"Sen iyice abartmaya başladın bu işi," diye kükreyen Jungkook'u duyduğumda gerinerek yataktan kalktım. Jungkook kolay kolay esip gürlemezdi, bu yüzden acilen gidip ne olduğuna bakmam gerekiyordu.
"Biz kendimiz gideceğiz, sana gerek yok."
Giriş kapısını kapatmaya çalışan Jungkook görüş açıma girdiğinde olanlara bir anlam vermeye çalıştım. "Jungkook?" diye seslendim sorgularcasına. "Bir problem mi var, kime bağırıyorsun?"
"İçeri geç Hera," dedi burnundan solurken. Gerçekten sinirli gözüküyordu. "Neler oluyor?" Ona doğru birkaç adım daha attığımda dikkati dağıldığından olsa gerek, kapatmak için ittirdiği kapı aniden açıldı.
"Günaydın güzelim!"
Kaşlarımı kaldırarak sırayla karşımdaki Taehyung ve Jungkook ikilisine baktım. Sabah sabah bunun yüzünden mi erkenden kalkmıştım yani?
"Güzelim mi?" diye sordu Jungkook alayla gülerek. "Hayal dünyandan çık biraz dostum. O kesinlikle senin güzelin falan değil. Değil mi Hera?"
"Ne? Ne saçma bir soru bu böyle."
Ayrıca cidden Taehyung, güzelim de ne oluyor şimdi?
"Cevap bile vermedi çünkü benim güzelim işte," diyerek sırıtan maymuna bakınca istemsizce suratımı buruşturdum. "Aptal aptal konuşma Tae."
Bir anda başıma saplanan ağrı yüzünden ellerimi şakaklarıma götürüp ovmaya başladım. Bu yüzden de karşımdaki maymuna iyice kinlenmiştim. Bana içki içirmemesi gerekiyordu. Aptal maymun.
Bana doğru bir adım atmaya kalktığında Jungkook kolunu aramıza duvar gibi örerek başını başka yöne çevirdi. O bizi görmeyince bizim de onu görmediğimizi mi sanıyordu şu an?
"Başının ağrıyacağını tahmin ettiğim için sana ağrı kesici getirdim," dedi kocaman gülümsemesiyle. Bugün ona neler olmuştu da bu kadar neşeliydi acaba? "Şu huysuz sevgilin izin verirse vereceğim."
"İzin vermiyorum, midesine dokunabilir. Kendi kullandığı ağrı kesiciden yutar. Hadi git artık sen."
Taehyung'un kaşları beklentiyle havalandığında oflayarak uzun parmaklarının arasında duran tableti aldım. Sabah sabah onun çenesini çekemeyecektim. "Hera," dedi Jungkook uyarırcasına. "Midene dokunabilir diyorum."
"Onun kullandığı ağrı kesiciden getirdim zaten," dedi Taehyung resmen Jungkook'a kur yapar gibi. Hey hey hey, sahiden neler oluyordu burada? "Tamam, ilacı da verdiğine göre gidebilirsin artık."
"Jungkook," dedim şaşkınlıkla. "Neden arkadaşımı otuz saniyede bir kovduğunu öğrenebilir miyim?"
Yakıcı bakışları benimle buluştuğunda vücudumdan küçük bir ürperti geçti. "Çünkü o haddini bilmiyor," dedi ifadesiz bir şekilde. "Kapıma dayanıp sevgilimi partiye götürmek istediğini söyleyecek kadar haddini bilmiyor."
Gözlerim tekrar Taehyung'a döndüğünde pişmiş kelle gibi sırıttığını gördüm. Jungkook'un tepkilerinden zevk alıyormuş gibi gözüküyordu. "Jungkook çok istekli gözükmediği için bu teklifi yaptım, ne var bunda?"
Sözleri mantıklıyken yüzündeki sırıtış aslında ne yapmaya çalıştığını ele veriyordu. Taehyung'u okumak zor değildi. Şu an aramızı düzeltmek için onu kıskandırmaya çalıştığına emindim.
"Hâlâ ne var bunda diyor ya," dedi sinirle ve aramıza koyduğu kolunu çekti. Taehyung gülerek bana atılacağı sırada Jungkook bu sefer tüm bedenini aramıza soktu ve aynı anda gerçekleşen bu olay, ikisinin dip dibe girmesine neden oldu.
"Çok romantik," dedim kendimi tutamadan. "K-drama sahnelerinden fırlamış gibisiniz."
Jungkook geriye doğru bir adım attığında bedenime toslamasından korkarak kollarımı beline sardım.
