25

3.3K 351 154
                                    

İyi okumalar⭐️

Beklemekten delirir olmuştu, zaten sabırsız bir adamdı. Gözünü öfke bürüdüğünde tanınmaz oluyordu, tam olarak kendine dönüşüyordu. Kin dolu bir adamdı, acıması yoktu, böyle biriydi aslında. Etrafına ayak uydurmak ve dikkat çekmemek için yüzünü sakladığı maskenin ardından yaşamıştı yıllarca. O maskeyi çıkardığı zamanlar da olmuştu lakin kimse bilmemişti gerçek yüzünü, en azından yaşayan kimse.

Sevme duyusu olduğunu bile bilmiyordu, kendinde keşfettiği yeni şeylerin bir sürü insanın yaşamına mal olacağından da bir haberdi. O sadece insanları kışkırtır, kötü yollara sürükler ama asla dokunmazdı. Birini asla öldürmezdi, ta ki biri sevdiğinin canına kast edene kadar. Bedeninin içinde günden güne insana dönüştüğünde Hana'ya olan aşkı kat kat artmıştı her gün, oğluna olan sevgisi kalbini patlatacakmış hissi vermeye başlamıştı. Böylesine bir sevgi barındırdığını bilmiyordu içinde, böyle hissedebileceğini, bu kadar fedakar davranabileceğini bilmiyordu. Kendisi gibi binlercesini karşısına almıştı bir insan için, sadece bir tanesi için. Hana'da ne vardı bilmiyordu, neden ona benliğinden vazgeçecek kadar bağlandığını ve her şeyi arkasında bırakacak kadar onunla olmak istediğini bilmiyordu. O sadece çok güzeldi, güzel kokuyordu, merhamet ve şefkatle bakıyordu. Kendisinin tam tersiydi her zaman.

Tahammül edemediği tüm güzellikleri barındırıyordu. Gözleri yakacak bir ışık saçıyordu, ruhu yüzüne yansıyordu. Ellerine aldığı her şey birden güzelleşiyordu, çiçekler bile. Koku sevmeyen bir adama göre kokulara fazlasıyla ilgi duymuştu. Çalıştığı o çiçekçinin önünden her geçişinde içeriden gelen kokuyu Hana'yı solurmuş gibi içine çekerdi çünkü Hana o çiçeklerin harmonisi gibi kokardı.

Gün geçtikçe tüm sorumluluklarını unutmuş, sadece o kadına odaklanır olmuştu. Sadece ona ve onun bir parçası olan Jimin'e. Hana'dan, büyük kaybından sonra o küçücük beden tüm hayatı olmuştu birden. Gözünün önünden ayıramaz olmuştu. Başına gelecekleri en başından beri biliyordu Insung, intikam için binlercesi peşine düşecek ve Jimin'e zarar vermeye çalışacaktı. Bunun bilinciyle, yıllarca diken üstüne yaşamıştı. Bazı geceler uyumazdı, beşiğin içindeki oğlunun başında beklerdi.

Ona karşı korumacı olmasının nedenleri vardı, asla anlatamayacağı nedenleri. Oğlunun kendisinden uzaklaştığını fark ettiğinde anlatmaya kalkışmıştı, hem de defalarca lakin korkmuştu. Jimin'in ondan daha da nefret etmesinden korkmuştu. Yaşadığı fani hayatının bir dakikasını bile huzurla geçirememişti bu yüzden. Jimin onun asla sahip olamayacağını düşündüğü ailesiydi, mucizesiydi. Tanrı'nın kendisine yüz çevirdiğini, lanetlediğini düşündüğü o anda olmuştu her şey ve bir şans tanınmıştı kendisine. Yüzüne gözüne bulaştırmıştı lakin bir kez daha bulaştırırdı geriye dönseydi. Hana'ya dokunabilmek, onu ve oğlunu sevebilmek için yüzyıllarından tekrar vazgeçerdi.

Bu yatakta ise tek hissettiği çaresizlikti. Kolay ağlamazdı Insung. Daha kötüsünü de yaşadım der geçerdi her zaman lakin kulaklarında duyduğu çığlıklar, oğluna ait olan çığlıklar onu küçük bir bebek gibi ağlatmıştı olduğu yerde. Binlerce defa denemişti yataktaki kemerlerden kurtulmayı, nafileydi. Jaehyun'un bilerek açık bıraktığı kapılar yüzünden olan biten her şeyi duyuyordu. Buradan kurtulduğunda o adamın derisini yüzecekti, doğduğuna pişman edecekti. Jimin'e acı çektirdiği her anın cezasını çektirecekti ona.

Insung'un vücuduna yayılan acı dalgaları Jimin'in çığlıklarıyla eşdeğerdi. Yattığı yerde çığırmış, bağırmış, durmasını söylemişti. Jaehyun sıçanının kendisini duyduğunu çok iyi biliyordu. Sanki yaşarken öldürmeye çalışıyordu Insung'u.

Biraz geçen süreden ve acı nöbetlerinden sonra koridorda sesler duydu Insung. Çığırışma sesleri ağlamayı kesmesine neden olmuştu çünkü kurtuluşun sesiydi bu. Rahatladığını ifade eden bir nefes verdi. Jimin'i oradan çıkarmalıydı, birinin odaya gelip onu çözmesini bekledi.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin