it all is just for her

361 48 52
                                    

Armin, bileklerinden süzülen kanları umursamıyordu. Acıyı hak etmişti. Cezalandırılmayı da. Elbette, Mikasa'ya yaptıkları yüzünden.

Gözyaşları yanaklarından süzülüyor, kalbindeki sızı dinmek bilmiyordu.

Umursuyordu Armin ve pişmanlık, onu geçirmişti.

Eren haklıydı.

O, Mikasa'yı mutlu edemezdi. Başına bunca iş açıp, kızı bir kere bile dinlemeden statüsünü yok etmeye çalışmış, öfkesine yenik düşmüştü.

Vic, Mikasa olmamalıydı çünkü Armin ona layık değildi. Ailesi, onu böyle takip ederken ve başına her türlü belayı sarma potansiyeline sahipken, Mikasa'yı da peşinde cehenneme sürükleyemezdi. Mikasa için, kötü adam olmaya hazırdı. Eğer kız ondan yeterince nefret ederse belki de başka birisine aşık olabilirdi?

Aptal umutlarıyla başbaşa kalmıştı sarışın çocuk. Kollarının iç tarafından akan kan, sahip olduğu tüm mutluluk ile birlikte onu terk ediyordu.

İç çekti ve dirseklerini masaya yaslayıp, elleriyle yüzünü gizledi. Hıçkırarak ağlıyor, Mikasa için en iyisinin bu olduğunu tekrarlıyordu kendi kendine.

"Onu sevmemem gerekir." diye fısıldadı. "Bunu ona yapamam."

Fakat sözleri, bir şeyi değiştirmiyordu.

Vic, Mikasa... İkisi de Armin'in hayata dair umutlar beslemesini istemişti. Ve tam başarılı olmuşken, her şeyi mahvetmişti Armin.

Çünkü Mikasa'yı hak etmiyordu. Onun sevgisine asla layık olamayacağı gibi, kızı mutlu edemeyeceğinin de farkındaydı.

"Dokunduğum her şeyi mahvediyorum."

Evet, gerçekten öyleydi.

Belki de şimdi buracıkta kan kaybından ölürdü ve Mikasa da...

Bunu yapamazdı. Kız Armin yüzünden hayatı boyunca vicdan azabı çekerdi yoksa. Bu, sarışın çocuğun istediği son şey bile değildi.

Ayağa fırlayıp mutfağın ışığını yaktı ve bulduğu tüm peçeteleri kolunun iç tarafına bastırdı.

Kan, derin kesiklerin yanında kurumaya başladığı için, yaralar olduğundan daha kötü gözüküyordu. Armin acıyla yüzünü buruşturmasına rağmen peçeteleri bastırmaya devam etti. Tıpkı Mikasa'nın, büyük bir dikkat ve özenle, aynısını dudağı için yaptığı gibi.

Bir saat kadar sonra, sonunda kanama tamamen durmuştu fakat Armin bitkin hissediyordu. Saat gece üç falan olmalıydı.

Salona gidip telefonunu buldu ve Eren'e bir mesaj yazdı.

Yazmayı bitirdiğinde, defalarca tekrar ve tekrar okudu. En sonunda 'gönder' seçeneğine basması, çok uzun sürmüştü.

"Her şey Mikasa için." diye mırıldandı. "O, benden çok daha iyisine layık."

Armin yatağına uzandı ve dizlerini göğsüne çekip, gevşekçe kendine sarıldı. "Her şey Mikasa için." diye tekrarladı tekrar. Sesi titrek ve güçsüzdü. Hıçkırığa benzer bir iç çekti.

Sonra hüzünle gülümsedi Armin. Ve yüzünü yastığına gömdü. "En azından onun dileğini yerine getirip, mutlu olmalıydım." Fakat bu imkansızdı. Çünkü Armin umutsuzluk okyanusunda boğuluyordu. Ve birkaç saat önce, onu kurtarmaya gelen birini boğmaya çalışmış, sonra da uzaklaşırken izlemişti.

Uykuya dalması sabaha karşıydı. Oda hafif hafif aydınlanmaya başlamışken, sonunda bitkinlik üstün gelmiş ve onu tamamen ele geçirmeyi başarmıştı.

Rüya görmedi ama uyandığında aklına gelen ilk şey, yüzü ve sesi olmayan melek oldu.

rewrite the stars Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin