Bulanık sesler ve dalga dalga yayılan renkler. Sessiz çığlıklar, siyah beyaz duygular. Sıcak gözyaşlarıyla çelişen, donuk bir tebessüm.
Yüzü ve sesi olmayan melek.
Ama şimdi yavaş yavaş şekil almaya başlıyor. Siyah saçlı olduğunu fark ediyor Armin. Gölgesi yüzüne düşerken, parmakları arasında sıcak kumlar var. Neden buradaydı ki? Ondan kaçıyor olması gerekmiyor muydu?
Peki ya bu melek? O neden gerçekten olması gereken kişiyle birlikte değildi?
Bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyor sarışın çocuk. Bastırılmış hıçkırıklar kulaklarında yankılanıyor defalarca. Sonra aptal bir öfke parlıyor içinde. Kime ya da neye karşı belirsiz.
Gözkapakları ardında parıldayan güneş görüşünü kızıla boyuyor. Sesler duyuyor, tekrar tekrar söylenen bir kelime. İsim gibi.
Mavi gözlerini yavaşça kırpıştırdı Armin. Şimdi her şey daha netti. Bulanık renkler birleşip, tek bir şekil oluşturdu.
"Armin!" diye bağırıyordu Mikasa. Çocuğun yorgun bakışlarıyla karşılaştığında titrek bir nefes verip eğildi ve alnını onunkine yasladı.
"Ne zaman... En son ne zaman yemek yedin?" diye sordu gözyaşları ile boğuşurken. Kendini sakinleştirmek için derin nefesler alıp verdi siyah saçlı kız. Armin'in başı dizlerindeydi. Gevşekçe sarılmıştı sarışın çocuğa.
Yavaş yavaş olanları hatırlıyordu Armin. Gözleri önünde uçuşan renkli noktaları, başının dönmesini ve Mikasa'nın vazgeçip gitmesini istediğini.
"Mikasa..." diye mırıldandı. "Lütfen bırak beni. İyiyim." Fakat bu koca bir yalandı.
"Kes sesini." dedi Mikasa. "Yeterince uzaklaşmaya çalıştın. Yeter. Tamam mı? Yoruldum."
Armin'in kahküllerini aralayıp alnına bir öpücük kondurdu. Sonra uzandı ve parmaklarını onunkilere geçirdi. Armin başını başka bir yöne çevirmişti. Mikasa'nın gözlerine bakmıyordu. Eğer kalkacak gücü olsaydı, koşup kaçardı.
Mikasa "Çok inatçısın." diye fısıldadı yüzünde bir gülümseme ile. "Bunca zaman sana yardım etmek için elimden geleni yaptım. Bunların karşılığını görmeyi hak ediyorum."
Armin'in yüzünü kavrayıp kendine çevirdi. Şimdi kızın güzel, siyah gözleriyle karşı karşıyaydı sarışın çocuk. Kızardığını hissetti.
"Mikasa, bırak--"
"Sana sus dedim."
Genç kız saçlarını okşarken öylece durdu Armin. Aklına banyoda geçirdiği gece gelmişti. Yüzü ve sesi olmayan melek de aynen böyle parmaklarını saç telleri arasında gezdirmiş, Armin'in asla görmediği gülümsemesini bahşetmişti ona. Sonra "Ben isterdim," demişti tıpkı Armin'in hayal ettiği gibi.
"Bunca zaman yanındaydım. Bundan sonra da olacağım."
Ama ya ona yaptığı kötülükler ne olacaktı?
"Çünkü seni seviyorum, Armin."
Söylediği sözler? Sebep olduğu gözyaşları?
"Hep seveceğim."
Hangi sevgi bunları yok edebilirdi?
'Eren'i seçmeliydin.' diye düşündü Armin. Gözleri yaşlarla dolmuştu. 'O her konuda benden daha iyiydi.'
Mikasa yüzünde bir gülümseme ile eğildi, dudakları bir nefes uzaktaydı birbirlerinden.
Ya kaçacaktı, ya da bencil olacaktı Armin. Ortası yoktu.
"Beni sevemezsin." diye fısıldadı. Yapabileceği tek itiraz buydu.
Mikasa'nın elini sıktı.
Siyah saçlı kız, daha önce hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Dudaklarını Armin'inkilere dokundurduğunda kalbi göğsünden fırlayacak gibiydi. Parmakları arasındaki güneş sarısı saç telleri rüzgarda hafif hafif salınıyordu. Sonunda aradığı mutluluğu bulmuştu. Hiçbir şey şu an Armin'in ılık nefeslerini hissetmekten daha güzel olamazdı.
Kısa bir süre sonra dudakları aralandı ve Mikasa kızardığını hissetti. Eren ile her şey farklıydı. Acıyı gölgelemek için, sevgi istiyordu esmer çocuğu öptüğünde. Ama dudakları Armin'inkiyle bir uyum içinde hareket ederken, neden burada olduğunu biliyordu. Sevdiği kişiyle birlikte olmak istiyordu. Mükemmel olan umurunda değildi.
Armin elini kaldırıp Mikasa'nın saçları arasında gezindi. Sıcak nefesleri birbirine çarparken ürperdi siyah saçlı kız. Kumlar dizlerini yakıyor, güneş tenini kavuruyordu fakat farkında bile değildi. Tek istediği bu anın sonsuza kadar sürmesiydi.
Kısa bir an için birbirlerinden ayrıldıklarında, Mikasa "Beni seviyorsun," diye fısıldadı. Daha çok bir soru gibiydi.
Armin hafifçe gülümsedi ve "Seni seviyorum." diye onayladı. Sonra utangaçça kıza yaklaşıp onu tekrar öptü. Hislerini kabul etmesi çok uzun sürmüş, fedakarlıklar yapmayı kafasına koymuştu. Mikasa'nın gitmesine izin vermişti. Fakat kız ne zaman kovulsa geri dönmüş, umutsuzluk dolu okyanustan kurtarmıştı onu. Mikasa ne olursa olsun, her zaman yanında kalacaktı.
Çünkü öyle olmasını istiyordu.
"Sana sahip olmayı hak edecek ne yaptım?" diye sordu fısıltıyla.
Mikasa güldü. Çok içten, tapılası bir gülüştü bu.
"Ne kadar güzel olduğunun farkında değilsin."
Armin, neden Eren'in Mikasa'nın gitmesine izin verdiğini anladı o an.
Birlikte mutlu olabileceklerse bile, Mikasa asla Eren'e ait olmayacaktı. Çünkü kız Armin'i sevmişti. Ona aşık olmuş, onun için çabalamıştı. Hayatını hiçe sayacak kadar çok sevmişti sarışın çocuğu. Onun sevgisini hak edecek kadar kusursuz birisi yoktu belki, ama Mikasa o kişinin Armin olduğuna inanıyordu. Eren değil.
'Bunun değerini bilmeliyim. Onun sevgisine layık olmalıyım.'
Armin doğruldu ve kollarını Mikasa'nın beline doladı.
Gün batacak ve doğacak, dakikalar saatlere karışacaktı. Yağmur ve kar yağıp, kiraz ağaçları beyaz, meşeler kırmızı yapraklarını dökecekti. Armin, Mikasa'yı seviyordu, ve hep sevecekti. Tıpkı siyah saçlı kızın, kendine defalarca aynı sözü vermesi gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rewrite the stars
Fanfictioncrueltysvictim: Neden yıldızları tekrar yazmıyoruz, Armin? crueltysvictim: Bu sayede benim olabilirdin. // ! : angst ! : selfharm ! : bad habbits 290719 ~ 270819