1.9

585 33 108
                                    

Ellerimi birbirine kenetledikten sonra parmaklarımla oynamaya başladım. Jungkook yanımda, başını omzuma yaslayarak oturmayı tercih etmişti. Yine aramızda garip bir sessizlik vardı ama bu sefer ikimizi de rahatsız etmiyordu.

Yoongi'nin ne zaman geleceği bilmiyordum. Sadece oyalanmadan yola koyulacağına inanıyordum. Uzun süredir onu görmediğim için ilk gördüğümde ne tepki vermem gerektiğinden emin değildim.

Sarılsam fazla mı kaçardı? Sadece tokalaşsam bu ona ondan nefret ettiğimi mi düşündürürdü? Gülümsesem beni fazla mı ciddiyetsiz olarak algılardı?

"Bir sorun çıkmayacak Ayçiçeği, sakin ol."

Hayranı olduğum ve uğruna mısralar tüketmek istediğim sesi kulaklarımı, aynı zamanda da ruhumu, doldurduğunda içimde istemsizce bir rahatlama oluştu. O yanımda olduğu sürece başka hiçbir şeyi dert etmeme gerek yokmuş gibi geliyordu.

İşte bu yüzden kimi kaybedersem kaybedeyim, onun bana tek bir kötü cümle kurduğu an kadar mutsuz ve umutsuz olamıyordum.

İşte bu yüzden Jungkook olduğu sürece kimseye ihtiyaç duymuyordum.

"Bunca olayın üstüne onu gördüğümde ne tepki vereceğimi bilmiyorum," dedim son derece dürüst olarak. "Sarılmak istesem kollarım yetişmez, konuşmak istesem sesim çıkmaz gibi hissediyorum."

Birbirine kenetli olan ellerimizi kendine doğru çekti ve yüzünün hizasında kaldırıp dudaklarına yasladı. "Fazla düşünme," dedi ellerimize rağmen. "Fazla düşünerek ruhunu daraltma, Ayçiçeği. Hiçbir sorun çıkmayacak, söz veriyorum."

Gergince gülümseyerek baktım ona. Omzumda yatan adamın içinde cirit atan küçük oğlanı görebiliyordum. Bir anda tekrardan eski şefkatli haline dönmesi beni korkutsa da olaylara kendimi bırakma kararı almış olmam ruhumu dizginliyordu.

"Jungkook," dedim derin bir sesle, adını  hayatta kalmak için zikrediyormuşum gibi. "Beni bir daha sessizlikle cezalandırma lütfen, kaldıramam."

Elimin üstüne nahif bir buse kondurduktan sonra hafifçe gülümsedi. Kıvrılan dudaklarını net bir şekilde hissedebilmiştim. "Bir daha asla," dedi net bir şekilde. "Bir daha asla sana bunları yaşatmayacağım."

O anda içimden bir ses rahatsız edici bir kahkaha patlattı. Bu kahkahanın üzerine sözleri gerçekmiş gibi hissettirmemişti. Sonuçta bir kez arkasını dönen, her zaman dönebilirdi.

Avucumun içine dudaklarını iyice bastırdı ve kalbimden hafif bir esinti geçmesine neden olacak öpücüğü kondurdu. Yanımdaydı. Buradaydı. Eskisi gibi beni seviyor gibiydi.

Ama nedense içimde bunlarda yanlış olan bir şey varmış gibi hissettiren bir şeyler cirit atıyordu.

"Neden sessizsin?" diye sordu yine elimi dudaklarından uzaklaştırmadığı için boğuk çıkan sesiyle. "Zihninde dönen şeyleri görmeyi istememe neden oluyorsun."

Gülümsedim. Kocaman gülümsedim. Zihnimde dönen şeyler, ondan ibaretti. "Jungkook," dedim gülümsememi bozmadan. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim."

"Her zaman," diye mırıldandı. "Her zaman yanında olacağım Hera. Sen istesen de istemesen de kıyıda köşede, elimde dondurmayla seni bekliyor olacağım."

Cevap vermek yerine alt dudağımı yavaşça ağzımın içine yuvarladım ve kanatmayacak şekilde dişledim. Elinde dondurmayla beni kıyıda köşede bekleyen kişi Taehyung'tu, Jungkook değil.

"Yoongi geleceği için mi böylesin?" diye sordu kaşları hafifçe çatılmışken. Dudağımı serbest bırakıp tekrardan gülümsedim. "Ona adıyla hitap etmekten çekinmemen beni cidden güldürüyor."

i need u • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin