03

5K 561 190
                                    


Kulağındaki sakinleştiren melodi ile kafasını koltuğuna yasladı. Bir an olsa da rahatlamak, kendini soyutlamak istiyordu hayattan.

Önceden hiç istemezdi böyle bir şeyi. Beklentileri ve hayalleri olan hangi insan isterdi ki bunu?

Hiçbiri kalmamıştı ama işte. Hiçbir beklentisi yoktu, artık hepsi imkansız bir hayal olarak yerleşmişti içine. Küçükken yapmak istediği, kitaplarda okuyup heves ettiği tüm o şeyler sadece hayal olarak kalacaktı. Ödü kopardı bunun olmasından.

Olmuştu da.

Kulağında çalan aşk şarkısının sözlerine odaklandığında midesinde bir kasılma hissetti. İnsanlar seviyordu birbirini, özlüyordu, bazen de ayrılık acısı çekiyordu.

Jimin aşkı da hayallerinin arasına koyalı daha da güçleşmişti imkansızlığın getirdiği acı. Tadamayacaktı sanki hiç o hissi. Sevilmenin verdiği güzelliği, sevmenin verdiği tazeliği.

Hayal etmek istemiyordu artık. Bir şey beklemek, olmayınca üzülmek istemiyordu. Heveslerinin kırılmaması için hiç heves etmemek daha sağlıklı geliyordu artık.

Gözlerini kapatmak üzereyken korkar gibi geri açtı. Uyumaktan korkuyordu. O kadar fazla bırakmıştı ki kendini uykunun kollarına, etrafta göz altları çok uyumaktan morarmış bir şekilde dolaşıyordu. Hissizleşmeye başladığını fark ettiğinde bu onu fazlasıyla korkutmuştu. İçinde dışarı çıkmayı bekleyen, kendini dürten bir şey yüzünden hissiz olmaktan korkuyordu.

Aldığı ilaçlar yüzünden olduğunu biliyordu. İlaçları bırakmayı düşünmüştü lakin bırakması halinde olacaklar da korkmasına neden oluyordu. Bir yanı daha fazla gürültü istemiyordu çünkü dayanamıyordu artık. Sakinlik, dinginlik istiyordu sadece.

Öteki bir yanı da gürültü, kavga istiyordu. İçinde biriken her şeyi püskürtmek, zarar vermek istiyordu. Arada çok sıkışmış da olsa kendine en az zarar veren sakinliği tercih etmek istiyordu.

Zaten bu halsizlikle bırakın kavgayı, konuşmaya bile hali yoktu. Aynı evde yaşadığı Ivan ile bile iletişimi kesmişti. Dediği her şeyi yapıyor, her şeyi onaylıyordu. Karşı koymaya gücü kalmıyordu.

Bunun sonunu biliyordu, umudu kaybetmenin sonunu. Kaybetmek üzereydi her şeyi, en önemlisi de kendini. Yaşama umuduyla dolup taşan ruhundan umut damlaları yavaşça sızıyor, sızdığı yerde boşluk bırakıyordu.

Boş hissediyordu, yalnız, kimsesiz.

Okuluna gidip geliyordu. Sınavları bitmişti, dersler kaldığı yerden devam ediyordu. Dersi dinlemekte güçlük çekiyordu, odaklanmakta da. Yürüdüğü yol dışında her şey siyahtı. Sadece önünü görüyordu. Sesler bir anlam ifade etmiyordu. Güzelim havalar, açan çiçekler... Hiçbirini görmüyordu artık.

Hoseok'a gitmekten bile vazgeçmişti. Hoseok iyi biriydi, üzülmemeliydi. Jimin'in durumunu bilseydi onun gibi bir arkadaşı olmasını istemezdi. Jimin yalnız olmalıydı her zaman. Arkadaşı, sevdiği biri olmamalıydı. Değil mi? En başından beri kendine yapılan zulmün en can yakıcı kısmı buydu.

Gözlerini açtığında kendini karşılayan şehrin ışıklı manzarası karşısında bir damla yaş ıslattı yanaklarını. Gecenin bilmediği bir saatindeydi. Her şeyini toplayıp buradan gitseydi ne olurdu?

Muhtemelen Bay Park öncekinde olduğu gibi ertesi gün bulurdu onu.

Aklının hiç almadığı bir şey vardı o adamda. Her an etrafında gibi hissettirdi kendini. Attığı her adımdan ilk onun haberi olurdu.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin