İyi okumalar⭐️🕊
Hiç bitmiyordu gün, saatler geçmiyordu. Yatağında uzanmış, midesindeki sancılardan bayılmak üzereyken tek düşündüğü onun yüzüydü, onun sesi, onun elleri... Ne zaman gelirdi, gelir miydi? Sanki yıllar geçmişti üzerinden de sabrı kalmamıştı artık. Ağlamaktan yorgun düşmüştü, ateşler içindeydi.
Gece boyu başında durup uyumayan kadını uyuması için zor ikna etmişti. Çift kişilik yatağın sol tarafına uzanmıştı kızıl saçlı kadın. Jimin ise kolunun altındaki beyaz kedi ile uzanıyordu iki büklüm. Gözleri açık balkon kapısından giren rüzgarın uçuşturduğu uzun perdedeydi. Görüşü bulanıktı, siyah beyaz görüyordu sanki. Kazandığı tecrübesine göre bir süre geçmeyeceğinden de emindi.
"Gelir değil mi Kartopu? Bırakmaz beni." Kolunun altındaki kedi miyavladığında Jimin sırıttı.
"Bazen beni anladığını düşünüyorum Kartopu. Yoksa anlıyor musun?" Kedi bir kez daha miyavlayıp kafasını Jimin'e sürttüğünde Jimin yumuşak tüyleri okşadı.
"Keşke gelse." Genç adamın hiç kuru kalmayan gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı yine. Yüzü buruşmuştu dün yaşananlar aklına gelince. Derin nefesler almaya çalıştı yattığı yerden ama alamıyordu. O rahat aldığı nefesleri de götürmüştü kendiyle.
"Canımın içi ağlama artık." Omzunda hissettiği elle nefesini tuttu Jimin. Burnunu çekip ağlamasını durdurmaya çalıştı. "Çok yordun kendini."
"Elimde değil Jinae." Jinae sıkıntılı bir nefes verip yataktan ayaklandı.
"Ateşin var. Kalk bir duş aldırayım sana. Hem kendine gelir-"
"İstemiyorum." Jinae yatakta yatan gencin yanına oturdu ve terden ıslanmış saçlarını geriye itti.
"Jungkook'la konuşmamı ister misin? Belki sandığın gibi değildir Jimin, gelecektir hemen." Jimin kafasını iki yana salladı.
"Bırak düşünsün. Rahatsız etmek istemiyorum."
"Jimin saçmalıyorsun. Bunun onu rahatsız edeceğini sanmıyorum. Sonuçta siz sevgilisiniz. Çok karamsarsın, emin ol anlıyorum bu halini ama biraz olumlu düşünmeye çalış. Belki bunu aşması zor olacak ama aşacağına eminim. Sonuçta seni seviyor, değil mi?" Jimin sırtını yatak başlığına dayadı. Burnunu çekti ve yaşlarını sildi avuçlarıyla.
"Seviyor beni." Jinae kaşlarını manidar bir şekilde kaldırdı.
"İşte, bundan eminsen gerisi için endişelenmeme gerek yok. Yalnızca biraz beklemelisin, o da en az senin kadar sarsıldı." Jimin kafasını salladı.
"Biliyorum Jinae, anlıyorum. Ona yük oluyorum sürekli. Beni de taşımak zorunda kalıyor hep."
"Böyle düşünme. Kimseye yük değilsin. İnsanlar birbirlerini koşulsuz sevdiğinde seve seve taşır sevdiğini Jimin ve bu bir kez bile fazlalık gibi hissettirmez. İçinden gelir." Jimin başını salladı.
"Ama... ne zaman geleceğini bilmiyorum ve onsuz bir gün bile geçiremiyorum. Burnumda tütüyor Jinae."
"Biliyorum canım ama beklemekten başka ne yapabiliriz? Önce duşunu almalısın. Bugünü geçirmeye çalışalım. Yarın da ilk işimiz Jungkook'u aramak olsun."
"T-tamam."
Genç adam Jinae'nin söylediklerini harfiyen yerine getirdi. Oturup beklemek çok zordu, dakikalar ilerlemiyordu. Tekrar ağlamak istemiyordu, durduramıyordu kendini. Yattığı yatakta tekrar kıvrıldı, öylece kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can't see my reflection in your eyes |jikook|
FanficKaldır gözlerimdeki şu perdeyi, ışığınla aydınlansın göz bebeklerim.