Yuh, dedim içimden. Fırsattan istifade çocuğu elliyorum resmen.
"İstediğin kadar uğraş Taehyung," dedi keskin ses tonuyla. "Jimin'in doğum gününe kolunda Hera'yla giren kişi sen olmayacaksın." Ellerini beline sardığım ellerimin üzerine koyduğunda istemsizce nefesimi tuttum.
"Beyaz elbiseni giy Hera," dedi Taehyung, onu görmezden gelerek. "O elbise sana çok yakışıyor." Sonra kocaman gülümseyip geri çekildi ve kapıyı da ardından kapattı. Aptal maymun, işleri zorlaştırmak dışında bir şey yapmadığını ne zaman fark edeceksin acaba?
"Şimdi de sana asılmadığını düşünmemi mi bekliyorsun?" dedi dümdüz bir şekilde. Sesi yine soğuktu. "Ondan hoşlanmıyorum Hera, görüşmeni istemiyorum." Ellerini ellerimin üstünden çektiğinde bir gerçekle yüzleştim. Sadece gösterinin bir parçası olarak ellerimi tutmuştu.
"Bana karşı ilgili oluşunu mu hazmedemiyorsun Jungkook?" dedim sesimi birazcık bile yumuşatmadan. "O zaman sen ilgilenseydin benimle. Tüm her şeyi yokuşa süren sen değil misin de şimdi Taehyung'u suçluyorsun?"
Hızlıca ondan uzaklaştım. Beni bu şekilde her şeyin düzeleceğine inandırmıştı birkaç dakika öncesinde. Sadece ellerimi tuttuğunda bile umutlanan ruhumdan nefret ediyordum.
Onu bu kadar sevmekten nefret ediyordum.
"Ben sana hiçbir şey yapmadım," dedi bana dönerek. Gözlerinde öfke, şaşkınlık ya da herhangi bir duygu yoktu. "Evet Jungkook sen bana hiçbir şey yapmadın." Gülerek geriye doğru bir adım attım. "Zaten sorun da bu. Senin bana hiçbir şey yapmaman."
Parmağımla salonu işaret ettim. "Televizyon izleyebilir ya da oyun oynayabilirsin Jungkook, yine her zamanki gibi beni görmezden gelebilirsin." Birkaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden dediğimi yaparak salona girdi.
Olduğum yerde kalakalmıştım. Artık Jungkook'a beni bu kadar üzebileceği gücü vermemeliydim. Onun beni yok saydığı gibi ben de onu yok saymalıydım.
Kafamı iki yana sallayarak odama girdiğimde gözlerim okuma koltuğunun üzerinde duran şeye takıldı. Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Arkama bakmaktan korkuyordum.
Çünkü eğer arkama baktığımda oradaysa kendimi tutamayıp boynuna atlayacaktım, eğer orada değilse de derin bir hayalkırıklığı yaşayacaktım.
Koltuğun üzerinde duran elbiseye uzandım. Çok güzeldi. O kadar beğenmiştim ki içime büyük bir ağlama isteği doldu. Bunu o mu almıştı? Aynanın karşısında elbiseyi üzerime tuttum. Tanrım, gerçekten çok beğenmiştim.
"Yakıştı," diyen Jungkook'u duyduğumda sıçradım. Ne yani, gelmiş miydi? Kollarım yavaş yavaş aşağı inerken elbiseyi tekrar koltuğun üstüne bıraktım ve kendimden bile beklemeyeceğim kadar büyük bir hızla Jungkook'a doğru ilerledim.
Parmak uçlarımın üzerine kalkarak kollarımı boynuna sardım. "Teşekkür ederim," diye fısıldadım. Kendimi sıkmama rağmen bir damla gözyaşı gözümden firar ederek Jungkook'un boynuna damladı. "Çok teşekkür ederim Jungkook."
Bana o kadar uzun zamandır bu şekilde davranmıyordu ki şu an tüm dengem alt üst olmuştu. Bana hediye almıştı. Üstelik bu hediyeyi, istememesine rağmen arkadaşımın doğum gününe gitmeyi kabul ettiği için almıştı.
Jeon Jungkook kalp kırdığı kadar tamir etmeyi de biliyordu.
Ve ben her defasında pişman olacağımı bile bile ona geri döndürülemeyecek kadar aşık oluyordum.
🌻

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i need u • jjk
Hayran Kurgusana ihtiyacım var Jungkook ama sen bunu görmemek için gözlerini yumuyorsun.🌻 •Bu kitap, daima yanımda olan ikizim İdil'e ithafen yazılmıştır• •06.07.19•