13

3.1K 416 150
                                    

İyi okumalar⭐️

Şiddetli yağan yağmuru izliyordu. Başı araba koltuğuna yaslıydı. Zifiri karanlığı aydınlatan market ışıklarından başka bir şey görünmüyordu ortalıkta. Arabada yalnızca kendisi vardı. Az önce inen Insung gece acıkırlar diye alışveriş yapmak için süpermarkete girmiş, oğlunu uyuyor zannettiği için arabada bırakmıştı.

Bir ay olmuştu, koskoca bir ay burada geçmişti. Ne hızlı geçmişti, ne de yavaş sayılırdı. Nasıl olduğu sorulursa gayet memnundu halinden. Insung ile atışmadan ve iyi geçirdikleri bir ay bırakmıştı arkasında. Bir sürü güzel yer görmüştü, bazen il dışına da çıkıyorlardı. Kesinlikle memnundu, neden olmasındı ki?

Busan'ı görmek hep hayaliydi, her zaman imkansız olmuştu. Şimdi ise ayak basmadığı yeri kalmamış sayılırdı. Kimseyi tanımadığı için rahat da hissediyordu. Annesinin büyüdüğü yerde yaşamak ona iyi geliyordu. İçinde çektiği sıkıntıyı saymazsak iyiydi her şey. Ivan ve Jinae'yi çok özlemişti. Jimin her şeyini Jinae'ye anlattığı gibi anlatamıyordu Insung'a, bu yüzden eksikliği çok belirgindi. Hoseok ile takılmayı, gülüşmeyi ve pastaneyi özlemişti. En çok da sahil kenarını özlemişti, Jungkook ile hemen hemen her gün gittikleri sahil kenarı...

Düşündükçe içi parçalanıyordu. Jungkook'un sesini kulaklarında duyar gibi oluyordu bazen. Özlemişti, sesini duymayı özlemişti. Keşke zaman geriye aksaydı da o anlara, o bir aya geri dönselerdi. Saatlerce konuşsaydı Jungkook, Jimin de dinleseydi.

Sesini duysaydı bir kerecik ne olurdu ki? Hem belki içinde yanıp tutuşan hasretini bastırırdı.

Insung indiğinden beri arabanın önündeki ankesörlü telefon ve elindeki jeton ile bakışıyordu. Geçen gün hırkasının cebinden çıkan kağıdın içindeki numarayı tanıdığında çılgına dönmüştü. Bay Park'a belli olmayacağından, her an telefonunun elinden alınabileceği ihtimali ile yazdığı o numarayı buluşuyla sanki çölde bir vaha bulmuş gibiydi.

Markete bakıp etrafta biri görünüyor mu diye baktı. Sonrasında ise yağmurluğunu kafasına çekip arabadan indi. Düşünmek, ne yaptığını tartmak istemiyordu. Hızlıca telefona koşup içine elindeki jetonu attı. Ezberlediği numarayı çevirdiğinde artık geri dönüşü olmadığının farkındaydı, bir an için pişman olmuştu. Kulağına tuttuğu telefon ikinci çalışında açıldı. Jimin 'alo' sesini duyduğu anda nefesini tuttu. Olduğu yerde kaskatı kesilmişti.

"Kimsiniz?" Jimin telefonu kulağından çekip tuttuğu nefesi verdi. Muhtemelen karşı taraf sadece şiddetli bir yağmur sesi duyuyordu. Jungkook karşı tarafın cevap vermesini bekledi bir süre. Jimin telefonu kulağına tekrar tuttuğunda Jungkook'un küfür ettiğini duydu ve telefonu kapatacağını anladığında refleks olarak bağırdı.

"Dur!" Sonrasında ise ne yaptığının farkında vararak ağzını eliyle kapattı. Bir anlık boşluğuna gelmişti. Telefondan da olsa Jungkook'un varlığını hissetmek güzeldi. Kapatmasını istememişti.

"Jimin?" Kendi adını ondan duyduğunda kalbi tekledi. Ne yapacağını bilemez haldeydi. Jungkook kim olduğunu anlamıştı ve şimdi ne olacaktı, ne diyecekti?

"Jimin, Jimin sensin değil-" Ses birden kesildiğinde sürenin dolduğunu anladı Jimin. Bir yanı rahatlasa da bir yanı sesini daha fazla duymak için kıvranıyordu. Telefonu geri arar ihtimali ile kapatmak yerine yere doğru bıraktı. Arabaya geri döndüğünde Insung görüş alanına girdi. Bir aceleyle arabaya yaslanıp orada bekliyormuş gibi yaptı.

"Ne yapıyorsun bu yağmurda? Arabaya binsene."

"Seni göremeyince çıktım." Sesini duyurmak için bağırmıştı biraz. Karşısında şüpheci bir adam olduğundan bir şey saklarken hep tedirgin olurdu Jimin. Neyse ki Insung bir şey demeden elindeki poşetleri arka koltuğa koydu. İkisi de yerlerini alınca Insung arabayı çalıştırdı ve eve doğru sürdü.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin