Jungkook'un Ağzından;
Kollarının arasında duran şemsiyeyi canından bir parçaymış gibi sahiplenen Hera'ya baktığımda içimde bir hüzün oluşuyordu. Yine de bakışlarımı onun yüzünden çekemiyordum. O ise gözünün ucunu bile değdirmiyordu bana.
Roller değişmiş gibi hissediyordum.
"Üşüyor musun?" diye sorduğumda sinirle soluyarak gözlerini devirdi. İçinden ne geçtiğini bilmiyordum ama pek de iyi şeyler olmadığını tahmin edebiliyordum.
Bana kızgın oluşuna hak verebiliyordum. Ona bok gibi davranmamın üstüne bir de o gittikten sonra evimize başka bir kızı sokmuştum. Ama o da Taehyung'un elini tutup çekip gitmişti.
"Hera," dedim sertçe. "Sence de bana açıklaman gereken bir şeyler yok mu?"
"Ben buraya temelli dönmedim Jungkook. Birazdan lazım olan eşyalarımı alıp çıkacağım."
Yüzlerimizin arasındaki mesafe çok azdı. Ona böyle yakından bakarken içimde tuhaf bir his oluşuyordu. Sanki sürekli onu öpmem gerekiyormuş gibi bir his.
"O kapıdan çıkmana bir daha izin vermem Hera."
Kızaran gözleri nihayet bana döndüğünde bakışlarındaki duyguyu anlayamadım. Bu beklediğim bir şey değildi, Hera bana karşı asla duygularını perdelemezdi.
"Senden izin aldığımı zannetmiyorum."
Tehlikeli bir şekilde yüzümü daha da yaklaştırdığımda nefesleri düzensizleşmişti. Ufacık bir yakınlığım bile onu bu şekilde etkilerken ona bunu nasıl yapabilmiştim?
Ellerim, her zaman yaptığı gibi sığınmak için ilk önce onun ellerine uzanmıştı. Parmaklarım narin eline ulaştığında tenimde ufak bir elektriklenme oluştu.
Onu gerçekten sevmiyor olabilir miydim?
"Burası ikimizin evi Hera," dedim gözlerinin içine bakarak. İrislerine yansıyan görüntüm, kalbimi kırmıştı. Onun bu kadar kırgın bakmasının sebebi gözlerini kaplayan yansımam mıydı? "Buraya, sen gittikten sonra ev diyemem. Çünkü ikimizin diyemedikten sonra ev dememin bir anlamı kalmıyor."
Alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp dişlemeye başladığında söyleyeceği şeyler olduğunu anladım. Ama söylemesi için ısrar etmedim. Sadece gözlerini izledim ve ona düşünmesi için fırsat tanıdım.
"Beni sevmeyen bir adamla aynı evi paylaşmak istemiyorum," dediğinde işlediği cinayeti fark etmiş gibi irkildi. Bakışları hâlâ olabildiğince sertti. "Kendimi bu şekilde yaşamaya zorlamak istemiyorum."
"Taehyung'un seni sevdiğini kabul mu ediyorsun yani?" diye sorduğumda duyacağım cevaptan o kadar korktum ki, o hiç cevap vermesin, ben de hiç duymayayım istedim. Çünkü onu kaybetmek istemiyordum.
Bakışlarını yavaşça benden kaçırdığında odanın oksijenini bitirecekmişim gibi derin bir nefes aldım ve benden kaçan gözlerini izlemeyi kesemedim. "Beni sevmediğini kabul mu ediyorsun yani?"
Sesli bir şekilde yutkunduğumda başını önüne eğerek hafifçe gülümsedi. Buruk, acı çektiğini gösteren bir şekilde gülümsedi. "Eğer beni sevmiyorsan, sevene de karışmamalısın Jeon Jungkook."
Geriye çekildiğinde yüzlerimizin arasındaki mesafe arttı. Ilık nefesleri yüzümü ısıtamayacak kadar uzağımdaydı şu an. "Seni sevene karışamam," dedim uzaklaşma çabasını görmezden gelerek ona yaklaşırken. "Ama senin sevdiğine karışabilirim."
Bakışları anında bana döndü. Ani dönüşü yüzünden burnu burnuma sürtünmek üzereydi. Yakınlığımız sonucu yeniden titrediğini hissetmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i need u • jjk
Fanfictionsana ihtiyacım var Jungkook ama sen bunu görmemek için gözlerini yumuyorsun.🌻 •Bu kitap, daima yanımda olan ikizim İdil'e ithafen yazılmıştır• •06.07.19•