15

3.1K 399 168
                                    

İyi okumalar⭐️

Junwoo rahatsızlık hissiyle yatakta doğrulduğunda henüz yeni aydınlanan hava ile odasının da aydınlık olduğunu fark etti. Sırtı su içinde kalmıştı. Yavaş hareketler ile yatağından çıktı. Lavaboya gitmek için adımlamıştı ki mutfaktan gelen sesler duydu. Temkinli bir şekilde mutfağa yürüdü. Mutfaktan gelen sesin Jungkook olduğunu anladığında rahatladığını ifade eden bir nefes verdi.

"Ne yapıyorsun bu saatte?" Junwoo gözleri biraz daha görmeye başladığında Jungkook'un kıyafetlerini giymiş, sırtındaki çantasını hazırlamış vaziyette olduğunu gördü.

Dolaptan meyve çıkarıp çantasına atan Jungkook sessiz kaldı. Konuşmak istemiyor gibi bir hali vardı, yani önceki birkaç haftadaki gibi. Junwoo koskoca adamın hareketlerini kısıtlamak ya da takip etmek istemiyordu lakin Jungkook Junwoo'yu şüphelendirici hareketlerde bulunduğundan Junwoo merak etmeden edemiyordu. Çok sık dışarı çıkıyordu genç adam, bazı geceler eve uğramıyordu. Eve geldiği gecelerde de yorgun, bitkin ve tahammülsüz oluyordu. Junwoo beklediği cevabı alamayınca sinirlendi. Sabrının son damlalarını taşıracaktı bu çocuk.

"Sana bir soru sordum Jungkook. Nereye gidiyorsun sürekli böyle, ne haltlar karıştırıyorsun?" Jungkook sıkıntılı bir nefes verip amcasına döndü. Gözleri sönük, donuk bakıyordu. Junwoo Jungkook ona bakarken üşüyordu bazen, ürperiyordu.

"Endişelenmeni gerektiren bir şey yok." Junwoo kollarını göğsünde çaprazladı.

"Yok demek öyle mi? Peki ne bu halin, iki gün eve gelmeyip geldiğindeki tavırların?"

"Amca beni daraltma. Lütfen." Son lafını bastırarak söylemişti genç adam. Kafa tutuyordu sanki Junwoo'ya.

"Jungkook endişeleniyorum. Sen benim oğlumsun, böyle olmanı istemiyorum. Danbi'yi de çok üzüyo-"

"Anladım!" Jungkook'un sesi birden yükseldiğinde Junwoo kaşlarını çattı.

"Demek böyle olmak istiyorsun benimle öyle mi?" Junwoo derin nefesler alıyordu. Sabrıyla çok oynanmıştı artık. Jungkook'un kendisine olan ters tavırları ve cevapları onu o kadar üzmüştü ki Jungkook'un gözünde bir yabancıdan farkım var mı diye düşünmüştü. Junwoo başını iki yana salladı.

"Anahtarları ver." Jungkook önce kaşlarını çattı.

"Hangi?"

"Arabanın." Jungkook nefes verir gibi güldü.

"Arabanın anahtarlarını almanın bir boku değiştirmeyeceğini biliyorsun değil mi?"

"Evet biliyorum. Ver şimdi." Jungkook cebinden çıkardığı anahtarı Junwoo'nun ayağının dibine fırlatır gibi attı. Girişteki çekmeceye koyduğu anahtarı alıp evden çıktı.

Hava soğuktu, ceketine sarıldı. Junwoo kendi çapında ona ceza verebileceğini dünüşüyordu. Bir bu eksikti zaten hayatında, Junwoo'nun da ona böyle davranması eksikti. Herkes üstüne geliyordu. Zaten yeterince bok gibi hissediyordu, insanların bunu sonuna kadar körüklemesine gerek yoktu.

Garaja girdiğinde sağ tarafta kalan siyah motora doğru yürüdü. Derin bir nefes aldı. Kaza yaptığından beri motora binmemiş, binmekten kaçınmıştı lakin araba elinden alındığı için zorundaydı artık. Kaskını taktı. Jungkook motorun üstüne atladığında çok garip hissetti. Uzun zaman olmuştu.

Harabe olan binaya gelip alt katına indiğinde yine buradaydı işte. Araştırmaların sürdüğü, herkesin sağa sola koşuşturduğu ve sağlık personellerinin her gün onlarca kişiyi ebedi uykuya daldırdığı o yerdeydi.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin