ölmüş bir kadından söz ediyoruz. Kadının cesedini hepimiz gördük!'' dedi Ezgi, araçtan inerken. Apar topar birkaç polisle birlikte Doğu Erge'nin evine gelmişlerdi.
Araçtan indiklerinde, daha önce gördükleri ve 'meraklı kadın' olarak nitelendirdikleri yaşlı kadının elleri dizlerine yaslı heyecanla polisleri beklediğini gördüler. Ezgi hemen kadına doğru adımladı, arkasındaki araçlardan kapı kapanma sesleri duyuldu.
''Polis hanım!'' diye seslendi yaşlı kadın. Ezgi rüzgârdan dolayı önüne düşen saçları geriye doğru taradı ve kadını hızla süzdü. Elinde telefonu, ağrı yandizleri ovuşturuyor ve ara sıra etrafına bakınıyordu.
''Doğu Erge'nin ihbarını yapan siz misiniz?'' dedi hemen.
''Evet polis hanım, dün saat 12'ye gelirken taksiden inip binaya girdi.Gözlerimle gördüm...'' Elleri ile gözlerini işaret etti. ''Doğu olduğuna emin misiniz? Geç vakitlerde olduğu için yanlış görmüş olabilirsiniz.''
Kadın kaşlarını hayretle kaldırdı. ''Yok kız, vallahi oydu. Dikkatle baktım, hatta üzerinde beyaz elbisesi vardı. Koşa koşa içeriye girdi. Gördüğümde bende şaşırdım ama kesin oydu eminim. Doğu kızımızı nerede görsem tanırım, hiç değişmemiş.'' Ellerini heyecanla sallayıp duruyordu.
Ezgi tek kaşını havaya kaldırdı. ''Ölü gibi de görünmedi yani?''
Kadın durdu, yutkundu ve başını salladı. ''Hortlamış gibi de durmuyordu ama...''
Ezgi kadını meslektaşlarının yanında bırakıp Serdar ile apartmana doğru ilerledi. ''Kadın gerçekten Doğu'mu öğrenmemiz gerek, eğer o ise...''
Serdar gözlüklerini çıkarıp burun kemerini ovuşturdu. ''Bu mümkün mü ki?Otopsisini Ekin yaptı, ölmemiş olsa kesinlikle bunu anlardı. Üstelik kadın gömülmüştü...'' Zayıf ve kirli ellerin mezardan dışarıya çıktığı düşüncesi zihnine doluşunca ürperdi.
Merdivenleri hızla çıkıp üçüncü kata geldiklerinde, Ezgi hemen kapıyı çaldı.Uzunca bir süre kapıyı açan olmayınca, Ezgi etrafına bakındı. Kerim'in olduğunu tahmin ettiği 43 numara ayakkabı kapının önündeydi, kirli bir paspas dışında hiçbir şey yoktu. Başını ahşap kapıya yaklaştırıp ardındaki sesleri dinledi.
Kapının hemen arkasında biri vardı, ayak seslerini duyabiliyordu. ''Kerim Beyiçeride olduğunuzu biliyoruz, lütfen kapıyı açın.''
Ezgi'nin uyarısı üzerine kapı ağırca aralandı, Kerim başını dışarıya çıkardı.Dağınık saçları ve kirli sakalları ile kaplı yüzünde son gördüklerinden bu yana artan yaraları dikkatleri çekiyordu. ''Bir sorun mu var komiserim?'' diye sessizce sordu. Telaşlı, hatta korkulu görünüyordu.
''Doğu Erge ile ilgili bir ihbar aldık.'' dedi Serdar. Ezgi uzun boyunun avantajı ile hafifçe aralanmış kapının ardından içeriye baktı. ''Bizi içeriye alacak mısınız yoksa aşağıdaki ekibi çağıralım mı?'' dedi Ezgi, hala daha sessizce duran Kerim'e karşı. Kerim'in bakışları yere düştü, yutkundu. ''İçeri gelebilirsiniz ama...''
Ezgi elini kapıya yasladı ve hafifçe iteledi, Kerim'de mecburen geri çekilerek içeriye girmelerine izin verdi. ''Aldığımız habere göre eşiniz dün akşam eve gelmiş? Bu mümkün mü Kerim Bey?'' diye sordu Serdar.
Ezgi'nin bakışları ise evde geziniyordu, hatırladığından çok daha dağınık ve pis kokuluydu. Pencereler ve perdeler kapalıydı, oldukça kasvetli bir ortam vardı. Parkeler üzerindeki çokça kırık cam parçaları içki şişelerinden arta kalanlardı. ''B-bilmiyorum...'' diye mırıldandı Kerim.
Ezgi Kerim'e döndüğü sırada evin içinden, arka odalardan bir ses yükseldi.Bakışlar anında o yöne çevrildi. Önce adım sesleri duyuldu, sonra tiz bir ses yükseldi. ''Kerim, kim gelmiş?''
Serdar'ın gözleri kocaman açılıp dudakları 'O' şeklini alırken Ezgi kaşlarını çatıp koridordan çıkan kadına bakakaldı. Doğu, duvardan destek alarak gelenlere bakıyordu. Kerim'in bakışları yere düşerken, karısının duyamayacağı ancak polislerin duyabileceği sesle mırıldandı. ''Ona henüz söylemedim, lütfen...''
Ezgi birkaç adım attı ve Kerim'in ne dediğini umursamadan, merakla kendilerine bakan güzel kadına ilerledi. Daha önceki ölü bedeni gözünün önünden ayrılmaz kenkadını hızla süzdü. Üzerine siyah bir takım giymiş, saçlarını atkuyruğu şeklinde toplamıştı. Mavi gözleri canlılıkla parıldarken, ıslak ellerini boynuna sürüp hafifçe gülümsedi. Bembeyaz yüzü, gülüşü ile adeta aydınlanmıştı.
''Merhaba?''
Gelenlerin kim olduğunu bilmediğinden, kibar tavırlarla Ezgi'ye doğru adımladı.''Doğu Erge siz misiniz?'' diye sordu Ezgi. Yaklaştıkça yanağındaki belirginleşen üç küçük benin yine onun ölü bedenini hatırlatmasına engel olamadı. Bakışları istemsizce boynuna kaydı, kızarıklıklar dikkatini dağıttı.
''Evet, Doğu Erge benim. Siz kimsiniz?''
Doğu elini hemen üzerine kurulayıp Ezgi'ye doğru uzattı, oldukça sıcakkanlı görünüyordu. Ezgi uzatılan ele baktı, tanışmak için değil de, sırf gerçek olduğuna inanmak için elini uzatıp kadının soğuk tenine dokundu. Tüyleri diken diken olurken, bakışları hızla mavi gözlere kaydı.
''Ezgi Çetin... Vakanızla ilgilenen polisim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Döngüsü I-II
Misteri / ThrillerGizem/Gerilim kategorisinde merak uyandıran cevherler... MysteryTR, 'Sis Perdesi' adlı okuma listesinde... MysteryTR 'Gizemleri Ustalıkla Çözenler' adlı okuma listesinde... Gizem-gerilim günceleri (Mini yarışma) kazananı... Kanser hastası olan Doğ...