0.8

710 62 68
                                        

"Jungkook boş boş bakma suratıma, Lalisa kim?"

Fotoğrafı ona doğru uzattığımda kaşlarını çatarak incelemeye başladı. "Yemek kursunda tanıştığım biri," dedi. Bunu tahmin etmek benim için çok zordu sanki, aptal Jungkook. Detay vermesini istiyordum.

"Eşli hazırlanması gereken yemekleri beraber hazırlardık."

"Sadece yemek hazırladınız ve onun karizmatik şefi mi oldun yani?" dedim yumruklarımı sıkarak. Avuç içlerim kaşınmaya başlamıştı. "Ayrıca hediye gönderecek kadar evini bilen kişi, evde kiminle yaşadığını bilmiyor mu?"

Omuzlarını silktiğinde sinirle fotoğrafı kendime doğru çektim. "Geçiştirici cevaplar verme Jeon Jungkook." Kapıyı kapatarak tekrardan içeri girdim.

Şuna bak, bir tek evlenmediğimiz kalmıştı ama beyefendiye talipler çıkmaya devam ediyordu!

Kutuyu yere fırlatıp koltuğa oturdum. "Telefon numarası var burada," dedim elimi saçlarımın arasına daldırarak. Tamam yaklaşık beş dakika önce gitme kararı almıştım ama şu an kıskançlığım üzüntümün önüne geçiyordu.

"Amacını ancak mesaj atarak anlayabiliriz," dediğimde Jungkook gözlerini devirerek yanıma oturdu. Arada biraz mesafe bırakmıştı. "Ben mesaj falan atmak istemiyorum Hera."

"Zaten kim senin mesaj atacağını söyledi?" diye çıkıştığımda alayla kaşlarını kaldırdı. Pekala, bu kadar sert çıkışarak kıskandığımı belli etmem iyi olmamıştı. "Şuna bak, utanmasa üstüne parfüm falan da sıkacakmış."

Jungkook dudaklarını birbirine bastırdığında şüpheyle ona döndüm. "Yok artık?!" dedim şok içinde. "Sahiden onu da mı yapmış?" Kutunun içindeki küçük not kağıdına uzandığımda beni durdurmuştu. "Hayır yapmamış, sadece genel olarak komik geldi."

"Aranızda bir şey geçti mi?" diye sordum pat diye. Gözleri hafifçe irileştiğinde böyle bir soru duymayı beklemediğini anladım. "Saçmalama Hera," dedi sertçe. "Bana güvenmiyor musun?"

"Sen yemek kursuna giderken biz sadece arkadaştık Jungkook. Dürüst ol, aranızda herhangi bir şey geçti mi?" Hızlıca başını iki yana sallamaya başladı. "Gerçekten benim için sıradan bir insandı."

"Jungkook, biriyle eskiden takıldın diye sinirlenecek değilim," dedim. O anda içimdeki ses gür bir kahkaha attı. Jungkook da sırıtarak bana bakmıştı söylediğim şey üzerine. "Tamam biraz sinirlenirim ama çok değil."

"Gerçekten önemsenecek bir şey olmadı," dedi. "Sadece evimizin adresini nereden bulduğunu anlamadığım için şaşırdım."

Birilerinin Jungkook'u elimden alacağı düşüncesi bile beni rahatsız etmişti. Çünkü hayatımızın büyük bir kısmı beraber geçmişti. Birbirimizi ortaokulun sonlarına doğru tanımıştık.

İlk başlarda birbirimizi görmezden gelmiştik. Zaman geçtikte gıcık olmaya dönmüştü bu nötr tavrımız. Liseye geçtiğimizde çocukça olduğunu fark ettiğimiz tavrımızı değiştirmiş, arkadaş olmuştuk.

En güzel zamanlarımız o lisenin sıralarında başlamıştı.

Lise bittikten sonra Jungkook beni ilk defa köpekten kaçarken saklandığımız apartmanın giriş kapısında öpmüştü. O gün ilişkimiz başlamıştı. Fazla romantik olmayan, çeşitli dolapların dönmediği bir ilişki yaşamıştık.

Kimse bizi ayırmaya çalışmamıştı, hiçbir zaman hikayemizde ikinci kız ya da ikinci erkek olmamıştı. Jungkook'tan hoşlanan kızların varlığından bile haberdardım. Ama hiçbiri ben varken ona yaklaşmaya cesaret edememişti.

İşte şimdi bu yüzden ne yapacağımı bilmiyordum.

"Hera için rahat edecekse benim ağzımdan mesaj atıp amacını öğrenebilirsin," diyen Jungkook'u duyduğumda zihnimin hırçın sularından ayrıldım. "Sana inanıyorum," dedim gözlerimi gözlerine dikerek. "Eğer önemsenecek bir şey olmadı diyorsan öyledir Jungkook, sana inanıyorum."

"Benim, yanımda olmasına ihtiyaç duyduğum tek kadın sensin."

"Dün söylediğin şeyleri hatırlamadığın için artık kurduğun süslü cümlelere inanmayacağım Jungkook," diyerek yanından biraz uzaklaştım. Aramızda mesafe olmadığında mantıklı davranamamaktan korkuyordum. "Sırf unuttum diye o cümleleri ben kurmamış mı sayılıyorum? Sana aşığım işte, bunu sürekli dile getirmeme gerek var mı gerçekten?"

"Dün beni uzun zaman sonra ilk defa mutluluktan ağlarken görmüştün." Ruhsuzca güldüm ve başımı iki yana salladım. "Bazen sarhoş Jungkook'u daha çok sevdiğimi hissediyorum."

"Öyle mi?" diye sordu sinirle. "Sırf sana güzel cümleler kurduğu için mi seviyorsun sarhoş Jungkook'u?"

Hızlıca kalkıp televizyon ünitesinin çekmecesindeki adını dahi bilmediğim içkilerinden bir tanesini çıkartıp kafaya dikti. "Beni daha çok sevmen bu boktan şeye bağlıysa buyur, senin için yapamayacağım şey değil sonuçta!"

"Bağırma," diye tısladığımda elindeki şişeyi kafaya dikmeye devam etti. Adem elması her yutkunuşunda hareket ediyor ve beni delirtiyordu. Adem elmasının bile güzel olması adil değildi. Yanında bir bok parçası gibi hissediyordum.

"Yeter artık Jungkook, inat edip abartıyorsun."

Elindeki şişeyi almak için ayaklandığımda kapı çalmaya başladı. Jungkook, kızaran dudaklarını yalayıp bana baktı. Yüzünde o çok sevdiğim yarım gülüşlerinden biri vardı.

"Yine o gerizekalı herif geldiyse bu sefer onu elimden alamazsın Hera."

Kimden bahsettiğini anlamak zor değildi. Ona neden kafayı bu kadar taktığını bilmiyordum. Sallana sallana kapıya gittiğimde kapı deliğine bakmadan açtım.

Karşımda gördüğüm yüz, beni neredeyse şoka sokacaktı.

"Merhaba," dedi şeytani sırıtışıyla. "Geçebilir miyim tatlım?"

Gülerek elimi kapıya yasladım. "Geçmeye cüret edebilir misin tatlım?" Kaküllerini düzelterek bana doğru büyük bir adım attı. Uzun bacakları, güzel bir fiziği vardı. Saçları bakımlıydı. Yüzünden bahsetmek bile istemiyordum.

Yüzündeki şeytani gülümsemesiyle Lalisa Manoban, tam karşımdaydı.

🌻

Benim tatlı Lisa'm, sana neler oldu böyle:(

i need u • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin