1.1

725 59 247
                                        

Jungkook'un Ağzından;

Hera Taehyung'la gitmişti. Kapı kapanmadan önce bana takılan gözlerini asla unutamayacaktım. O anda gözlerim öylesine kararmıştı ki evdeki tüm çerçeveleri indirmiştim.

Ben öfkeli bir adam değildim.

Hera benim çocukluğumdu. Bu zamana kadar kalbime kendi imparatorluğunu kurmayı başaran tek kişiydi.

Bana bakmasını seviyordum. Saçlarımı okşamasını, parmak uçlarını yüzümün hatlarında dolaştırmasını seviyordum. Bunu daha yeni kabullenebilmiştim ama ben genel olarak Hera'nın beni sevmesini seviyordum, Hera'yı değil.

Ama eğer onu sevmiyorsam, gidişi neden canımı bu kadar yakıyordu?

Aramızdaki hiçbir şey eskisi gibi değildi, bunun nedeni de bendim. Aramıza duvar örmüş ve onun güzel ruhunu duvarların arasına hapsetmiştim. Taehyung gelip onu duvarların arasından çekip alıncaya kadar da öylece beklemiştim.

Kalbim eskisi gibi atmıyordu onu görünce. Avuçlarımın içi terlemiyor, nefeslerim hızlanmıyordu. Ben gerçekten onu sevdiğimi hissedemiyordum.

Kırdığım her çerçeve, aramızdaki duvarlara asılmıştı. Önüme yığdığım fotoğraflara baktıkça içimdeki kırgınlık artıyordu.

Her şey çok farklı olabilirdi.

Şu an Hera'nın boynuna kafamı gömüp uyuyor olabilirdim. O benim saçlarımı okşayıp kulağıma da kısık sesli bir şarkı mırıldanıyor olabilirdi. Kollarım onun beline sarılı olabilirdi.

Hera, her an yanımda olabilirdi.

Hayal kırıklığıyla gözlerimi yummak istedim ama önümdeki fotoğrafları izlemekten kendimi alıkoyamadım. Eskiden çok mutluyduk. Ufacık bir gülümsemesi bile benim gün boyu mutlu hissetmemi sağlıyordu.

Tüm aydınlık fotoğraflarımıza tezat olarak aralarında duran karanlıktaki fotoğrafımız çok güzeldi. Gecenin manzarası ayaklarımızın altındaydı. O günü düşündüğümde aklımda Hera'nın tüm karanlığı aydınlatacak kadar güzel olan gülüşü canlanıyordu.

Beni gerçekten seviyordu, bu yüzden ne kadar üzülsem de geri dönmesi için kapısına dayanamıyordum. Benim onu sevmediğimi bilmesine rağmen aptal tavırlarıma dahi katlanmıştı.

O gitmek istememişti, ben gitmesi için onu zorlamıştım.

Bencil herifin teki olduğum için de her şeye rağmen yanımda kalmasını arzuluyordum. Çünkü Hera olmadan nasıl yaşayacağımı dahi bilemeyeceğim kadar uzun zamandır birlikteydik.

Ben ona bok gibi davrandığımda kim bilir ne kadar kalbi kırılmıştı da bana söyleyememişti.

Taehyung'un elini tuttuğunda odanın duvarlarının üzerime geldiğini hissetmiştim. Bir süredir ona karşı duygularının değiştiğini seziyordum ama arkadaşımın sevgilime asılacak kadar beyinsiz olmamasını umuyordum.

"Jungkook-ah lütfen kapıyı açar mısın?"

Girdiğim transtan silkelenerek çıktığımda çalan kapıyı duydum. Gözlerim cama kaydığında yağmurun yağdığını fark ettim. Onu bu yağmurda dışarıda bırakmam doğru olmazdı.

Yerdeki fotoğrafları topladıktan sonra bıkkın bir tavırla kapıyı açtım. Karşımda duran Lisa baştan aşağı sırılsıklamdı. Elinde sabah kapıya bırakılanın aksine süslü bir kutu vardı. Sevinçle kısılan gözlerini üzerime kilitlemişti.

"İçeri geçebilir miyim? Çok üşüdüm."

Kapıyı hafifçe aralayarak geriye doğru bir adım attım. Gülümsemesini genişleterek içeri geçtiğinde bedeninin gerçekten de titrediğini gördüm. Soğukta bu şekilde bekleyecek kadar kafayı mı yemişti?

i need u • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin