'Bu bir mutlu son muydu?'
Armin'e göre öyle olması gerekiyordu.
Bir ay geçmişti kumsaldaki günden beri. Zamanın bu kadar hızlı aktığını hiç fark etmemişti Armin. Mikasa'nın etrafındayken hayat bir anlam kazanıyor, kalbinde sonsuz bir neşe kabarıyordu.
Hayatında ilk defa, sabahları uyanmak için bir sebebi vardı artık.
Birlikte olduklarını Armin'in baş ağrıtıcı ısrarları sonucu kimseye belli etmeme kararı almışlardı. Okulda gerekli olmadıkça hiç konuşmuyorlardı ve Mikasa, statüsünü geri kazanıyor gibiydi. Okul başkanı olarak yaptığı çalışmaları sıklaştırıp, Jean'ın okuldan atılmasının gerçek sebebi öğrenildiğinde herkes genç kızın arkasında durup ona destek olmuştu. Mikasa'yı daha sık gülümserken görmek Armin'i mutlu ediyordu.
Hiçbir şey korktuğu gibi gerçekleşmemişti. Dünya tepetaklak olmuş, her şey değişmişti sanki.
Insanlar buna mutlu son mu diyordu?
Ama Armin, her bitişin bir başlangıç olduğunun farkındaydı. Derslerine daha sıkı çalışmaya başlamıştı. Ve Mikasa'nın zoru ile, yeme alışkanlıkları da düzeliyor gibiydi.
Bundan üç hafta önce kırk beş kilo olduğunu hatırlıyordu. Kısa bir yürüyüş onu yormaya yetiyordu, bu da yetmezmiş gibi çoğu zaman kendini bayılacakmış gibi hissediyordu.
Fakat bir süredir bunların hiçbiri başına gelmemişti. Zaman geçtikçe güçlendiğini hissediyordu Armin. Her gün daha sağlıklı ve daha mutlu bir insana dönüşüyordu.
(Birinin aksine.)
Bugün, Mikasa dairesine gelecek ve birlikte vakit geçireceklerdi. Armin'in canı aptalca rom istiyordu. Dolabında bir şişe olması gerekirdi, -evet, yasak olmasına rağmen. Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay bir süreç olmamıştır asla hiçbir insan için.- tabi ki oradaydı. Belki Mikasa'yı beklerken yatağına oturup evin ışıklarını kapatır, sokak lambalarının turuncu ışığı altında uçan kelebekleri izlerken romunu yudumlardı. Sonra Mikasa gelirdi ve önemli bir şey varsa, ya da yoksa(?), anlatmayı bitirdiğinde birlikte sarhoş olup, kelebeklerin aptalca uçuşuna gülerlerdi. Armin yatağa uzandığında Mikasa emekleyerek gelip kollarının arasına girer, uyuyakalana kadar birbirlerini öperlerdi.
Kısa bir melodi eşliğinde sehpanın üzerindeki telefon titrediğinde Armin irkildi ve düşüncelerinden koptu.
Gelen bildirimi daha iyi görmek için boynunu uzattı ve kaşlarını çatıp gözlerini kıstı.
Kimden olduğunu okuduğunda, hızla telefonu aldı romunu dökmemeye dikkat ederek. Ekran kilidini girdi ve chatroom'u açtı. Telefonun yaydığı ışık gözlerini acıtınca istemsizce yüzünü buruşturdu Armin. Bildirim panelini aşağı indirip parlaklığı kıstı. O sırada bir mesaj daha gelmişti.
vicofvictim: Trafik var.
vicofvictim: Lanetlenmiş olmalıyım.
oceanspray: Sabırsızlanıyorum.
oceanspray: Oof
vicofvictim: Bazen çok...
vicofvictim: Dominant oluyorsun ama şimdi
vicofvictim: Sadece şirinsin.
oceanspray: Ha ha
Armin romundan bir yudum daha aldı. Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi hissediyordu. Mikasa'yı bu kadar çok görmek istemesi normal miydi? Mutlulukla sarhoş olmuş gibiydi sarışın çocuk. Ya kötü bir şey gerçekleşir de bu anları kaybederse ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars
Fanficcrueltysvictim: Neden yıldızları tekrar yazmıyoruz, Armin? crueltysvictim: Bu sayede benim olabilirdin. // ! : angst ! : selfharm ! : bad habbits 290719 ~ 270819