i wanna feel that sea breeze .1

405 54 29
                                    

Armin doğruldu ve gözlerini kapatıp gerindi. Daha doğrusu gerinmeye çalıştı. Sağ omzundaki keskin acı boğukça inlemesine sebep oldu. Umursamayıp yeni odasında gözlerini gezdirdi. Eşyalarını yerleştirmek okuldan sonraki tüm zamanına sebep olmuştu.

Kendi kendine gülümsediğinde, babasının tokat attığı yanağının zonkladığını hissetti. Dudağındaki yaranın kabuk bağladığı yer her konuştuğunda geriliyordu. Bu yüzden, birkaç gündür pek konuşmuyordu Armin.

Kapıdan çıkıp giderkenki olayları hatırladı aniden. İki valiz, kitapları ve diğer eşyalarıyla dolu üç çantası vardı ellerinde. Annesi onu valizleri kapının önündeki merdiven basamaklarından indirirken görmüştü. "Nereye gittiğini zannediyorsun?!" diye çığlık atmıştı. Armin ise cevap vermemişti. Sarı saçlı kadın koşup kocasını çağırmış, Armin kaçıp gidemeden, adam çocuğun kolunu neredeyse çıkaracak kadar sertçe çekmiş, annesinin sorduğu soruyu daha yüksek sesle tekrarlamıştı.

Armin "Bundan sonra yurtta kalacağım." diye cevaplamıştı durgun bir sesle. "Rehberlik servisi ayarladı." Sonra cebinden bugün okulun ona verdiği dilekçeyi çıkarıp göstermişti. "Size gönderilen uyarıyı umursamadığınız için, okul yurduna yerleştirdiler beni."

Babası, Armin'e sert bir tokat atmış, sonra da dakikalarca bağırmıştı. Ama Armin valizlerini sürükleyerek evin önündeki durağa götürmeyi başarmış, nereye gittiğini bilmeden, gördüğü ilk otobüse binmişti.

Daha önce hiç bu kadar özgür hissettiğini hatırlamıyordu.

Kendini gri çarşaflı yatağa bıraktı ve "Vic," diye fısıldadı. "Sana hayatımı borçluyum." Kafayı bulmuş gibi hissediyordu kendini. Mutluluk ve umutla sarhoş olmuştu. Yatakta sola döndü, eğer diğer tarafa dönerse acıdan gebermesi olasıydı, sonra elleriyle gözlerini kapattı ve kendini düşüncelerine bıraktı.

Yurda içki veya sigara sokmak yasaktı ama Armin şu an bir kadeh kırmızı şarap için adam öldürebilirdi. Sigara istemiyordu. Koku eskiden onu rahatlatıyor olsa da, şimdilerde canını sıkmaya başlamıştı.

Aniden elini saçlarına attı ve bir tutamı çekip kokladı.

"Hayır. Vic yanılıyor olmalı. Vanilya falan kokmuyorum."

Bir süre öylece yattıktan sonra tekrar odayla ilgilenmeye karar verdi. Evden "kaçtığı" anlar gözünün önünden gitmiyordu bir türlü ve annesinin dehşete kapılmış suratını görmek istemiyordu Armin.

Hızlı adımlarla minik kitaplığını kontrol etmeye gitti. Önce türlerine ayırmış, sonra da alfabetik sıraya dizmişti. Tabii, küçük ve büyük kitaplar ayrı ayrı sınıflanmıştı. Diğer türlü, görüntü simetrik olmuyordu ve Armin oldu olası bundan nefret ederdi.

Eline geçen ilk kitabı aldı ve tekrar yatağa uzandı. Duvar saatine baktığında gece yarısına yaklaştığını gördü.

"Uyuyakalana kadar kitap okuyabilirim." düşüncesi ile rastgele bir sayfayı açtı. Bu kitabı üç ya da dört kere bitirmişti. Arada sırada tekrar dönüp bazı sahneleri okumak hoşuna gidiyordu.

Dakikalar sonra harfler birbirine karışıp, kelimeler anlamsız karaltılara dönüşmeye başladığında, Armin kitabı bile kapatamadan uykuya teslim olmuştu.

rewrite the stars Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin