1.5

610 54 146
                                        

Hera'nın Ağzından;

Her şeye, tüm kalp kırıklıklarıma ve yıkılan hayallerime rağmen elimi ellerinin arasından çektiğim anda kalbimi saran üzüntü, göğsümün ortasına kor gibi düşmüştü.

Şimdi Taehyung'un yanındaydım. Onun güven verici kollarının arasında, umut verici sözcüklerini dinliyordum.

Ama sanki her zamankinden farklıydı bu sefer.

"Sen, benim ilk göz ağrımsın," diye mırıldandı. Yine kucağına küçük bir bebekmişim gibi yatırmıştı ve ruhumdaki sancı yatışsın diye saçlarımla oynuyordu.

Sözlerine ve davranışlarına rağmen ona tasvir etmesi güç bir yabancılık çekiyordum. Her yıkılışımda bana yuva olan bu kollar, ilk defa tanışıyormuşum gibi soğuk ve esintiliydi.

"Üzülmene katlanamıyorum," diye söz aldı yeniden. Sesi olabildiğince yumuşak ve rahatlatıcıydı. Ama bir şeyler yanlıştı işte. O, benim aptal maymunummuş gibi hissettirmiyordu.

"Sana sürpriz yapmak için bizimkileri toplamıştım," dediğinde hevesi kırılmasın diye hafifçe tebessüm ettim. Onları özlediğim aşikardı ama gerçekten kocaman gülümsemek içimden gelmemişti. "Yoongi de buradaydı."

Sözcükler, heceler ve harfler yavaşça birbirinin içine girip yeniden düzenlenmeye başladılar. Müdahale etmedim, onları durdurmak için hiçbir çaba sarfetmedim. Çünkü Taehyung öyle bir cümle kurmuştu ki, iyice içimdeki yangını körüklemişti.

Yoongi de buradaydı. Abin, Jungkook'a olan sevginden dolayı sırtını döndüğün abin de buradaydı.

"Seni affetmiş Hera," dedi gururla. "Sana olan özlemine dayanamayıp affetmiş."

Bir anda bunları duymayı beklemediğim için suratına öylece bakakaldım. Affetmiş, Yoongi beni affetmiş. "N-nasıl?" dedim heyecanla. "Bunu kendi mi söyledi?"

Başını sallayarak onayladı. Yüzünde insanın ruhunu dinginleştiren bir gülümseme vardı. İşte bu gülümsemeyi tanıyordum. "Evet, kendi söyledi. Hatta sana, çiçeğinin açtığını iletmemi istedi."

Ellerimi ağzıma kapatıp büyük bir kahkaha patlattım. "Çiçeğe bakmış," dedim gülüşümün arasından. "O çiçeğe sahip çıkmış Taehyung!"

"Gidiyorum," diye bağırdım suratına doğru. "Ne dersen de, gidiyorum Yoongi!"

Hiddetle arkamı döndüğümde eli, bileğime kelepçe gibi sarıldı ve hareket etmemi engelledi. "Pişman olacağını bile bile senin o adama gitmene izin vermem."

"Ben artık çocuk değilim," diye tısladım dişlerimin arasından. "Ve Jungkook da beni pişman edecek bir adam değil. Senden sadece biraz zaman istiyorum, her şeyin yolunda olduğunu göstermem için bana zaman vermelisin."

"Bu evden gitmeni istemiyorum," diye kükredi, duvarları bile titretecek kadar kuvvetli bir şekilde. "Jungkook'un oyuncağı olmanı istemiyorum!"

"Yoongi," dedim tüm saygı içeren hitapları halının altına süpürürken. "Sen benim oyuncak olmamamı değil, Jungkook'un oyuncağı olmamamı istiyorsun."

Bileğimdeki eli hafifçe gevşediğinde bunu fırsat bilip çektim ve onun egemenliği altından çıktım. "Gidersen bir daha beni göremezsin."

Omzumun üstünden, onun hırstan kızaran yüzüne baktım. Bunun onu son görüşüm olduğuna kendimi inandıramazdım. O, küçük kardeşini sırf evden ayrılıyor diye kimsesizliğe itemezdi.

i need u • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin