i have to give up, i have to disappear

444 56 60
                                    

'Sadece kaybolsaydım...' diye düşündü Mikasa hıçkırarak ağlarken. '...Ona asla zarar vermemiş olurdum.'

Elinde telefonu, Armin ile eski mesajlaşmalarını okuyordu. Sevdiği çocuğun, onu nasıl aşağıladığını ve sonrasında nasıl destek olduğunu gördü.

'İğrenç biriyim.' zihnindeki ses susmuyordu. 'Ölmem gerekir, Armin'i rahat bırakıp sadece yok olmalıyım.'

Karanlıkta, çok uzun zamandır ağlıyordu. Yatağında oturmuş, bugün Armin'e yaptığı şey için kendini cezalandırıyordu. Armin ona 'Affet.' demişti ama yapamazdı. Kendinden bu kadar nefret ediyorken, hislerini hiçe sayıp öylece aynadaki yansımasına gülümseyemezdi.

Ellerini siyah saçlarına çıkarıp kulaklarını kapattı. Şimdi vücudunun içindeki kan akışını duyuyormuş gibi hissediyordu. Pişmanlık ve öfkeyle atan kalbi, titrek hıçkırıkları ve gürültülü nefes alıp verişleri çok daha netti.

"Armin..." diye fısıldadı karanlığa. "...Seni sevmemem gerekir. Bunu sana yapamam." Ama kalbi yine Armin için atıyordu ve yine tek dileği onu mutlu etmekti.

"Yapamam." diye mırıldandı tekrar. Kendini soğuk duvara yasladı ve dizlerini göğsüne çekti. Elleri hala kulaklarını kapatıyordu. "Yapamam, yapamam, yapamam, yapamam."

Gözyaşları usulca beyaz teninden süzüldü ve hafif bir ışık yayan telefonuna damladı.

Mikasa bir süre olduğu yerde titreyip ağlamaya devam etti. Kalbindeki hüzün ve acı daha önce tattığı hiçbir duyguya benzemiyordu. Ölmek istediğini fark etti. Armin'e bu kadar şey yaptıktan sonra yaşamak anlamsızdı onun için. Üstelik daha hiçbir şey bitmemişti, Armin okulda kötü muamele görecek, Mikasa'yı savunduğu için alay konusu olacaktı. Dahası Terry ve diğerleri onu rahat bırakacağa benzemiyordu. Ailesinin ne tepki vereceğini düşünmek Mikasa'nın daha fazla ağlamasına sebep oldu.

Armin ile en son öğlen konuşmuştu. Mikasa saati görmek için telefonuna baktı.

03.35 a.m.

İçinde kabaran tiksinme duygusu arttı ve arttı.

Sonra Mikasa ayağa fırladı ve masasına koşup çekmecelerini karıştırdı.

Bir yandan 'Armin'e artık bunu yapmamasını söylüyordum...' diye düşünüyordu. '...şimdi kendi kelimelerim bile birer yalan.'

Parlak metali bulduğunda onu avucunda saklayıp yatağına döndü.

"Zihinsel acıyı gölgelemek için... Fiziksel acıya başvurmak..." diye mırıldandı. "...O kadar da mantıksız gelmiyor."

Kendine duyduğu öfke giderek arttı ve arttı. Kaşlarını çattı, jileti bileğine dayadı ve tüm gücüyle bastırdı. Yana doğru kaydırıp, derin bir kesik açmadan önce bundan hoşlandığını fark etti. Acı dikkatini dağıtıyordu.

Keskin metali henüz bir milim kıpırdatmıştı ki, telefonu titredi ve ekranda bir mesaj belirdi.

Mikasa farkında bile olmadan, şeffaf bir kutunun içinde beliren kısa metni sesli okudu.

"Korkuyorum."

rewrite the stars Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin