《22》

21.2K 1K 409
                                    

Yorum yapın Allah rızası için ya.

Yapraklar, çiçekler, böcekler ve güzel hava. Bahar çığlık atıyordu 'geldim işte, içiniz neşe dolsun, üzüntüleriniz solsun, buhar olsun uçsun.' Çığlıkları neşeliydi. Sanki genç bir kızdı, uzun fırfırlı pembe eteğiyle çığlık atarcasına gülen, kahkahalarla etrafında dönen genç bir kız. Her döndüğünde eteği havalanıyor, havalanan eteğinin rüzgarı yanağımı okuyordu. Mutluydum işte.

Mutlu olmama sebep çoktu, sınavlarım bitmişti, derslerimi vermiştim, şirketimiz yurt dışında otel zincirinin bir tanesiyle üç yıllık anlaşma yapmıştı, Martin girmek istediği üniversitelerin sınavlarına girmiş güzel geçtiğini söylemişti. Önemli değildi kazanamasa bile onu okutacak gelirim vardı, eh son zamanlarda biraz daha artmıştı bu gelirler.

Mayıs ayı hafif esintisi,ara sıra sıcağı ve yağmurlarıyla baharı buram buram hissettiriyorken ve benimde mutlu olmak için sebebim çokken bende mutluydum işte.

Bu mutluluğumu evime yerleşip Martin ile kanka olan Jakson bazen bozmuyor değildi ama bizim evde geçirdiği süre sınırını aşınca Martin in onu kovması yine neşemi geri getiriyordu. Önce kalbimi sonra en yakın arkadaşımı çalmış olan genç meleze baktıkça içim açılıyordu. Aklımı bile çalmış olabilirdi. Küçük bir yan kesiciydi ama tatlı olanlarından.

Evin merdivenlerinden aşağıya inerken duyduğum sesler ile göz devirmeden edemedim. Evet evimizin son iki aydır daimi misafiri JAKSON SİZİN EVİNİZE ÇÖREKLENDİM BEY bizi yanlız bırakmamakta kararlı gibiydi. Adım sesime oynadıkları oyundan ilk kafasını kaldıran Jakson olmuştu.

-Hey Stark kilo mu aldın sen?

Martin in kahkahası kulağıma ulaştığında güldüm ama bu gülüş Jakson un hızla kafasını oyundan tekrar bana kaldırmasına neden olmuştu. Yüzsüz ama el mecbur arkadaşım olduğu için katlandığım şu adamı birkaç haftadır temizinden pataklamak istiyordum ve o bunun farkındaydı.

-Hey Jakson evden mi kovuldun sen?

Bunun lafını yapmama alıştığı için omuz silkmiş ve çenesiyle Martin i göstermişti.

-Senin çirkin suratına değil, mükemmel kankamın yanına geliyorum Stark.

Yanlarına ilerleyip Martinin arkasına geçip sırtını dayandığı koltuğa oturdum, vücudu iki bacağımın arkasında kalmıştı. Elimin birini saçlarının arasına attığımda dikkatini çoktan oyundan bana vermişti.

-İstesem onun seni kovmasını sağlayabilirim biliyorsun değil mi?

Tedirgin bakışları Martin e kaydığında onun gözlerini kapayıp kafasını dizime yaslamış olduğunu gördü. Sonra tekrar bana baktığında dediğimi pekiştirircesine tek kaşımı kaldırdım.

-Kankamı seninle paylaştığıma inanamıyorum?

Yüzsüzlüğün kaşlarımı çatıp Martinin kafasını dizime bastırdım.

-Asıl ben sevgilimi seninle paylaştığıma inanamıyorum?

Martinim dizimde olan kafası hızla kalktığında dediğim şeye dilimi ısırmadan edememiştim. Ah ne güzel, bunu ilk söyleyen ben olmuştum.

Parlayan bakışları gözlerimi bulduğunda gözlerine eşlik eden serseri tebessümü duyduğundan ne kadar memnun olduğunu gözler önüne seriyordu. Onunla çoğu şeyi aşmış ve bir ilişkimiz olduğunu kabullenmiştik, sevgiliydik ama bunu ikimiz de dile getirmemiştik, yani şimdiye kadar.

Ona sevimlice gülümsemeye çalıştığımda Jakson un homurdanmalarını duyuyor ama algılayamıyordum. Onu algılayamazken Martin in dudaklarını oynatıp 'sevgilim' deyişini çok net anlamıştım. Zaman ilerledikçe Martin değişiyordu ama değişmeyen en net özelliklerindem birisi benimle uğraşmayı seviyor oluşuydu. Şu an oyununa gelip utanırsam bu olay çok uzayacak ve o dalga geçmeye devam edecekti. Bunu önlemek adına gülümseyip bende dudaklarımı oynattım. 'Efendim?'

Domestic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin