9.Bölüm "Her Şeyi Anlat"

890 630 197
                                    


        Bölüm Şarkısı: Sagopa Kajmer
                           "SERBEST"

Merhaba arkadaşlar. Bu bölümü
Pamir KUTER'den olmasını isteyenler olduğu için Pamir'in ağzından yazdım(:

"Keyifli Okumalar"

Pamir KUTER' den...

     Uygar'a durumu anlattıktan sonra sinirimin biraz yatışması için dışarıya çıktım. Bahçeye doğru biraz ilerledigimde Esin'in bedeninin yerde olduğunu gördüm.

     Yere uzanmış ne yapıyordu anlamak
için daha da yakınına gittim. Yüzüne gelen saçlarını çektiğimde gözlerinin kapalı olduğunu farketmemle bayılmış olduğunu anladım.

     Uzun siyah saçları tıpkı Bilge'ninki gibi yumuşacıktı. Onun saçlarına dokunmaya, gözlerinin içine bakmaya kıyamazdım.
Çok inatçı ve kararlı bir yapısı vardı ama bu halleri bile hoşuma giderdi. Saçlarına dokunmak, onun kokusunu içime çekmek bana adeta huzur veriyordu. Artık ne kokusunu içime çekebilir ne de o yumuşacık uzun siyah saçlarına dokunabilirdim..

     Düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi Esin'in yüzüne çevirdim. Esin'in gözlerine bakınca farklı bir şey hissediyordum. Çok tuhaf bir histi bu. Anlamlandıramadığım kadar gizemli ve bir o kadar da esaretli.
Ne zaman gözlerimiz birbirine kenetlense onun yeşilleri benim yeşillerimde hapsoluyor ve bir müddet orada kalıyordu.

     Belki kendine gelir diye birkaç kez kolundan sarstım ve uyanmasını bekledim. Bana masumiyet ve bazen de öfkeyle bakan yeşilleri kapalıydı ve açılmıyordu.
Hemen kucağıma alıp içeriye doğru yürüdüm. Birden ne olduğunu ve neden bayıldığını anlayamamıştım.

     Odama çıkıp onu yatağın üzerine yatırdım. Uygar da peşimden gelmiş bir yandan ne olduğunu soruyor bir yandan da ambulansı aramaya çalışıyordu. Elindeki telefonu alıp "Kimseyi aramana gerek yok! Sadece bayılmış. Sen, ben gelene kadar onun yanında dur. Benim bir işim var şimdi. Onu halledip geleceğim. Ama sakın başından ayrılma. Eğer işim çok önemli olmasa zaten gitmezdim." dedim.

     Uygar kafasını evet anlamında sallayınca ona telefonunu geri verip evden dışarı çıktım. Hızlı adımlarla arabamın yanına
varıp direksiyon koltuğuna geçtim ve arabayı çalıştırdım. Babamla konuşmam gereken, sormak istediğim şeyler vardı.

     Yurt dışından geldiğim gibi babama halamın ölümüne sebep olan kişiyi sormuştum ve öğrenebildiğim tek şey
"Soylu" soyismi olmuştu.

     Ne zaman ona bir şey sorsam anlatmak istemiyor, susuyordu. Sanki bir şeyler saklıyor ve bunun ortaya çıkmasından korkuyor gibiydi.

     Tatil demişti. Bana annelik yapan Yeşim için bu tatile gitmeyi kabul etmiş geleceğimi söylemiştim. Zaten iki üç günlük bir tatil planıydı. Yarın İstanbul'un kaçamak yeri olan Şile'deki Ağva'ya doğru yola çıkacaktık. İstanbul'a sadece 1 saat uzaklıktaydı ve insanlara muhteşem doğası ile pozitif enerji vermekteydi.

     Arabayı daha hızlı sürmeye başladım. Eve vardığımda saat geç olmuştu. Kapıyı çalıp açılmasını bekledim. Kapıyı evin hizmetçisi Asu açtığında ondan babamı dışarı çağırmasını istedim.

     Babam ve Yeşim annem kocaman bir evde oturuyorlardı. Babam için paranın ve lüksiyatın oldukça fazla önemi vardı. Zaten ne yaptıysa bizim lüks bir hayat içinde yaşamamız için yaptığını da sürekli söyler dururdu.

     Evin arka kapısı bahçeye açılıyordu. Bahçeye koltuklar dizilmiş ve ortaya da bir sehpa yerleştirilmişti. Gece ışıklandırması ve önündeki kocaman havuzuyla çok güzel bir görünüme sahipti.

ESİR #Wattys2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin