28

3.3K 325 198
                                    

Sonunda geldim. Beklediğiniz için çok teşekkür ederim.
Okurken canınıza dokunan şarkılar dinleyiniz.
İyi okumalar⭐️
Okuyacağınız kısım rüya değildir. İtalik kısımlar geri dönüştür.

Önüne uzanan yol, sonsuzluğa doğru uzanır gibiydi. Yürüdükçe, bir adım daha attıkça kendini durduramıyor, bir sonrakini atmaya hevesleniyordu. Ömründe, bu kadar güzelliği bir arada görmemişti. Etrafına bakmaktan yürüdüğü yola bakamıyor, arada tökezliyordu.

Doğduğu şehir hakkında bile bir ay öncesine kadar bir fikri yoktu, adını bilirdi sadece. Tek bildiği evi ve okulu arasındaki o kasvetli yoldu. Birkaç istisnası olmuştu son zamanlarda tabii, sahil yolu gibi. Böyle güzel yerler gördüğünde ve içindeki hapsolmuşluk hissini hafiflettiğinde bir anlığına da olsa özgür hissetmesine izin veriyordu.

Ayağı tekrar takıldığında tökezledi. Kendi kendine söylendi, aklı havadaydı. Dikkatli olması gerektiğini biliyordu lakin kendini fazla kaptırmıştı. Kafasının üstünde bir ses duyduğunda gözlerini yukarı dikti. Ağacın dalındaki beyaz güvercine odaklandı. Güzeldi, masumluğun rengi işlenmişti üstüne, kanatlarına. Güneş ışığında farklı bir parlıyordu, ya da Jimin fazla kaptırmıştı kendini bugün. Puslu görüyordu sanki, kafası hoştu. Geceden kalma bir durumu da yoktu halbuki.

Bu sefer ayağı takıldığında yüz üstü kapaklanacağına emindi nedense, dengesini kuramamıştı. Darbeye hazırlanırken onu sımsıkı tutan kolların arasına düşmüştü yine. Her zaman orada olmak zorunda mıydı sanki, her zaman tutmak zorunda mıydı onu?

"Bin defa önüne bak dedim." Küçük çocuğa söylenir gibi söylenen adama yüzündeki pembelikle güldü Jimin. Omuzlarını silkti.

"Ne yapayım, çok güzel görünüyor." Jungkook başını iki yana sallayıp güldü.

"Bisikletlerden çok fazla uzaklaştık." Büyük gözleri gerideydi, arkalarına bakıyordu uzun boylu.

"Olsun, geri yürürüz işte."

"Hava kararacak." Jungkook, bir an Insungvarimsi konuştuğunda olduğu yerde durdu Jimin. Sadece baktı ve derin bir nefes verip önüne döndü. Yürümeye devam etti ve adımlarını daha da hızlandırdı.

"Korkma, yanında ben varım." Jimin arkasına doğru sırıttığında Jungkook kaşlarını kaldırdı.

"Bir saniye, bunu kabul edemem."

"Nedenmiş o?" Jimin işveli sesiyle sorduğunda Jungkook yüzüne yayılan sırıtışı engellemeye çalıştı.

"Seni kaç kez kurtardım." Jungkook omuzlarını dikleştirdiğinde ve çocuksu bir rekabetle konuştuğunda Jimin kafasını geriye atıp güldü.

"Çünkü, ben kendimin farkında değildim ve yardıma muhtaçtım. Şu an ise farklı. Yanımda korkmana gerek yok, Jiminie seni koruyacak." Jimin Jungkook'un omzunu patpatladığında Jungkook hıhladı.

"Seni var ya." Jimin'in üzerine hızlı bir adım attığında kısa olan çığlık atıp geriledi ve uzaklaşabildiği kadar uzaklaştı. Jungkook, yüzüne yerleştirdiği sahte kızgın ifadenin ardında fazla eğleniyordu. Jimin'e doğru koşmaya başladığında Jimin de kaçmaya başladı. Jungkook fazla hızlı koşsa da Jimin'e ayak uydurmak için yavaşladı ve yakalayamıyormuş gibi yaptı. Bunu yaptığı tek kişinin Danbi olması kurşun gibi girdi beynine. Bu tarz şakalarda Hoseok'a ya da çevresine hiç acımazdı, fazla rekabetçiydi. Şimdi ise yaptığı fazla anlamsız gelmişti lakin kurcalamamıştı.

Jimin arada Jungkook yaklaşmış mı diye arkasına bakıyor, bakarken otuz iki dişini Jungkook'a gösteriyor, Jungkook'un aklının en derinlerine büyük bir zanaatkar gibi işliyordu gülümsemesini.

can't see my reflection in your eyes |jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin